Seni tanıyorum

362 10 0
                                    

Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. Doğrulduğumda Melis oturduğu yerden kalkıp yanıma gelmişti hemen. 'Uyandın mı? İyi misin?' kolumdaki serum hareketimi kısıtlıyordu. 'Efe?' son hali aklıma gelirken telaşlanmıştım yine. 'O iyi, lütfen sende yatıp dinlenir misin biraz? Seni orada bırakmamalıydım...özür dilerim' iyi olduğunu duyduğum için rahatlasam da onu görmeden dinlenemezdim. 'Onu görmem gerek Melis, beni ona götür lütfen' Onu bir kere olsun dinlememiş, güvenmemiştim ya onu kaybetseydim? Zihnimde canlanan sahnelerle kapatmıştım gözlerimi. 'En azından serumun bitsin, biraz dinlen gideriz zaten uyuyor oda hadi yat şimdi lütfen' yorgun vücudum verdikleri sakinleştiriciyle tekrar sakinlemişti. Yarım saat geçmişti ki Levent amca odama gelmişti. Melis'e bakarak sormuştu 'ne oldu oğluma?' suçlanmış aynı zamanda ani gelişiyle ona birşey mi oldu diye korkmuştum. 'Ben şey tam olarak bilmiyorum' Melis'in cevabıyla tatmin olmayan gözler beni bulmuştu 'sen biliyor musun?'

'Biz şey, biz biz tartışmıştık kötü şekilde sonra herşey çok çabuk oldu ben bilemiyorum. O, o iyi mi?' cevabını duymaya korkuyordum. Sıkıntıyla vermişti nefesini 'iyi olacak, o benim oğlum...'demişti kendini inandırmak istercesine.

~Efe'nin ağzından~

Çocukluğumu anneme adamıştım. O küçük yaşımda olanları anlamayı denemiş, anneme sürekli destek olmak istemiştim ama becerememiştim. Annem benim yanımda olmamdan tatmin olamamış babamı aramıştı hep. Şimdiyse sevdiğim kadın beni bırakmıştı. Hiç bir zaman normal biri olmamıştım ki ben. Başkalarını umursamamıştım, hep bir kişiye adamıştım kendimi. Ama ne yaparsam yapayım ağlayan taraf, darbe alan taraf ve canı yanan taraf ben oluyordum. Arya'nın üstüne gittiğimde kendime olan nefretimi ortaya çıkartmıştım aslında. Onu değil, kendimi öldürmüştüm orada. Sonra gerçekten ölmeyi düşünmüştüm. Ancak öyle rahata erebilirdim çünkü. Uyandığımda her yerim ağrıyordu sanki . Zorla gözlerim odada dolandığında hastanede olduğumu anlamam hiçte zor olmamıştı. Başımda öyle bir ağrı vardı ki tekrar uyumak içim her şeyimi verirdim o an. Ellerim başıma giderken içeriye orta yaşlarda bir doktor girmişti. 'Uyanmışsın, başın mı ağrıyor?' Doktor yanıma gelirken kapım tekrar aralanmış içeriye zayıf bir kız gelmişti 'evet, çok ağrıyor. Daha güçlü ağrı kesici veremez misiniz?' karşımdaki doktor şaşkınca bakmıştı bana. İçeriye doğru adım atan çekingen kız 'Efe iyi misin?' diye sormuştu. Kime sorduğunu merak etmiştim odada ki tek hasta bendim, doktorda iyi gözüktüğüne göre Efe ben miydim?

