(Jungkook)
Yatakta Hye Mi'ye sırtımı dönmüş sakin olmaya çalışıyordum. Çünkü o benim aksime onun için ayrılan yerde yatmak yerine tek kolunu belime sarmış, minik elini karnımın üzerine koymuş, benimle aynı yastığı paylaşabilecek kadar yakınımda uyuyordu.
Bir miktar uzaklaşırım umuduyla her ilerleyişimde nefesini boynumda hissedecek şekilde bana yaklaştığını fark ettiğimden olduğum yerde hareketsizce duruyordum. Saatlerdir düzenli nefes alışverişlerini hissettiğim Hye Mi'ye karşılık ben gözümü bile kırpamıyordum. İşin garip yanı onu hem Hye Mi olarak düşünüp heyecanlanmamam gerektiğini kendime hatırlatıp hem de Eun Mi'nin bedenine sahip olduğu düşüncesi ile heyecanımı bastıramamamdı. Gerçekten ne düşüneceğimi, ne hissedeceğimi bile şaşırmıştım.
......
Ne zaman uyuyakaldığımı bilmeden yataktan usulca kalktığımda beni saran kollardan usulca sıyrıldım. Yatakta daha fazla kalmak istemiyordum çünkü uyuyan bedenin Eun Mi olarak uyanmasından çekiniyordum. Üstelik benimle uyuduğunu bilmesi halinde vereceği tepkiden de bir miktar korkuyordum.
Derin bir nefes alıp banyoya doğru ilerlediğimde avuçlarıma doldurduğum soğuk suyu birkaç kez yüzüme çarptım. Kendime gelmeye ihtiyacım vardı.
Ayaklarımı sürüyerek mutfağa ilerlediğimde ise ikimiz için kahvaltı hazırlamaya koyuldum. Beraber omlet yedikten sonra okula geçmeyi umut ediyordum. Tabii Eun Mi olarak uyanmasını bekliyordum. Bu sefer bir şey söylemeden çekip gitmesine izin vermek istemiyordum. Sınırlarını zorlayacaktım belki ama bunu denemeden neler olacağını bilemezdim.
Daha önceden hazırladığım kaptaki omlet karışımını tavaya boşaltıp baharatlara uzanacağım sırada yanağıma kondurulan öpücükle birlikte afalladım.
''Günaydın sevgilim.''
Kaşlarım havalanırken alt dudağıma işkence edercesine dişlerimin arasında sıkıştırdım. Ne yani Hye Mi, Eun Mi'nin bedeninden ayrılmamış mıydı?
''G-günaydın.''
Zorlukla cevap verebildiğimde Hye Mi merakla sordu.
''Neden bu kadar erken uyandın?''
Duvar saatine bakışlarım takıldı. Okula gitmem gerekiyordu fakat Hye Mi'yi burada bırakamazdım.
''Okula gideceğiz'' dediğimde histerik bir gülüş sundu.
''Gerçekten o sıkıcı yere gitmek zorunda mıyız?'' derken tek kaşını havalandırmıştı. Devamsızlık hakkımızı durduk yere kullanmamız daha saçma olurdu. Üstelik Eun Mi'nin durumunu göz önünde bulunduracak olursam karakterleri yüzünden derslerinden kalmasına göz yumamazdım.
''Onca kızın arasına beni yalnız göndermeyi istiyorsan burada kalabilirsin'' dediğimde bakışları kısıldı ve oturduğu tabureden kalkıp ağır adımlarla bana yaklaştı. Birkaç adım gerilediğimde ise daha büyük adımlar atıp beni tezgahla kendi arasına sıkıştırmıştı. Şimdi korkmam mı gerekiyordu?
''Duymayacağım Jungkook.'' derken işaret parmağını dudaklarıma bastırdı. ''Tek bir kızdan bahsettiğini bile duymayacağım.'' diye devam ederken bakışları oldukça sertti. Bu da tuttuğum nefesimi sertçe bırakmama sebep oldu.
''Sadece benimle gelmen için söylediğim bir şeydi. Neden bu kadar ciddiye aldığını anlamadım'' diye yanıt verdim o ise benden biraz uzaklaşıp kolumdan tuttuğu gibi çekiştirmeye başladı.
.......
''Gerçekten bunu giyinmeyi düşünmüyorsun değil mi?'' diye sorduğumda gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Truth Untold ❧ Jk
FanfictionElimi kendine doğru yavaşça çekerek dudaklarını avuç içime bastırdı. Bir müddet avucumda hissettiğim yumuşak baskı içimin titremesine sebep oldu. Elimi daha sıkı tutup aramızdaki boşluğa indirirken bakışlarını benimkilere odakladı. Öyle içten bakıy...