21| daha önce kimseyi böyle çok sevmemiştim

10.6K 726 2.1K
                                    

Bekletmemek adına diğer bölümdeki yorumlara yarın cevap vereceğim. Yorumlar düştü, upuzun bölümle geldim. Okuduğunuzda çok hislenirseniz bir şeyler yazın ki, kendime göre tepki ölçeyim.
İyi okumalar 🥀

Joseph O'brien - We Could Build a House

Her şey umduğum gibiydi.

Düşlediğim gibi yatağımızda uyanmıştım. Aynı yastıkta uzanıp birbirimize bakarak sohbet etmiştik. Tüm kusursuzluklarını ezberleyecek kadar çok konaklamıştı gözlerim yüzünde. Doya doya sesini dinlemiştim. Bedeninin sıcaklığı ile yanarken, parmak uçlarım buz kesmişti fakat onları da ısıtan yine Yoongi olmuştu. Kısacası her şey, olmasını umduğum gibiydi.

Düşünmeye bile korktuğum şeyleri yaşıyor, gerçekliği ancak ufak bir çimdikle fark edeceğim anlar topluyordum hafızama. Onu uzaktan izlerken aşık olmadığım tek bir ayrıntısı bile olmadığını söylerken, azıcık da olsa yanılmıştım. İnsandım ve bilmediğim birçok şey vardı. Uyurken kaşlarını çatıp, dudaklarını büzme huyu olduğunu bilmiyordum mesela. Ya da normalde sevmemesine rağmen bana sarılmaktan hoşlandığını, bir şeye odaklandığında dudaklarını hafifçe araladığını, iğneden korkmasına rağmen dövmeleri için bu korkuyu aştığını ve sigaradan nefret ettiğini. Bunların hiçbirini bilmiyor fakat her ayrıntısına aşık olduğumu söylüyordum. Nasıl da yanılmıştım. Bilmediğimiz bir şeyi nasıl severdik ki? Belki de bu yüzdendi artık ona farklı bir pencereden bakıyor oluşum. Bunun ayırdına vardığım için Yoongi'ye daha çok hak veriyordum. 'Beni tanımıyorsun, nasıl aşık olabilirsin?' dediğinde hissettiğim o hüzün, yerini haklı olduğu için ufak baş sallamalara bırakmıştı.

"Artık seni tanıyorum" dedim, yılbaşını kutlamak için çam ağacına ihtiyacımız olduğu konusunda ısrarcı olan arkadaşlarımız yüzünden alışveriş merkezinde yürürken. "Yani aşık olmaya hakkım var, değil mi?"

Hafifçe gülümseyip tek kaşını kaldırdı. "Tanıyor musun gerçekten?"

Birazcık düşünüp hafifçe kafamı eğdim. "Eskisinden daha çok, en azından?"

"Doğru fakat yine de bilmediğin çok şey var." Duraksayıp renk renk toplarla süslenmiş çam ağaçlarının dizildiği vitrine baktı. "Zaten kimi tamamen tanıyorum diyebilirsin ki? Ben bazen kendimi bile tanıyamıyorum."

Düşünceli bir şekilde yan profilini izledim. "Bu yüzden mi o halde?" diye sorduğumda ancak dikkatini çekebilmiştim. "Bu yüzden mi beni sevmiyorsun? Tanımadığın için?"

Gözlerini kırpıştırıp yüzünü bana döndü. Gözleri önce dudaklarıma, sonra burnuma, saçlarıma ve en son gözlerime değdikten sonra, hafifçe yutkundu. "Hayır."

Ondan net bir cevap alamayacağımı biliyordum. Bu çok canımı sıkıyor ve kalbimi kırıyordu fakat bir şekilde kabullenmiştim işte. Yine de yılbaşı günü ne onu, ne de kendimi üzmek istemediğimden hafifçe gülümsedim. "Anlıyorum."

Kafamın içi çok doluydu. Ona anlamasam da anladığımı söylediğimi anlamış gibi bir süre daha yüzümü incelemiş, ardından mağazaya girmiştik. Çam ağacını ben seçmiştim, süsleri o. Elindeki renkli toplar ve ışıklarla ne güzel görünüyordu. Tüm ruhumu ona adamak istiyordum.

"Jungkook," diye seslendiğinde güzelliğinden arınıp kaşlarımı kaldırdım. Dudaklarından çıkacak her kelimeye muhtaçtım ben.

"Tepeye koyacağımız yıldızı başka bir yerden bakalım, burada yok."

Kalbimin etrafında çiçek dolu sarmaşıklar oluşurken yanına adımladım. Sekerek etrafında koşmamak için zor duruyordum, içim içime sığmıyordu. Dudaklarımdaki gülümsemeyle baktığı rafta gözlerimi gezdirmiş, ardından sağ çaprazımızda kalan yıldızları göstermiştim.

Bite the Bullet | yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin