Bugün biraz erken uyanmıştım. Gece mide bulantım hiç olmadığı kadar artmıştı. Birde annem de evde olunca ona belli etmemeye elimden geldiği kadar çalışmıştım. Annem hamile olduğumu eğer öğrenirse ilk beni daha sonra Alkan'ı diğer tarafa yolcu ederdi.
Neredeyse bir aydır hamileydim. İtiraf etmek gerekirse karnımdaki bebeğe hala alışamamıştım. Bu hisler bana fazlasıyla yabancı ve uzaktı. Onu doğurmak konusunda kararsızdım. Alkan her ne kadar bunu istese de bence onunda bu konu hakkında şüpheleri vardı.
Aradığında veya benimle konuştuğu zaman sadece beni sorardı. Bebeğin durumunu sormazdı veya çekinirdi. Aslında çekinecek bir durumda yoktu. Sonuçta o bebeğin babasıydı ama ona da hak vermek lazımdı. Belki de oda baba olmaya henüz hazır değildi. 22 yaşındaki bir insan baba olmak için uygun muydu? İşte bunu bende bilmiyordum.
Bebek konusunda kesin bir kararım yoktu. Aslında oturup bunu etraflıca da düşünmemiştim. Hep bir şekilde görmezden gelmiş ve kulak arkası etmiştim. Şimdi ise istemsizce zaman geçiyordu ve bizim bu zamanı durdurmak gibi bir gücümüz maalesef yoktu.
Ne yapacağım konusunda en ufak bir fikrim dahi yoktu. Alkan'a bir şans vermiştim. Onu yakından tanıma fırsatı elde etmek istiyordum ama ya birbirimizi sevemezsek? Ya Alkan beni sevmezse? O zaman bebeği bu mutsuz aile ortamında mı dünyaya getirecektim? Hem 18 yaşında anne olmak biraz garipti. Günümüz kadınları için bu yaş çok erkendi.
Kimse bu bebeği doğurmak istemediğim için beni yargılayamazdı. İnsanlara oturduğu yerden konuşması kolaydı. Başına gelmeyen bilemezdi. Kısaca davulun sesi uzaktan hoş gelirdi.
Benim çekincelerim vardı. Daha yapmak istediklerim vardı. Üniversite de flörtümle gezmek istiyordum. Bir partide sabaha kadar içip dans etmek istiyordum. Sahile oturup yeni arkadaşlarım ile sohbet etmek istiyordum. Bu isteklerim fazla mıydı?
Yutkundum. Başım ağrıyordu ve kendimi biraz halsiz hissediyordum. Bir kahve içsem kendime gelebilirdim. Peki ya bebek? Ona zararlı olan bir şeyi vücuduma kabul etmeli miydim?
Kahretsin! Ben daha kahve içmemeye hazır değildim.
Hafif yağlanmış olan saçlarımı karıştırdım ve bitkin bir halde yataktan sıyrıldım. Bütün vücudumda inanılmaz bir ağrı vardı. Bu sadece bana özel miydi?
Odamdan çıktım ve etrafı gelişi güzel süzdüm. Köpeğim pamuk anında ayaklarıma dolandı. Bitkin bir halde eğildim ve onu kucağıma aldım. Anında suratımı yalamaya başladı. Bu duruma karşıt gülümsedim. Son zamanlar da onu fazlasıyla ihmal etmeye başlamıştım.
Onu biraz sevdikten sonra mutfağa doğru adımladım. Büyük bir bardağa soğuk süt koydum ve tezgahın üzerine bıraktım. Ardından dün akşam yaptığım pastadan bir dilim keserek ufak bir tabağa yerleştirdim.
Sanırım daha sağlıklı şeyler yemem lazımdı. Tek başına bu iş fazlasıyla zor oluyordu. İnadına yanlış şeyleri yapasım geliyordu.
Sinirle pasta dilimini buzdolabına yerleştirdim. Dolaptan çıkardığım peynir ve domates ile kendime ufak bir sandviç hazırladım. Sandviç ve sütümü hızlıca bitirdim. Dağılan tezgahı hızlıca toparladıktan sonra içeriye girdim.
Bu sırada zil sesi evin içinde yankılandı. Gözlerimi kıstım. Bizim eve kimse gelmezdi ki?
Paytak adımlarla dış kapının önüne yürüdüm ve kapıyı açtım. Ne sorumsuz bir davranıştı! İnsan en azından bir kim o falan demeliydi.
Ceren gülümsedi ve sıkıca bana sarıldı. Sarılışına karşılık vermemiştim. Hala ona kırgındım. Üstündeki okul üniformasına rağmen güzeldi. Göz altları biraz çökmüş gibi dursa da bu ona ayrı bir hava katmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soluksuz Tutku
Teen Fictionİki yanlıştık biz. Olmayacak şeyler yaşamış ve umulmayacak hatalar yapmıştık. Baştan sona yanlışlara bulanmışken doğru yolu bulabilir miydik? Gözlerimdeki akan yaş ruhumun derinliklerin de birikiyordu. Onu kırmak istemiyordum ama başka bir seçeneği...