(Jungkook)
Fırtınalı gecede, bizimkilerin eve gitmesine izin vermeyerek herkesin bizde kalmasını önerdim. Ne de olsa Eun Mi ile dairelerimiz bitişikti. Bir kısmımız burada kalırken, bir kısmımız Hae Ran'ın evinde kalacaktı ve diğerleri de benim evime geçebilirdi. Bazen bu durum iki daireyi tamamen birleştirmek adına duvara kapı ekleme isteği uyandırıyordu.
Eun Mi, henüz kollarımda uykuya dalmıştı ve ben saçlarından gelen çilek kokusu eşliğinde düşünmeye devam ediyordum.
Küçükken Yu Jin'e doğum gününde aldığım ay taşı kolyeye benzettiğim şeyi cebime atmıştım fakat bir türlü Eun Mi'ye sorma cesaretinde bulunamamıştım. Aklı zaten ailesi ve kaçırılan çocuklar yüzünden oldukça karışıktı. Bu durumda düşüreceği başka bir şey daha olsun istemiyordum.
Kollarımı, Eun Mi'nin karnında birleştirip, yanağına kuş tüyü kadar hafif bir öpücük kondurdum. Onu uyandırmamak adına, içimden geçenlerle büyük mücadele ediyordum. İç sesim onu sabaha kadar öpmem gerektiğini söylese de gözlerimi usulca kapatıp, onu duymamaya çalıştım. Eun Mi uyumalı ve bedenini de zihnini de rahatlamalıydı. Ben de düşüncelerimden uzaklaşıp, Eun Mi ile huzurlu bir uyku çekmeliydim.
.......
Eun Mi'nin hıçkırıklarını duymamla birlikte yataktan kalkıp, başını ellerinin arasına almış bedeni ile karşılaştım.
Derin derin soluklanmaya çalıştığı sırada, gece lambasını yakarak, ona yaklaşıp ellerini tuttum.
Yavaşça aşağıya indirdiğim elleri ile birlikte yüzünün gözyaşları ile ıslandığını da görmüştüm. Baş ağrısına yenik düşmekte olduğunu, acıyla yüzünü buruşturmasından anlayabiliyordum ve böyle bir durumda lanet olsun ki elimden hiçbir şey gelmiyordu.
"Eun Mi bana bak bebeğim, sakin ol lütfen. Derin derin nefes almaya devam et."
Eun Mi dediğimi yaparak bana odaklanmaya çalıştı fakat ağrısı buna izin vermiyor gibi görünüyordu.
"Jin Hyung'u çağıracağım."
Eun Mi gitmemi istemese de odadan koşar adımlarla salona ilerledim.
Jae Hye'nin yattığı koltuğun hemen aşağısındaki döşekte yatan Jin Hyung'u dürttüm.
"Hyung, Eun Mi iyi değil. Hemen kalkman gerekiyor."
Jin Hyung gözlerini zorlukla açıp yerinden kalktığında, kolundan tutup sürüklemeye başladım. Fakat ayakta gördüğüm bedenin pencereye ilerlemesiyle birlikte Jin Hyung'un kolunu bırakıp, Eun Mi'yi belinden sarılarak durdurdum.
"Ne yapıyorsun?" diye şaşkınlıkla sorduğunda ona daha sıkı sarıldım.
"Düşebilirsin, nereye gittiğini sanıyorsun?" diye kızdım.
" Saçmalama Jungkook, her yer toz içinde kalmış nefes alamıyorum."
Gözlerimi kapatıp, bunun gerçek olmamasını diledim. Çünkü şu an tam da Bayan Tidy'nin vereceği bir tepki ile karşı karşıyaydım. Yoksa Eun Mi gecenin bie vaktinde etrafın tozunu düşünecek kadar manyak değildi.
"Eun Mi?" diye seslendim. Emin olmaya çalışıyordum
"Bayan Tidy olduğumu fark edemiyor musun?"
Pencereyi açmak için onu sardığım kollarımdan kurtuldu.
Derin bir nefes alıp sıradaki hamlesini beklemeye koyuldum. Gecenin bir yarısı bütün evi temizleyeceğinden bir şüphem yoktu. Az sonra herkes uykusunu bir yana bırakmak zorunda kalacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Truth Untold ❧ Jk
FanfictionElimi kendine doğru yavaşça çekerek dudaklarını avuç içime bastırdı. Bir müddet avucumda hissettiğim yumuşak baskı içimin titremesine sebep oldu. Elimi daha sıkı tutup aramızdaki boşluğa indirirken bakışlarını benimkilere odakladı. Öyle içten bakıy...