Acı kısa ama etkili bir kelimeydi. Tıpkı ruhumun derinliklerinde bıraktığı gibi sizi günden güne bitiren bir hastalıktı. Bence insan her zaman acı içindedir. Sadece görmezden geliriz ve onu hissetmiyor gibi davranırız.
Bu ise bizi zamanla daha çok yorar ve kapanmayan acıları bize bırakır. Peki bunları bilmeme rağmen devam etmem normal miydi?
Son gördüğüm arabanın hızla üzerime doğru gelmeseydi. Kuvvetli farları gözlerimi kısmama neden olmuştu. Hareketsiz kalmam ise tamamen kontrolümün dışındaydı. Soğuk hava yanaklarımı ısırırken gözümden bir damla yaş intihar etti. Sanırım yolun sonuna gelmiştim.
Aniden birisi tarafından çekildim. Araba saçlarımı yalayarak hızla yanımda geçti. Ucu ucuna kurtulmam tamamen mucizeydi. Ben ise dengemi sağlayamayarak beni çeken kişinin üzerine doğru düştüm. Dizimi yere vurmuştum ve canım deli gibi acımıştı. Kafam ise sert bir şeye çarpmıştı.
Gözlerimi zorlukla açtım ve bir çift yeşil göz ile karşı karşıya kaldım. Alkan dikkatle bana bakıyordu. Gözlerindeki gizli anlam sanki bana bir şeyler anlatmak istiyordu. Kaldırımda sırt üstü uzanmıştı ve bende üzerindeydim. Yarattığımız kötü görüntüyü düşünecek halde değildim. Saçlarım onun yüzene dökülmüştü ve nefeslerimiz birbirine karışıyordu.
"Ne yapıyorsun?"
Hafifçe öksürdüm. "Seni ilgilendirmez."
Bu sırada yanımıza birisi koşturarak geldi ve nefes nefese konuştu. "Tutku, iyi misin tatlım?"
Ceyda'nın kulak tırmalayan sesi beynimi iflas ettirecek nitelikteydi. Yavaşça Alkan'ın üzerinden kalktım ve üstümü başımı düzelttim. Dizim sızla da iyi sayılırdım. Alkan'da yerden hızla kalktı. Bakışları hala üzerimdeydi ve bu beni delice rahatsız ediyordu.
"İyiyim."
Ceyda kaşlarını çattı. "Ne diye yola fırlıyorsun öyle? Az kalsın ezilecektin. Allah'tan Alkan peşinden geliyordu. Yoksa ne olacaktı düşünmek bile istemiyorum."
Yüzüm sinirden gerildi. O konuştukça kendimi kaybediyordum. Şeytan diyordu saçlarına yapış ve onu bir güzel döv ama ben şiddet yanlısı bir insan hiç olmamıştım.
Alkan Ceyda'dan tarafa döndü. "Sen evine git Ceyda."
Ceyda bozulmuştu. Gözlerini kaçırarak konuştu. "Sen gelmeyecek misin?"
Elimin içi çok pis kaşınıyordu ama ona istediğini vermeyecektim. Hayır, beni küçük düşüremeyecekti.
"Evine git!"
Alkan'ın emir veren ses tonuna Ceyda bozulsa da bir şey diyemedi. Ardından kolundaki çantayı düzelterek gözlerimin içine baktı. Gözlerindeki öfkeyi görmemek imkansızdı. Elinden gelse beni bir kaşık suda boğacaktı.
"Peki, iyi geceler."
Kimse bir şey demedi ve Ceyda'da arkasını dönerek yürümeye başladı. Ben ve Alkan baş başa kalmıştık. Hala Ceyda'nın sinirini çıkaramamıştım ve istemeden de olsa yüksek sesle konuştum.
"Metresin gittiğine göre konuşabiliriz."
Yapmacık bir şekilde gözlerimi sonuna kadar açtım. "Pardon, yoksa metresin ben mi oluyordum?"
Alkan kaşlarını çattı. "Ne saçmalıyorsun Tutku?"
Dişlerimi sertçe birbirine vurdum. Ardından soğuk havaya rağmen ceketimin önünü biraz açtım. Sinirden vücudum alev alev yanıyordu.
"Asıl sen ne saçmalıyorsun? Ceyda ile aranda ne var?"
Alkan'ın çenesi kasıldı. "Ceyda'yı kim umursuyor?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soluksuz Tutku
Teen Fictionİki yanlıştık biz. Olmayacak şeyler yaşamış ve umulmayacak hatalar yapmıştık. Baştan sona yanlışlara bulanmışken doğru yolu bulabilir miydik? Gözlerimdeki akan yaş ruhumun derinliklerin de birikiyordu. Onu kırmak istemiyordum ama başka bir seçeneği...