4

38.2K 915 207
                                    

Size ne anlatabilirdim?

Bir insanı onca zaman beklemiştim ben. Bir kere bile bana gülmesi için her şeyimi verebilirdim. Çok şey istememiştim aslında. Sadece onu daha yakından tanımak istemiştim. Onu keşfetmek istemiştim. Bir parçası olup beni benimsesin istemiştim.

Halbuki aldığım mesaj bütün hayallerimi bumbuz etmişti. Onun için yanan kalbim sanki kavruluyordu. Acının tarifi yoktu. Acı her yerdeydi.

Elimdeki telefon sanki bir bıçakmış gibi avucumu yarıyordu. Damlayan kanlar ise sanki umutlarımdı. Hepsi birer birer yok oluyordu.

"İyi misin Tutku?"

Simge'nin sorusuyla gözlerimi kırpıştırdım ve telefonumu sinirle çantamın içerisine attım. Eve gidip saatlerce ağlayasım vardı. Dur durak bilmeden ağlayacaktım. Belki bu acılarımı dindirmeme yardımcı olurdu.

"Başım ağrıyor sadece."

Simge temkinli bir şekilde yerinden kalktı ve yanıma oturdu. Bendeki kötü havayı sezmişti. Ona belli etmek istemesem de elimde olan bir şey değildi. Zaten öğrenecekti.

"İstersen gidebiliriz."

Başımı iki yana salladım ve gülümseyerek omuz silktim. Gülüşümdeki çatlaklar canımı acıtıyordu. Bunu göstermek istemedim ve konuyu başka bir yere çektim.

"Bize bir şeyler ikram etmeyecek misiniz?"

Can afallasa da anında kendisini toparladı. Gözlerindeki parıltı hoşuma gitmemişti. "Unutmuşum. Tamamen benim salaklığım! Ne içersiniz?"

Simge sahte bir şekilde gülümsedi. Bu kadar iyi rol yapması sinirlerimi bozuyordu. Eve gidince bu konu hakkında kesin bir dille uyaracaktım onu.

"Siz ne içiyorsanız, bizde ondan alalım."

Can sırıttı ve pahalı bardaklara yavaşça alkolü doldurmaya başladı. İşini titizlikle yapıyordu. Dikkatliydi, hem de fazlasıyla.

Sakin bir şekilde bardakları bize uzattı. Bardağı aldım ve dudaklarıma ufak bir tebessüm yerleştirdim. Alkol kullanan bir insan değildim. Hatta bu ikinci içişim olacaktı. İlk deneyimimi anlatmak istemiyordum. Berbat ve rezalet bir şeydi.

Titrek bir nefes aldım ve büyük bardağımdan ufak bir yudum içtim. Ağır tadı anında boğazımı yakmıştı.

Tanrım! Ne iğrenç bir tadı vardı böyle? Bunu içmek akıl karı değildi. Bir de insanlar buna demet demet para yatırıyorlardı. Şüphesiz tuhaf canlılardık.

Simge'de yüzünü buruşturarak bardağından bir yudum aldı. Kendinden taviz vermek istemese de hareketleri ne yazık ki ele veriyordu. Hafifçe öksürdüm. Kusmak isteyen tarafımı bertaraf ettim ve yeniden soğuk içkimden bir yudum aldım.

Akıllı bir insan değildim. Akıllı bir insan sevmediği bir şeyi içmezdi. Ben ısrarla sevmediğim bir şeyi içiyordum.

"Beğenmediniz sanırım?"

Sevde'nin sorusuyla buruşturduğum suratımı düzelttim. Kendimi o kadar kasmıştım ki yüzüm şekilden şekle girmişti.

"Yok, fena sayılmaz." Ses tonum bunu yalanlasa da kimse oralı olmadı. Gözüm istemsizce Alkan'dan tarafa kaydı. Elindeki telefona dikkatlice bakıyordu. Kaşları çatıktı. Acaba neye kızmıştı?

"Tadını nasıl buldun Simge?" Can'ın sorusuyla bakışlarımı Alkan'dan çektim. Bu çocuğu gözüm tutmamıştı. Yüzündeki ifadeden ve gözlerindeki tuhaf pırıltıdan bunu anlamak mümkündü.

"Fena sayılmaz. Tabi buna alkol demek mümkünse."

Ağzım açık bir şekilde Simge'den tarafa döndüm. Sırıttı ve haylazca bana göz kırptı. Ben hala onu çözememiştim. Havalı gözükme çabası da neyin nesiydi? Simge alkol kullanan bir kız değildi. Kendini olmadığı bir kişi gibi göstermesini anlayamıyordum.

Soluksuz TutkuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin