Bölüm 3

344 31 34
                                    

"Herkesin içinde bir güzellik var

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Herkesin içinde bir güzellik var. Ama herkes de bunu görecek göz yok. "

Tarihler 17 Eylül 2015-i gösterdiğinde , Caddebostan sahilinde bir bankta oturmuş , denizin tuzlu havasını ciğerlerime doldururken , hayatımı sonsuzadek değiştirecek kişiyle tanışmak üzereydim.
İstanbul'a yeni gelmiş biri olarak şehri tanımak için her gün farkli yer ve mekanları geziyordum. O günde bir hayli gezip yorulmuş eve dönmeden önce biraz soluklanmak için sahilde oturmaya karar vermişdim. Şehir o kadar büyüktü ki ilk geldiğim de beni dehşete düşürmüştü. Uçaktan indiğim gün koşarak uzaklaşma isteğime gem vurmuş ve şehre alışmak için kendime zaman vermişdim. Dayıma üniversite için yurt dışına gitmek istediğimi söylediğimde , bana Türkiyeyi önermiş ve İstanbul'da Boğaziçinde karar kılmıştık.

Elimdeki simitden ufak bir parça alıp, ağzıma atdım. Rüzgar saçlarımı savururken , sağ elimle saçlarımı kulağımın arkasınasıkıştırdım. Her zaman yalnızlığı sevmişimdir. O günde o bankta tekbaşıma oturmaktam gayet mutluydum. Ta ki yan tarafda ki çiftin atışmasını duyana kadar.

Yalnış anlaşılmasın kimsenin özeline meraklı değilim, ama aramızda en fazla 4 -5 metre varken ve kızıl saçlı kız bağırarak konuşurken sohbetlerine kulak misafiri olmamak mümkün değildi. Elbette tartışmanın ilk anlarında kendi hemcinsimiin tarafını tutmuş hatta arkası bana dönük olan çocuğa baya saydırmışdım.
" puşt herif kesin kızı aldatmıştır." diye çocuğun günahına bile girmiştim. Ama olay bambaşkaymış dostlarım.

Kızıl saçlı kız , okyanus gözlü çocuğu görme engelli olduğu için terk etmiş. Tabi ki ilk etapta saçma sapan bahaneler üretmiş ama çocuk yememiş. Tartışma alevlenirken bende yerimde duramaz olmuştum. Kendimi o çocuğun yerine koydum. Hiss etdiklerim ve hiss edeceklerim berbatdı. Kimse bu şekilde terk edilmeyi hakk etmezdi benim fikrimce. Kızıl saçlı kız son sözünü de söyleyip giderken, terk edilen kişi de onu izliyordu. İlk bi kaç saniye yerinden kımıldamadı bile. Sonra bastonun alıp bankın kenarındam geçmeye çalışırken dengesini hafif yitirdiği için yanında ki ağaca tutundu. Bu ayrılığı hiç beklemediği ve çok etkilendiği her halinden belliydi.
Belki o kızı çok seviyordu.
Belki de aşıktı. Kim bilir?
İçimden bir ses gidip o çocukla konuşmamı söylüyordu ama ne demem gerektiği konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Ya da nasıl yanaşmam gerektiği..
Ellerimi çırpıp üstümdeki sarı günlük keten elbisenin eteklerini düzeltip yanına doğru yavaş adımlarla ilerledim. O sırada birşeyler homurdanıp yumruğunu ağaca geçirdi ama bu yapması gereken son şeydi çünkü ağacın kırık budaklarindan biri elinin üst kısmını parçalamış ve deriyi yırtmışdı. Gördüğüm manzaradan sonra bi saniye bile kaybetmeden yanına koşup elimi omzuna koydum. Endişeli bi sesle
" iyi misiniz? Yardım edeyim." dediğimde sanki küfr etmişim gibi öyle bi baktı ki elimi çekmek zorunda kaldım. Görmüyor ola bilir ama o an o gözlerden ateş çıkıyordi.

" kimsenin yardımına ihtiyacım yok!"

Elin dikişlik be adam neyin inkarı bu. Bıkkın bi nefes verip konuşmaya devam etdim.

" burdan bakınca öyle gözükmüyor ama? "

Söylediğim şey onu daha da kızdırmış olacak ki, ses tonu iyice yükseldi.

" kimseye ihtiyacım yok rahat bırakın beni."

Eli kan içinde olmasına rağmen dişlerini sıkıp yürümeye devam etdi. Neden bilmiyorum ama onu ikna etme istedim. Yardim etmek. Yanında olmak. Hiç tanımadığım bir yabancının..

" sırf bi kız tarafından terk edildin diye kendini böyle hırpalayacak mısın? Bu kadar aciz misin ?"

Hışımla arkasını dönüp yürüdü ve tam önümde durdu .

" sen terk edilmek hakkında ne biliyorsun da konuşuyorsun? "

"Sandığından fazlasını..."

"Beni rahat bırak. Neden tanımadığın biriyle uğraşıyorsun ki? "

" insanlarin birbirine yardım etmek için illa tanımaları gerekmez. Elin kanıyor , dikiş atılması lazım. İzin ver yardım edeyim."

Bi kaç saniye düşünüyormuş gibi yaptı. Daha sonra omuzları çöktü. Başını eğip derin bir nefes çekti içine. Zorlandığını göre biliyordum. Yaşadıkları yeterince can sıkıcıydı.

" Adın ne senin ? "

"Sofia Duru Poladova. Kısaca Sofia de."

Gülümsedi önce. Kıvrılan dudaklarına ilişti gözüm.
Böyle güzel gülen biri nasıl terk edilir?

" Garip bir isim- soyisim kombinasyonuna sahipsin.. Bende Umut. Umut Öztürk."

Yüzümde sıcak bi gülümseme belirdi. Elimi uzatıp yavaşça sağlam elini tuttum.

" Tanışdığımıza memnun oldum Umut. Hadi acile gidelim de şu eline baksınlar olur mu? Sonra da seni eve bırakırız. "

Elimle onu kenarda ki taksilerden birine yönlendirirken yarali eline baktım. Kendisine bu denli zarar verecek kadar değerlimiydi o kız?

" Ben çocuk değilim farkındaysan. Kendim gide bilirim. "

" Farkındayım inan. Ama bu seni eve bırakacağım gerçeğini değiştirmiyor.)"

" İşsiz misin? "

" Senin gibi huysuzlarla uğraşmak hoşuma gidiyor diyelim. "

" Seni sevmedim Sofya. lütfen beni hastaneye bırak ve bir daha görüşmeyelim"

" Sevilmemek benim için yeni bir şey değil. Merak etme . Seni evine bırakıp gidicem. "

" Ve bir daha görüşmeyeceğiz?"

" Ve bir daha görüşmeyeceğiz.
Söz.. "

O gün , Umut'un hakkımda bilmediği şey buydu dostlarım.
Ben her zaman verdiğim sözleri tutmam!

__________________________________

__________________________________

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hisset Yeter ♧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin