Bölüm 13

295 28 109
                                    

Hiç kimseyi tam anlamıyla tanımıyorsun, çünkü unutma her insan yanıltır.

Hiç kimseyi tam anlamıyla tanımıyorsun, çünkü unutma her insan yanıltır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

1998 Kışı. Azerbaycan, Nahçıvan.

Kasım soğuğu , ellerini titretiyor, bütün bedenini bir bıçak gibi kesiyordu. Hızla alıp verdiği nefesini elini ısıtmak için kullanıyordu. Hiss etdiği keder , düş kırıklığı canının acısını unutturmaya yetiyordu belki ama karnındaki 7 aylık bebeğini ve onu ortada bırakıp giden eşini unutturmuyordu.

Daha fazla burda beklemenin anlamı yoktu. Eninde sonunda o kapıyı çalacaktı. Korku , geri çevrilme korkusu  tüm vücudunu sarmıştı. Kapıyı yavaşca tıklatdı. Bu yüzleşmeyi hem istiyor , hemde koşarak kaçmak istiyordu. Eski parkelerin gıcırtısını duyduğunda artık kaçmayacağının farkına vardı. Titrek bir nefes alıp , kapının açılmasını bekledi.

Yaşlı adam kırışmış elleriyle eski kapının klidini açtı. Karşısında gördüğü kişi....
Görmeyi hiç beklemediği kişiydi. Bu oydu.. Biricik Aylası.. Evinin son beşiği .

Boģazına kadar gelen hıçkırıkları güçlükle bastırdı. Onu ezip gecmişti . Öz evladı.
Şimdi bir buçuk yılın ardından buraya neden gelmişti? Kocası olacak o Rus ayısı neredeydi?

Gözleri nihayet kızının şişmiş karnına takıldı. Bir ah çekti.. Anlamıştı. Kızının ağlamaktan şişmiş gözlerinden, solmuş yüzünden, düşmüş omuzlarından..

Aynı anda hem öfke , hem kızgınlık , hemde hüzün kaplamışdı içini Adil beyin. Öfkesi o adamaydı. Kızını , aşkı uğruna ailesini bile terk etmiş kızını nasıl yüzüstü bırakacak kadar şerefsiz olabilirdi? Ama o rusdu. Onda şeref, onur ne arardi ki?

Kızgınlığı kızınaydı. Uyarmıştı onu. Defalarca. Rusdan koca olmaz demişti. Aile nedir bilmez onlar, bir gün çıkar gider, bir daha dönmez demişti.
Dinlememişti ki Ayla. Babasının sözlerine değil, o herife güvenmişti.

Üzgündü ama torunu için. Daha dünyaya gözlerini açmadan terk edilmişti. Bir tarafı eksik kalacaktı hep. Ama Adil bey buna izin veremezdi. Kızını affetmese bile, onun yüzüne kapıyı kapatamazdı. Onun evladıydı. Ona sığınmıştı. Nasıl geri çevirirdi ki?

" Şunu bilki, seni asla affetmeyeceğim. Ama sen benim kızımsın. Benim kanımdansın. Nefes aldığım sürece senin yerin benim yanım. Hadi geç içeri kızım."

Ayla ağzından kaçan hıçkırıklara engel olamadı. Elleriyle ağzını kapattı. Tek kelime bile etmeden anlamıştı babası. Ne dese hakkıydı. Yüzlerce kez uyarmıştı. Ama o her zamanki gibi asiliğinden vazgeçmemişti. Şimdi yine burdaydı işte. Başladığı yerde.. Ama bu sefer kızıyla.

Günümüz.
Azerbaycan, Baku.

Baku rüzgarı ortalığı kasıp kavurarak , şöhretinin hakkını veriyordu. Rüzgarla karışık yağan yağmursa , evine gitmeye çalışan yayaları hayli zorluyordu. Murat Poladov  iç çekerek   bir kaç saniye aracının camından , yağmurdan kaçmaya çalışan insanları izledi.
Azerbaycan halkının günlük telaşıydı bu.

Hisset Yeter ♧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin