Bol bol yorum istiyorum olur mu? İyi okumalar 🌸
Lauv - Paris in the Rain
Yoongi'nin arabasında ve onun varlığıyla yan yanayken bir şeyleri düşünmek zor olsa da, aklım bir anda insanların beklentilerine kaymıştı. Çoğu insan zengin olmak istiyordu. İstediği kıyafetleri giymek, büyük evlerde yaşamak ve sabahlara kadar partilemek. Bir kısmı başını sokabileceği kötü de olsa bir ev isterken, diğerleri de -kendilerine bir aile kurmuş olanlar- çocukları için bir şeyler istiyordu. Bu beklentilerin neye göre oluştuğunu kavramak oldukça basitti fakat buna rağmen bir insanın neden para içinde yüzmek istediğini anlayamıyordum. Evsiz insanların herhangi bir evi ve anne babaların da çocuklarını düşünerek bir şeyler istemeleri tamamen mantıklıydı fakat bir insan neden manevi bir şeyler istemek yerine her yere saçabileceği para isterdi ki? Bana sorulsa mesela, huzur derdim. Yoongi'nin yanımda olduğu huzurlu bir hayat ve tabii arkadaşlarım ile ailemin sağlıklarının hiç bozulmaması.
Bunu düşünmek ve beklenti içine girmek benim için mantıklı olsa da, başka biri basitçe 'insanlar er ya da geç ölecek, neden birine bağlanalım ki? Ya da o çok büyütülen huzuru kendi türümden birine neden bağlayayım ki? Asıl mantıksız olan bu,' diye düşünebilirler. O halde mantık çerçevesi de insandan insana göre değişmiş olmuyor mu?
Düşündükçe konular derinleştiği için gözlerimi sokak lambalarına dikip bacaklarımı hareket ettirdim. Eşofmanımın ıslaklığı sinirimi bozarken derin bir iç çekişle "bir beklentin var mı?" diye sordum.
Arabanın içindeki sessizliği bıçak gibi kesen sesim hem üşüttüğüm için, hem de uzun süredir konuşmadığım için oldukça pürüzlüydü. Ondan bir cevap beklerken hafifçe boğazımı temizledim.
"Ne konuda?"
Kaşlarımı çatıp ona döndüm fakat bunu yapmamam gerekiyordu. Sağ eliyle direksiyonu kontrol ederken, sol dirseğini kolçağa yaslamış, işaret parmağını ise dudaklarının üstüne bırakmıştı. Her hali nasıl böyle mükemmel olabilirdi ki? Ne dediğimi dahi unutmuştum.
"N-ne ne konuda?"
Gözlerimi yumup kendime görünmez tokatlar attım. Nasıl bu kadar salak olabildiğimi düşünürken tedirginlikle gözlerimi açtığımda hafifçe gülen yan profilini gördüm. Min Yoongi üzerimdeki etkisini çok iyi biliyordu.
"Beklentimi sordun," dedi. Sesinde dahi bir haylazlık vardı sanki. "Ben de ne konudaki beklenti olduğunu soruyorum."
"Ah evet, beklenti..." dedim aptal bir şekilde. "Onu sormuştum doğru." Boğazımı temizledim sonra ve gözlerimi üzerinden çektim. "Konu konu ayrıldıklarını düşünmemiştim açıkçası. Genelde insanların tek beklentisi olmaz mı?"
"Bilmem, öyle mi? O halde senin tek beklentin ne?"
Omuz silktim. "Seninle huzurlu bir hayat yaşamak."
Hızımızın bir anda arttığını fark ettiğimde ona döndüm. Parmakları sıkıca direksiyonu kavramıştı ve çenesi gergindi.
"Beklentini hiçe say çünkü boşuna bekliyorsun demen yeterdi," dedim kalbim hızlıca atarken. "İkimizin de ölmesiyle bunu kanıtlamana gerek yok."
Hızı bir süre daha devam etse de en sonunda normale dönmüş, gözlerini kırpıştırmıştı.
"Yoongi, sorun ne?"
"Hiç," dedi bir anda asabice. "Sorun yok."
"İyi görünmüyorsun, ben sürebilirim istersen?"
Kısa süreliğine yüzüme bakıp arabayı sağa kırmış, "geldik zaten," demişti. Gözlerimi ondan çekip etrafa baktığımda, şehri ayaklarımızın altında bırakan oldukça yüksek bir tepeye geldiğimizi gördüm. Saat sabahın neredeyse beşi olduğu için çok fazla ışık vardı ve nefes kesici görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bite the Bullet | yoonkook
FanfictionJungkook yalnızca olmaması gereken birine aşık olmuş, bu sayede fazlaca büyüyüp değişmişti. Belki de Osho'nun dediği doğruydu; Sen dünyasın; o yüzden sen değişirsen, dünya değişir.