~Arya'nın ağzından~

Hemşire araya girip oğlunuz uyandı demişti. Levent amcayla bir bende ayaklanmıştım. 'Lütfen sizle gelmeme izin verin, onu çok merak ettim' başını olumlu sallamıştı. Hemşire serumu kolumdan çıkardığında Melis kalabalık olmaması için bizi yalnız bırakmıştı. Bir kaç saniye sonra girmiştim odaya karşılaşacaklarımdan korkarak. Başında minik bir yara bandı varken bacağı ise alçıya alınmıştı. Levent amcayla öyle sakin konuşmuştu ki şaşırmıştım, beni gördüğündede tepki vermemişti. Başı çok mu ağrıyordu acaba? İyi misin diye yönelttiğim sorunun cevabı bir süre gelmemişti. Yüzü bir şeyleri anlamaya çalışıyormuş, çözmeye çalışıyormuş gibiydi. Biraz daha yaklaştığımda 'Ben, şey ben bişey hatırlayamıyorum' demişti. Levent amca hemen yaklaşıp dosyasına göz atıp bilincini kontrol ederken beynim olanları anlamamış öyle izliyordum olanları. Sonunda çekilip 'birkaç test yapalım, anlarız' dediğinde odadan dışarıya çıkmıştı. Korkarak yaklaştım tekrar 'Seni tanıyor muyum?' başımı salladım sakince. 'Özür dilerim' dedi çekingen bakışlarıyla. Hemşirelerle beraber gelen Levent amca Efe'yi alıp testler için başka yere götürüyordu. 'Gidip dinlen sonuçlar çıksın çağırırım sizi tamam mı?' diye sormuştu ama sorudan çok uymamı beklediği bir cümle olduğu ses tonundan anlaşılıyordu. Odama döndüğümde Melis karşılamıştı hemen beni 'hatırlamıyor, hiç bir şeyi hatırlamıyor?' Melis 'nasıl?' diye sorduğunda oturmuştum koltuğa. 'Bilmiyorum, bizi tanımadı. Test sonuçlarını bekleyeceğiz' Melis elini ağzına götürmüştü. Sessizlik odaya hakimden 'Belki de sizin için daha iyidir, yeni bir başlangıç için?' Yönelttiği soruyla düşündüm biraz canım çok ama çok yanmıştı ama onunkinin yandığı kadar değildi. Bizi bu hale getiren belki bendim. O mutlu olmayı hak ediyordu. 'Onu hiç olmadığı kadar mutlu edeceğim'. Melis gelip sarıldığında kendimden hiç bu kadar emin olmamış, kendimi bizim için yeni temiz bir sayfa açmaya hazırlamıştım. Yirmi dakika kadar sonra Levent amca gelmişti odamıza 'daha sonuçları çıkmadı, fakat hala bir şey hatırlamadı. Başına sert bir darbe aldı mı?' düşünmüştüm ama hatırlamıyordum. Üstüme düştüğünde çarpmış olabilirdi ama arada ben olduğum için çokta sert çarpabileceğini düşünmüyordum. 'Ben fark etmedim ama sanmıyorum' tekrar yoklamıştım hafıza mı ama gördüğüm kadarıyla çarpmamıştı. 'Kızlar, bu iyileşme sürecinde eski kötü anıları ona hatırlatmak istemiyorum. Oğlumun benden kaçıp, tedavisini aksatmasını istemiyorum. Anlıyorsunuz değil mi?' Ona olan nefretini unutmasını istiyordu. Haksızlıktı belki bu ona karşı ama bende aynı şeyi yapmak istemiyor muydum? Mutluluğu için bir süre rol yapmak çok mu yanlıştı? Ya tekrar bir şey yapmaya kalkarsa? Babasını anlatsak burada kalmazdı bunu Melis'te bende biliyorduk ve Levent Amcanın Efe'nin iyileşmesini için herşeyi yapacağınıda biliyorduk. Onaylayan taraf Melisti 'anlıyoruz fakat bizimle beraber kalmalı, sizinle eve gelemez' o kadar sert söylemişti ki bunu herkes bu kadar hassasken daha sonra tartışmak için bu konuyu kapatmıştı Levent amcada. Ona babası olduğunu ufak bir kaza geçirdiğini, zamanla hatırlayacağını olayları söylemişti sadece. 'Yanına girebilirsiniz, çok zorlamayın hatırlaması için' demesiyle ikimizde çoktan ayaklanıp odasının yönünde yürüyorduk. Odaya girdiğimizde hemşire yeni bir serum takıyordu Efe'ye. 'Geçmiş olsun, yani gerçi hatırlamıyorsun sanırım ben Melis yakın arkadaşlarından biriyim, buda Arya sevgilin. Bizde şaşkınız bu yaşadıklarımızdan dolayı, eminim senin için daha zordur şu an. Bir şey olursa çekinmeden sorabilirsin bize' Efe başıyla onaylamıştı yavaşça Melis'in dediklerini. Hemşire çıktığında biraz daha yaklaşıp sandalyeleri biraz daha yatağa çekerek oturmuştuk. Çekinerek tuttuğum elini 'geçecek herşey, hatırlayacaksın her şeyi merak etme. Canın acıyor mu?' Elini tutan elime bir süre bakmış ama belli ki rahatsız olmamıştı bu durumdan 'sadece başım ağrıyor, sağ bacağına bakıp biraz da bacağım' diye gülerek eklemişti. Dayanamayıp elimi hep yaptığım gibi yanağına götürdüm. Sesini çıkarmamış kırpıştırdığı mavi gözleri gözlerimi bulmuştu. 'Sana birşey olacak diye çok korktum. Sakın bir daha beni böyle korkutma' gözlerim yaşlanmış ama kendimi ağlamamak için tutmuştum. 'Sana sarılsam sorun olur mu?' beklemediği bir soruydu bu. Melis'e kaymıştı gözleri kısa bir süre sonra geri bana baktığında 'yok, sarılabilirsin' demiş biraz doğrulmuştu. Kendimi daha fazla tutamamıştım oturduğum sandalyeden kalkıp yatağının kenarına oturduğumda sarmıştım onu kollarımın arasına. Kollarımın arasında iyiydi o, daha da iyi olacaktı, benim güçlü sevgilim toparlanacaktı. Sağ elim saçlarını bulduğunda yüzümü boynuna gömmüştüm. Göz yaşlarım ıslatmıştı üstününü ama sesini çıkarmamış, hareket etmeden beklemişti beni sabırla. Melis abartma dercesine boğazını temizlediğinde çekilip silmiştim göz yaşlarımı 'teşekkür ederim'. Bir şey demeden uzanmıştı geri. Melis 'şu televizyona baksak mı neler var acaba' dediğinde televizyonu açmış kanalları geziyordu. Bende rahat yatması için sandalyeme döndüm. On dakika sonra kıpırdanmaya başlamasıyla Melis'te bende hemen ona bakmıştık. Bakışlarımızı üzerinde hissettiğinde açıklama yapma gereği duymuştu 'şey tuvalete gitmem gerek'. Yardım etmek için kalkmıştım hemen 'tamam gel, yardım ediyim' ben desteklemek için tutmuştum hemen belinden Melis ise serumunu tutmuştu. Ayağını hiç basamadığı için ağırlığını bana vermesi gerekiyordu bunun olmasını istemediği için desteklik bir şeyler istemişti. Gidip hemen hemşireden değnek aldığımda serumsuz olan koluna alıp gitmişti banyoya. Tekli lavaboya ulaştığımızda serumu Melisten alıp yardım etmek için bende içeriye girecektim fakat istememişti. Çıktığında ikimizde bekliyorduk onu kapının önünde. 'Beklememize gerek yoktu, kendim halledebilirim' Melis gözlerini devirmişti 'bazı şeyler unutulmuyor demek ki, illa herşeyi kendin yapacaksın dimi? Arada yardım almak kötü birşey değil.' Dinlemeden geçmişti yatağına geri. 'Eve ne zaman gidebilirim?' sorusuyla taşınacağı ev aklıma gelmişti 'sen şimdi benimle kalıyorsun. Taşınacaktın, daha konuşulmamıştı. Melis halleder onu merak etme, sende kaç güne yeni dairene yerleşirsin. O zamana kadar istersen benim kızlarla kaldığım eve gelirsin istersen yine beraber otelde kalırız' biraz tartmıştı kafasında 'ailem?' dediğinde bu sefer Melis araya girmişti. 'Uzun zamandır babanla ayrı yaşıyorsunuz baban başkasıyla evli olduğu için, şey üzgünüm ama anneni kaybettin. Sende zaten zamanla hatırlarsın. Bizimle beraber kaldığında daha rahattın yine öyle rahat edeceğini düşünüyoruz.' Edindiği bilgileri sindirmesi için beklemiştik bir süre. Bir dakikayı geçen sessizlikten sonra bana dönmüştü bakışları 'o zaman yine otele gidelim, ben bugün başkalarıyla tanışmak istemiyorum' başımı sallamıştım hemen gülümseyerek.

