Bölüm 40

7.3K 736 172
                                    

(Jungkook)

Gözlerimi araladığımda yanımda uyuyan Eun Mi'yi görmemle birlikte dudaklarımda bir tebessüm oluştu. Bir elini yanağının altına koymuş, karşımda mışıl mışıl uyuyordu.

Elimi uzatıp yanağındaki pürüzsüzlükte gezdirdikten sonra bu manzarayı her an izlemek istediğimi fark ederek yatağın hemen başucunda duran fotoğraf makinesine uzandım.

Şipşak fotoğraf makinesi ile ancak 9 adet minik fotoğraf çıkarabilmiştim. Fotoğraflara tek tek bakarak gülümsedim. Bir tanesini telefon kılıfımın arkasına saklayıp diğerlerini fotoğraf makinesiyle birlikte komodinin üzerine bıraktım.

Eun Mi'yi uyandırmak yerine ona sarılıp bir süre daha yatakta kalmayı tercih ettiğimden bana sırtını dönen bedene doğru ilerleyip kolumu beline doladım ve kolumu biraz daha sıklaştırarak onu mümkünmüş gibi kendime biraz daha çektim. Şimdi sırtı göğsüme yaslanmış, saçlarından gelen çilek kokusu içime işliyordu.

Kıpırdanıp benden bir miktar uzaklaştığında bakışlarım istemsizce pikenin üzerinden sıyrıldığı omzuna kaydı. Giyindiği askılı geceliğin kolu omzundan aşağıya düşmüş olmalıydı. Engel olamadığım bir dürtüyle birlikte omzunu bulmak isteyen dudaklarıma yol gösterdim.

Dudaklarımı omzuna bastırdığımda gözlerim kapanırken, nefesimi tuttum. Kalbim göğsüme sığmayacakmış gibi çarpmaya başladığında nefes alma ihtiyacı hissederek dudaklarımı zorlukla omzundan ayırdım.

Kolumun üzerinde hafif doğrulduğumda kapattığı gözlerini usulca açan Eun Mi'nin kaskatı kesildiğini görebiliyordum gerçi benim de ondan kalır yanım yoktu.

Yastığa başımı geri koyup tuttuğum nefesi geri verdiğimde Eun Mi beklemediğim bir şekilde beni görebileceği şekilde döndü. Şimdi sırtı yatakla buluşsa da başı hafif bana doğru dönüktü. Aramızdaki sessizlik ortamın garip havasını değiştirmeyince, bastırmaya çalıştığım duygularım gün yüzüne çıkmak adına çırpınıyordu ve Eun Mi'nin derin bakışları bana hiç yardımcı olmuyordu.

Eun Mi bir elini boynundaki kolyeye götürürken bakışlarım da zaafımın olduğu köprücük kemiklerini buldu. Kuruyan dudaklarımı ıslatıp, yutkunarak yataktan biraz doğruldum.

Parmaklarım kolundan düşen ince askıyı büyük bir yavaşlıkla omzuna çıkarırken, Eun Mi'nin nefesini tuttuğunu fark edebiliyordum. ''Sanırım, kalksak iyi olacak.'' diyerek yataktan doğrulmaya çalıştığım sırada Eun Mi'nin kolumdan tutarak beni kendine çekmesiyle birlikte afalladım fakat bu çok kısa sürdü.

Yüzlerimiz aynı hizaya gelecek şekilde üzerine eğilmiş olmam geri adım atmak için çok geç kaldığımı söylüyordu.

Eun Mi yakamdan tutup dudaklarımızı birleştirdiğinde tutkulu bir şekilde başlayan öpüşmemiz sonrasında yerini yumuşak öpücüklere bıraktı.

Dudaklarımızı ayıran yine Eun Mi olduğunda başımı hafif geri çekerek ona baktım. Bakışlarımız buluştuğunda gözlerinden mutluluğu okuyabiliyordum. Minik elini alıp kalbimin üzerine yönlendirdiğimde yüzündeki gülümseyiş derinleşti. Beni ne denli etkiliyor olduğunu bilmesi gerekiyordu.

Alt dudağımı ısırarak bakışlarımı boynuna yönlendirdiğimde kıkırdayarak kolumun altından seri bir şekilde çıktı.

''Kahvaltıyı ben hazırlarım.''

Kaşlarımı çatıp hayal kırıklığı ile ardından baktım.

''Hain çilek! Tam bir hainsin!''

Ardından bağırışıma karşılık yaptığı tek şey kahkaha atmak olmuştu.

Ayaklarımı sürüyerek banyoya ilerleyip elimi yüzümü soğuk suyla yıkadıktan sonra elimi kalbime götürüp sakinleşmesini bekledim.

Bir süre sonra Eun Mi'ye yardım etmek adına tezgaha doğru ilerlediğimde tezgahın üzerine çıkmış donut yiyen Eun Mi bana Bo Tong'u anımsattı. Karakterlerinden bir parça bir şeyler taşıdığı kesindi. Bo tong o tezgahta oturup bir şeyler yemeye bayılıyordu.Az önce yatakta olanları düşünürsek de içinde bir miktar Hye Mi taşıdığı yönündeki fikirlerim artık netleşmişti. Bazen gerçekten ondan beklemediğim bir şekilde cesur olabiliyordu.

''Kim aldı bunları?''

Büyük bir iştahla ısırdığı donutu yerken sorduğu soruya karşılık gülümsedim.

''Dün bizimkiler almışlar.''

Usulca başını sallayıp donuttan bir parça daha aldığında ona doğru ilerleyip tezgahtan sarkıttığı bacaklarının arasına geçtim.

Onunla aynı anda donut parçasının diğer tarafını ısırdığımda duraksadı. Bense zevkle ısırdığım parçayı yemekle meşguldüm. Öylece durmaya devam ettiğini fark edince ona biraz daha yaklaşıp dudağının kenarında kalan çikolata parçasını baş parmağımla alıp geri çekildim.

Ardımdan öylece baktığını biliyordum fakat Hain çilek bunu bir miktar hak etmişti. Benim de onu etkilediğimi bilmek iyi hissettirmişti.

''Hain tavşan! Tam bir hainsin!''

Dayanamayıp geri dönerek dudağına minik bir öpücük kondurup kollarımı sonuna kadar açtım.

''Hadi gel seni güvenli bir şekilde yere indireyim.''

Onu kurbağadan kurtardığım günü anımsamasını isteyerek yaptığım şey üzerine gülerek kollarını boynuma sardı. Belinden kavrayıp onu aşağı indirdiğimde yanaklarına art arda öpücükler sıraladım.

''Ne hazırladın bize?''

Tost yaptığını söyleyerek bakışlarıyla tost makinesini işaret ettiğinde gülümsedim.

''Servis de benden öyleyse.''

İtiraz etmesine izin vermeden onu masaya yönlendirdiğimde tabaklara tostları yerleştirip dolaptan da portakal suyu çıkardım.

Kahvaltıdan sonra Eun Mi de hazır olursa DNA testi sonrasında neler yapmayı düşündüğünü soracaktım. Kendini hazır hissetmediğini fark edersem kişilik değiştirmesi söz konusu olabileceğinden konuyu hemen dağıtmaya da hazırlıklıydım.


Ben geldim 😍

Biraz fireee bir bölüm olmuş mu sizce? Yazarken can verdiğimi belirtmek isterim.

Bölüm kısa ama yazmak cidden saatlerimi aldı sanırım doğru kelimeleri bulmaya çalıştım sürekli.

Yeni bölüm için;

Vote sınırı: 80
Yorum sınırı: 200

The Truth Untold ❧ JkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin