Özlediniz miiii? O zaman geldiğim için bir öpücüğe bir yorum.Kodaline - All I Want
Yağmur yağıyordu.
Hoseok ve Taehyung bir süre yüzüme bakıp hiçbir şey sormadan ağır ağır kafalarını salladıktan sonra arabaya binmiş, Yoongi'nin evine tekrar bakma gereği duymadan toprak yoldan şehir merkezine doğru yola çıkmıştık. Evinde çok ağladığımdan mı bilmem, artık gözyaşı yoktu. Şanslıydım ki bunu benim yerime gökyüzü yapıyor, hırçın bir şekilde o ağlıyordu. Bense düşünüyordum. Şişmiş gözler ve baş ağrım beni çok zorluyor olmasına rağmen durmadan düşünüyordum.
Nerede hata yapmıştım? Şu an bu durumda olmamızın biraz bile olsa benimle bir alakası var mıydı? Yoongi iyi miydi ya da ben gittikten sonra o da ağlamış mıydı? Bu düşünce beni şu halde bile güldürdü. Neden ağlayacaktı ki? Olmasını istediği zaten buydu.
"Çok mu ağladın Jungkook?"
Taehyung'un derin sesi arabanın içini doldurduğunda gözlerimi hızlıca şekil değiştiren manzaradan çektim. O da benim kadar üzgündü, biliyordum.
"Ağladım."
"Peki Yoongi?" dedi Hoseok. Onun da sesi üzgün geliyordu fakat bu üzüntü benim için mi yoksa Yoongi için miydi bilemiyorum. Belki de bilmediğim o 'şeyden' dolayı Yoongi içindi.
Yüzünü gözümün önüne getirdim. Yoongi nasıldı?
"İfadesizdi," dedikten sonra yanaklarımı kendi isteğiyle tutan avuçlarının sıcaklığını hissetmiş, ardından titreyen gözbebeklerini anımsamıştım. "Fakat o da üzgündü. Bizi bıraktıktan sonra onun yanına gider misin Hoseok?"
İç çekip dikiz aynasından bana baktığında gözlerim yeniden dolmuştu. "Gideceğim, çocuklar çoktan gitmişlerdir belki de."
Birazcık olsun rahatlayıp kafamı salladım. Acımda boğulmak üzereyken içimde bir parça hâlâ onu düşünüyordu. İyi olsun istiyordum. Sonuçta beni ve bizi bu hale getiren onun kararlarıyken, yaptığı şeyden mutlu olsun istiyordum. Onu üzgün görmek olabilirmiş gibi acımı katlamıştı.
Eve dönüş yolu bu sefer olması gerekenden de uzun sürdü. Başım ağrıyor, gözlerim acıyor ve nefes alamıyordum. Sürekli neden, neden, neden diyordum kendime. Acım gözümü kör ettiğinden göremiyordum birçok şeyi ama şimdi bile, Yoongi'nin boş yere bizi üzeceğine inanmıyordum.
Yoongi kendini sevmiyordu. Onu sevmemek benim için öyle imkansızdı ki neden sevmediğini anlayamıyordum. En başından beri derdi kendiyleydi. Arkadaşlarının, babasının ve benim sevgimi bile göremeyecek kadar sevmiyordu kendini. Annesi nasıl biri, nasıl görünüyor bilmiyordum fakat ondan Yoongi'ye kalan en büyük şey sevgisizlikti. Bu fikri ona, annesi empoze etmişti belli ki ve Yoongi bununla savaşıyordu. En azından ona olan sevgime inandığı andan beri.
"Hoseok," dedim arabası yavaşça evimin önüne yanaşırken. "Yoongi'nin annesi nasıl biriydi?"
Çenesi belirginleşip bakışları sertleşse de, arabadan inene kadar bir cevap vermedi. İndikten sonra ise yorgun gözlerime dikkatle bakıp, elini Taehyung'a uzattı. Öyle basit, öyle olağan yapmıştı ki bunu; Taehyung sorgulamadan avucunu eline bırakıp, parmaklarını iç içe geçirmesine izin vermişti. Belli ki Yoongi'nin beni büyülemesi gibi, Taehyung da Hoseok ile birlikteyken büyüleniyordu.
"Kardeşim dediğim insanın annesi hakkında kötü bir şey söylemek istemiyorum ama... siktir et," diye mırıldandı. "Berbat bir kadındı."
"Neden onu sevmedi," dedim kalbim üzüntüyle çarparken. "Demek istediğim... Yoongi bu. Onu nasıl sevemezsin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bite the Bullet | yoonkook
FanfictionJungkook yalnızca olmaması gereken birine aşık olmuş, bu sayede fazlaca büyüyüp değişmişti. Belki de Osho'nun dediği doğruydu; Sen dünyasın; o yüzden sen değişirsen, dünya değişir.