Güneş bütün ışınları ile önümdeki geniş araziyi aydınlatıyordu. Kuşlar neşeyle ağaçların üstüne tünemişti. Rüzgar ise hafif bir esinti ile saçlarımı okşuyordu. Avucumun içindeki bardaktan yayılan ılıklık nedense kendimi iyi hissetmeme neden oluyordu.
Bu ormandaki eve geleli tamı tamına iki gün olmuştu. Bu iki günlük dinlenme bana oldukça iyi gelmişti. Sorunlarımı bir nebzede olsa görmezden gelmeyi başarmıştım. Acılarım biraz azalmış ve ruhum daha çok huzurla buluşmuştu.
Alkan'a bunun için minnettardım. Bu iki günlük süre zarfında beni sıkmamış, dinlenmem için elinden geleni yapmıştı. Ceren'de aynı şekilde yanımda kalmıştı. Bu dinlenme elbette ki fazla uzun sürmeyecekti. Hepimizin yerine getirmek zorunda olduğu sorumlulukları vardı. Ceren Aydın'a dönüp okula devam etmeliydi. Alkan'da aynı şekilde üniversite öğrenimine devam etmeliydi.
Ben ise ya Aydın'daki kendi evimize dönecektim ya da burada bir iş bulup okulumla beraber ikisini aynı anda yürütecektim. Bu benim için açıkçası zor olacaktı. Daha önce hiç çalışmamıştım. Birkaç kere deneme girişiminde bulunsam da anında vazgeçmiştim. Zaten ihtiyacım da yoktu. Annem benim yanımdaydı ve her zaman bana kol kanat germişti. Hiçbir zaman geçim sıkıntısını düşünmek zorunda kalmamıştım.
Şimdi ise her şey değişmişti. İzmir'de oturduğumuz ev şirketindi ve annem öldüğü için kirasını ödemek zorunda kalacaktım. Annemin bankada az da olsa parası vardı ama bu beni ne kadar idare edecekti bilmiyordum. Eninde sonunda çalışmak zorundaydım. Belki bu sene üniversite hayalimi ertelemek zorunda kalabilirdim. Zira konu bakımından fazlasıyla geri kalmıştım ve bunları toparlamak bir hayli zordu.
"Günaydın."
Alkan yanımdaki sandalyeyi çekerek oturdu. Uykudan yeni kalkmış olacak ki saçları fazlasıyla dağınıktı. Göz altları biraz şişti ama yeşil gözleri bunlara rağmen parlaktı.
"Günaydın."
Alkan üstündeki siyah tişörtü düzeltti ve yalın ayaklarını öne doğru uzattı. Kollarını göğsünün üzerinde birleştirmişti. Kol kasları ise bununla beraber gerilmiş ve güzel bir görüntü oluşturmuştu.
"Erken kalkmışsın?"
Ondan gözlerimi ayırdım ve ılık kahvemden bir yudum aldım. İki gün boyunca fazlasıyla uyumuş ve dinlenmiştim. Sabahta bu yüzden erken kalkmak zorunda kalmıştım. Kendimi daha iyi hissediyordum. Bunda Ceren ve Alkan destekleri de önemliydi.
"Yeterince uyudum."
Sanki içimde bir parça varmış da söküp alınmış gibiydi. İçimde bir boşluk vardı ama bunun acısını hissetmiyordum. Tek hissettiğim şey boşluktu.
"Ne düşünüyorsun?"
Dudaklarımı büzerek elimdeki fincanı ayak ucuma bıraktım. Kahve içesim gitmişti. Zaten bu aralar hiçbir konuda hevesim yoktu. Her şey benim için zorunluluk olmuştu. Sanki bir robot gibi günün getirdiklerini yerine getiriyordum.
"Hiç."
Alkan kolunu omzuma attı ve beni kendisine doğru biraz çekti. Onun kokusunu almam ile kalbim hızlanmaya başlamıştı. O bana yaşadığımı hissettiriyordu. Ona bakarken bile hayat daha anlamlı oluyordu. Sanki hayatta tek amacım ona bakmak gibiydi.
"Senin her zaman yanındayım Tutku."
Gülümsedim. "Biliyorum."
Saçımı işaret parmağına dolayarak oynamaya başladı. Böylelikle düşüncelerim saçlarımın uçlarından onun benliğine akıyor gibiydi. Konuşmadan iletişim kuruyorduk. Bunu dokunuşundan hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soluksuz Tutku
Teen Fictionİki yanlıştık biz. Olmayacak şeyler yaşamış ve umulmayacak hatalar yapmıştık. Baştan sona yanlışlara bulanmışken doğru yolu bulabilir miydik? Gözlerimdeki akan yaş ruhumun derinliklerin de birikiyordu. Onu kırmak istemiyordum ama başka bir seçeneği...