Kararsızlık bize zarar veren en kötü histi. İki seçeneğin arasında kalmak ve birisini seçememek insanları derinden üzerdi. Benimde dün gece yaşadığım tam olarak buydu. Alkan benimle evlenmek istiyordu.
Dün geceki teklifini hiç ama hiç beklemiyordum. Biran da kelimeler ağzından dökülmüş ben ise ne yapacağımı bilememiştim. İlk şaşırmış sonra kızarmış ardından derin bir sessizliğe gömülmüştüm.
Alkan ise heyecanla gözlerimin içine bakıyordu. Açıkçası evlenmek istemiyordum. Daha on sekiz yaşındaydım. Bir yuva kurmak için çok erkendi. Önceden bebeğim sayesinde evlenmeye olumlu bakardım ama şuan böyle bir durum yoktu.
Alkan'ı kırmadan kibar bir şekilde reddetmeyi düşünmüştüm ama bunda pek başarılı olamamıştım. İstemeden de olsa evlenmek istemediğimi söylemiştim. Alkan'ın ise gözlerindeki parıltı sönmüş yerini derin bir boşluğa bırakmıştı. Bunu görmek bana acı verse de ona umut vermek istememiştim. Alkan ile bir gelecek hayal ettiğim doğruydu ama o gelecek bu kadar yakın değildi.
Alkan hayır cevabını aldıktan sonra evi terk etmiş ve benim durdurma girişimlerime rağmen arkasına bakmadan beni yalnız bırakmıştı. Onu birkaç kez aramıştım ama maalesef bunlar sonuçsuz kalmıştı.
Dün geceki görüntüler aklıma geldikçe daha çok üzülüyordum ama elimden gelen bir şey yoktu. Telefondan Alkan'a günaydın mesajı attıktan sonra oturduğum yerden kalktım ve tost yapmak amacıyla mutfağa girdim.
Mutfağa girmemle kalbimde bir burukluk hissetsem de bunu görmezden geldim. Yarın hafta sonu olduğu için annemin mezarını ziyaret edecektim. Elimden geldiği kadar onu yalnız bırakmak istemiyordum. En azından bunu yapabilirdim.
Tostumu hızlıca yaptım ve ardından soğuk süt eşliğinde yedim. Günlük rutinlerimi hallettikten sonra okul kıyafetlerimi hızlıca giydim. Bu sırada zil sesi evin içinde yankılanmıştı. Kaşlarımı çattım. Kimseyi beklemiyordum.
Okul eteğimi çekiştirerek demir kapının yanına vardım ve ardından sakin bir şekilde kapıyı açtım. Karşımdaki kişiyi görmemle azda olsa şaşırmıştım. Bu yüzü uzun zamandır görmüyordum.
"Simge?"
Buruk bir şekilde gülümsedi ve mahcup bir şekilde ellerini birbirine kenetledi. "Merhaba Tutku, girebilir miyim?"
Ona her ne kadar kızgın olsam da kapıma gelmiş birisini geri çevirmeyecektim. Kenara doğru çekildim. "Buyur."
Simge ayakkabılarını çıkardı ve yanımdan sessizce geçerek oturma odasına doğru yürümeye başladı. Bende kapıyı kapatarak arkasından yürümeye başladım. İstemsizce onu inceledim.
Saçlarını biraz kestirmişti. Üstünde baskılı bir tişört altında ise dizlerinin iki parmak üzerinde bir etek vardı. Beyaz bacakları ise her zaman ki gibi göze çarpıyordu.
Oturma odasına girdi ve ardından kenara çekilerek ayakta beni beklemeye başladı. Tekli koltuklardan birisine oturdum. Simge ise ayakta durmuş benden başka her yere bakıyordu.
"Ayakta kalma lütfen."
Simge eteğini düzelterek oturdu. Yanakları hala hafif kızarıktı. O bu kadar durgun bir insan değildi. Demek ki bana karşı oldukça suçlu hissediyordu.
"Başın sağ olsun. Anca haberim oldu. Kusura bakma."
Ortamdaki hava biraz değişse de metanetimi korudum. Annemi hatırlamak beni üzüntüye boğuyordu. Her ne kadar bunu atlatmış gibi gözüksem de içimde kanayan bir yaraydı.
"Dostlar sağ olsun."
Simge buruk bir şekilde gülümseyerek bana baktı. Gülümsemenin arkasında birçok anlam vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soluksuz Tutku
Teen Fictionİki yanlıştık biz. Olmayacak şeyler yaşamış ve umulmayacak hatalar yapmıştık. Baştan sona yanlışlara bulanmışken doğru yolu bulabilir miydik? Gözlerimdeki akan yaş ruhumun derinliklerin de birikiyordu. Onu kırmak istemiyordum ama başka bir seçeneği...