Sonunda izin çıktığında Levent amca bırakmıştı bizi otele, çok konuşmuyordu Efe gözlem yapıyordu daha çok. İstersen sende gidebilirsin, tek kalabilirim demişti bana çıkmadan önce ama ben hep yanında olacağımı söylemiştim ona. Onlarla vedalaşıp ilk kaldığı otele geldiğimizde bende rahatlamıştım sanki, onunla yalnızken daha rahattım. Yine desteğimi almadan kendi değneğiyle girmişti odaya. Yatağı bulduğunda yatmak yerine oturmuştu. Sabahtan beri bir şey yememiştim ama aklıma gelmemişti bile bu. 'Odaya yemek söyler misin? Acıkmış olmalısın?' beni bu halde bile düşünüyordu. Başımı sallayarak yiyecek söylemiştim odaya. Sessizlik onuda rahatsız etmiş olmalıydı bana doğru döndü sonunda. 'Hatırlayamadığım için üzgünüm, seni üzersem bilmeden kusura bakma lütfen. Ben çok yorgun gibiyim, yatsamda dinlenemiyorum. Başım ağrıyor, ilaç almak istemiyorum sürekli uykum geliyor.' sıkıntıyla açmıştı içini bana. 'Ben seni dinlendirecek yolu biliyorum ama ilaçlarını aksatamayız akşam tekrar içmen gerekiyor' sokulmuştum yanına yavaşça 'bana güveniyor musun?' Aslında saçma bir soruydu bu, cevabını verebilmesi için beni yeteri kadar tanıması gerekirdi önce. Kazağımıda oldukça yavaş hareketlerle çıkarmıştım, sanki hızla hareket etsem korkup kaçacaktı. 'Gel kollarıma' uzanıp açmıştım ona kollarımı. Yaşadığı çelişkiyi görebiliyordum 'gel lütfen' sesim çatlamıştı bunu dediğimde gelmemesini kaldıramazdım. O bana hiç dayanamazdı ki. Bendeki duygu değişikliklerini fark etmiş, düşünmeyi bırakıp yavaşça aramızda bir karış mesafe bırakacak şekilde uzanmıştı. Elimle yanağını okşamıştım 'İyi olacaksın, benden çekinme lütfen. Biliyorum senin için kolay değil sadece seni çok seviyorum bunu unutma' yavaşça doğruluğumda gözleri beni takip ediyordu. Sütyenimi çıkarmamla nefes almayı bırakmış gözleri büyümüştü. 'Şu an seni senden daha iyi tanıyorum bana güven olur mu?' Başına bir öpücük kondurduktan sonra yavaşça göğsüme çekmiştim onu. Ne yapacağını bilemeyen bakışına cevap olarak bastırmıştım dudaklarına göğsümü. Gözlerimden çekmemişti gözlerini ama dudakları iç güdüsel olarak kavramıştı göğsümü. Gülümsemiştim yavaşça saçlarına götürdüm ellerimi rahatlatmak istercesine. Saniyeler sonra hareket etmişti dudakları, başımı eğerek tekrar öpmüştüm başını. Sokulmuştu bana sonunda, rahatlıkla gözlerini kapatmıştı. İç güdüleriyle yaptığı bir şeydi bu, bunu bilmemle güvenini kazanmıştım. Özlemle kendimi tutamayıp sarmıştım onu kollarımla. Çok yaklaşmış olmalıyım ki burnunu kapatan göğsümle nefessiz kalıp dudaklarını aralayıp nefes almaya başlamıştı. Emdiği için nemliydi göğüs ucum ve o nefes aldıkça çarpan nefesi huylandırmıştı beni. Gülerek kendimi çekmiştim biraz tam o sırada kapı çaldı. Kapının çalmasıyla huysuzlanmıştı ve bu benim hoşuma gitmişti nedense. Beni durdurup zorla açmıştı kapıyı tek ayağında sekerek yemeklerin servis arabasının desteğiyle gelmişti geri hemen. Önüme doğru getirdi yemekleri sonra bedenimde dolandı gözleri. 'Gel yat, kucağıma ben böyle yerim' doğrulup sırtımı yastığa doğradığımda oturmuştu yatağa hala bakarken 'hadi gel ama bekletme' dedim. Bebek gibi kucağıma yerleştiğinde tek kolumla tutmuştum onu. Göğsümü bulan eli nazikçe okşamıştı göğsümü. Dudakları yerini bulduğunda gözleri tekrar kapanmıştı. Elinin işi ise bitmemiş hala seviyordu emdiği göğsümü. Boşta olan elimle almıştım çatalı. Köfteye batırıp üflemiştim biraz, yeterince soğuğunda atmıştım ağzıma. Bir şeyler yemek iyi gelmişti 3 köfteyi daha yedikten sonra meyve suyundan içmiştim. Sonra kenarda duran meyve tabağından kesilmiş muz, portakal ve çilek parçalarından gediğimde doymuştum. Göğsüme çarpan nefes hızlandığında bakmıştım ona. Kaşları hafifçe çatılmıştı. Durdu dudakları ve eli göğsümden boynuma kadar tenimden ayrılmayarak yavaşça ilerlemişti diğer eliyle kendini destekleyip doğrulurken boynuma gömmüştü başını. 'Seni tanıyorum' dedi kalp atışım hızlanırken 'bu kokuyu biliyorum' diye ekledi.

Pied PiperHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin