27| gördüğüm tek şey sensin

9.7K 734 2.5K
                                    

Uzun zaman oldu ama bu favori bölümüm, umarım siz de seversiniz. İyi okumalar

Ps. Eve ancak gelebildiğim için 21'e denk geldi, üzgünüm💗

5 Seconds Of Summer - Why Won't You Love Me

5 Seconds Of Summer - Why Won't You Love Me

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Değişmek zordu. Aslında değişmek herkes için zordu fakat benim gibi biri için bu kat be kat daha zor oluyordu.

Varoluşsal her şeyi tek çizgi üstünde düşünen biriydim. Doğarsın, büyürsün, ölürsün. Bu kadardı. Doğduğunda, daha küçücük bir bebekken bile sahip olacağın karakter kendini belli ederken, ergenlik döneminin o sancılı değişkenliğinden sonra oturan karakterin değişebileceğine inanmıyordum.

Kafamda 'insanlar değişmez' diye bir kavram vardı ve bu kavrama sıkıca tutunuyordum. Nitekim, ben de tamamen değişmemiştim zaten.

Kalbim aynıydı. İçindeki Yoongi ve ona dair her şey yerli yerindeydi fakat orada illa bir şey değişecek olsaydı bu sevgim olurdu. Gün geçtikçe daha da büyüyen sevgim.

Yine de, bazı şeyler hâlâ aynıyken bir takım şeyler de değişmişti. Daha doğrusu, değişmiş gibi davranıyordum. Kendime oldukça kalın duvarlar örüp içeri kimseyi almamış, oldukça ketumlaşmıştım. Ailem, arkadaşlarım, Jonah ve belki Corbyn bile bu halimden endişe duyuyor, konuşmaya çalışsalar da bir yerden sonra çabaları karşılık göremediği için uzaktan izliyorlardı.

Yoongi'yi ardımda bıraktığım anın üzerinden tam dört gün geçmişti. Doksan altı saatin insan hayatının bütününde çok bir zaman etmediğini bilsem de, benim için birçok şeyin başlangıcıydı.

Doksan altı saatte birkaç kilo daha zayıflamış fakat her nasılsa kendimi çok daha güçlü hissetmiştim. Daha az gülümseyip konuşmuş, daha çok düşünmüştüm. Ders çalışmış, müzik dinlemiş, uyuyamamış fakat bir şekilde son sınavımı vermek için nihayet okula gelmiştim.

"Jungkook!"

Artık uykusuzluktan acıyan gözlerimi sertçe ovuşturmadan hemen önce Jonah'ı gördüm. Sırt çantasını sıkıca tutup yanıma koşuyor, aynı zamanda mavi gözlerini endişeyle vücudum ve yüzümde gezdiriyordu.

"Nasılsın? Yine kötü görünüyorsun."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Dürüst oluşu hoşuma gidiyordu. "Çünkü kötüyüm."

Jonah'la içmeye karar verdiğimiz gün nerede içeceğimizi seçemeyip bolca alkol almış, benim evime geçmiştik. Beni yanlış anlamasını istemediğim için onu kesinlikle kullanmadığımı anlatmaya başladıktan bir an sonra dudaklarımdan her şey dökülmüştü. Sevgimi, acımı, hissettiklerimi ve hayatımı kısıtlayan her şeyi anlatmıştım ona. Benden hoşlandığını biliyordum ve bu konuda da açık olmuştum. Çok iyi bir insan olduğunu ve benim bu aşktan kurtulmak gibi bir seçeneğim olmadığını söylemiş, eğer ona karşılık verememem canını yakacaksa karşısına çıkmayacağımı da eklemiştim. Fakat tüm bunları ona anlatırken Jonah'ın kalbini görememek benim hatamdı. Oturma odasındaki orta masaya oturduğumuzda onun hakkında hiçbir şey bilmiyorken, kalktığımızda neredeyse kalbini görmüştüm. Benden sonsuza dek hoşlanacağını ama bu hoşlantıyı arkadaşlık ilişkisi için devamlı hâle getireceğini söylemişti ve işte... kocaman bir kalbi olduğunu da buradan anlamıştım. Ben Yoongi için asla böyle bir şeyi kabul edemezdim. Jonah çok ama çok mutlu olsun istiyordum ve o da benim için bunu umut ediyordu fakat bunun uzun bir zaman dilimi boyunca gerçekleşmeyeceğini o, ben, Tae, Jong ve Lix de dahil hepimiz biliyorduk.

Bite the Bullet | yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin