Saçlarım nemliydi hala, bu beni rahatsız etse bile kıpırdanıp Efe'yi uyandırmak istemiyordum. Saat 8'e geliyordu uyanıp uyanmayacağından emin değildim. Belki bütün gece uyurdu uyandırmazsam. Ama akşam yemeğini yememişti. Ben bunları düşünürken arkasını dönmüştü bana uyurken. Yüzümü buruşturup bakmıştım sırtına. Saçları çoktan kurumuş gibi gözüküyordu. Kısa saçlı olmak bu yönden güzel olmalıydı. Sokulup saçlarını okşadığımda hoş kokusu yayılmıştı etrafa. Bir erkek nasıl böyle güzel kokabilirdi anlayamıyordum. Ensesine minik bir öpücük kondurduğumda kıpırdanmıştı. Biraz daha doğrulduğumda yüzünün yan profilini incelemiştim. Televizyonun ışığı yüzüne vuruyordu. Kusursuz bembeyaz tenine uzun kirpiklerinin gölgesi vuruyordu. Oda çok sıcak değildi üşümesini istemediğim için üzerini örtüp televizyonun sesini iyice kısmıştım. Onun hayatında daha fazla yerim olsun istiyordum. Ben telefonumu açtığımda konuşacak bir sürü kişi varken onun telefonuna bakma ihtiyacı bile duymaması beni üzüyordu. Belki bir bebeğimin olmasını bu yüzden istiyordum. Bana bir şey olursa babasının yanında olacak biri. İstese yalnız kalmaz, onunla ilgilenen bir çok kız bulabilir ama ne kadar sıcak görünse de kendini herkese açabilen biri değildi Efe. Keşke biri bizi vampire çevirseydi. O zaman sonsuza kadar hiçbir sorunumuz olmadan beraber yaşayabilirdik.
Telefonumun çalmasıyla düşüncelerim bölünmüştü. Aceleyle gidip telefonumu sessize almamla Efe'yi kontrol etmiştim. Kıpırdanmış fakat uyanmamıştı. Arayan annemdi tabiiki. Banyoya gidip kapıyı kapattığımda konuşmuştuk. Banyo odaya göre soğuktu ama içeriye girsem Efe uyanır diye çekindiğim için orada konuşmuştum bir yarım saat kadar. Evet annem çenesi düşük biriydi. Beni yolladığını ama aklının bende olduğunun farkındaydım ama mutluluğumu oda hissediyordu. Beni tatile yollamasına bile şaşırmıştım aslında. Sanırım bana güvendiklerini ve kararlarıma saygı gösterdiklerini göstermek istemişlerdi.Konuşmamız bittiğinde yatağa geri dönüp örtünün altına girmiştim hemen. Karnım biraz acıkmıştı. Bugün çok fazla hareket etmemiştim ama akşama doğru daha çok acıkacaktım bundan emindim. Aşağıya inip yiyeceklere bakmaya karar verdim hem belki Efe'yede bir kaç birşey getirirdim uyanırsa odaya yemek gelene kadar atıştırırdı.
Her ne kadar kalkmaya üşensemde giyinip aşağıya indiğimde çoğu kişi yemeğini bitirdiği için çoğu yemek bitmiş yada az kalmıştı. Makarna seviyordum evet belki böyle bir otele gelip makarnayı yenmesi gereken en son şeyler listesine alan birçok kişi olabilir ama ben seviyordum işte. Soslu hala sıcak olan makarnadan alıp yemiştim. Diğer yemeklere göz gezdirip Efe'ye göre birşeyler göremediğim için tatlılardanda minik bir tabak yapıp bir portakal ve bir muzla oturmuştum tekrar masaya. Tatlılarımı keyifle yerken insanları gözlemlemiştim bir süre. Çocuklu aileler genelde telaşlı, genç gruplar ise neşeli gözüküyordu. Melis'inde sevgilisi olsa dördümüz gelirdik, ileride o zaman geldiğinde çok eğleneceğimize eminim. Kazağımı giyip inmiştim aşağıya ama üşümüştüm sanki. Tatlı tabağımı bitirdiğimde aldığım meyveleri çantama atıp çıkmıştım odamıza.
Odaya girdiğimde ses çıkarmamaya özen göstermiştim. Çantamı kenara koyduğumda boş yatakla baş başaydım. ''Efe?'' Baktığımda banyoda boştu sigaramı içiyor diye gözlerimi balkona çevirdiğimde orada da yoktu. Neredeydi yine bu çocuk? Çantamdan telefonumu aldığımda 7 cevapsız çağrı vardı. En son telefonum sessizde kalmış olmalı... Aramaların hepsi Efe'dendi. Meraklanıp aramıştım hemen geriye. Bir yandanda odada volta atmaya başlamıştım. Uzunca çalan telefon, cevaplanmadığı için kapanmıştı. Beni aramaya çıkmış olmalı, şimdi yine odadan çıkarsam beni bulması daha zor olurdu. Tekrar aradığımda saçlarıma gitmişti telaşla boştaki elim. Cevaplanmayan bir arama daha... Telefonum nasılsa yanımdaydı. Daha fazla bekleyerek duramayacağımı fark ettiğimde otelin broşür kağıdını alıp göz kalemimle üzerine aşağıdayım yazmıştım. Kapıya sıkıştırdığım kağıdın orada kaldığından emin olup restorana bakmıştım ilk olarak ama kapanmıştı çoktan. Etrafı topladıkları için içeriye giriş izni yoktu. Lobiye doğru giderken saçlarımdan çekilmemle geriye yalpalamıştım. Ne olduğunu anlamadan attığım acı çığlıkla gözlerim o pisliği görmüştü. Aklım almıyordu nasıl burada olabilirdi ki bizi nasıl bulmuştu. Şu an saçımı çektiği için kızgın bile değildim o kadar çok şaşkındım ki. Kabustamıyım diye düşünürken iğrenç aksanıyla ''Bu gece benim kollarımda'' demişti. Sinirle elinden kurtulurken sinirle itmiştim onu omuzlarından.
''Sen ne diyorsun ya?! Ne işin var senin burada?!' Efe nerede?'' kulağıma doğru eğilmesiyle ondan tekrar tiksinmiştim adeta. ''Kaybetmeye hazır ol'' sırıtan yüzü öyle tiksindiriyordu ki beni dayanamadan vurmuştum ona. Çektiği saçımla canım yanarken kız kavgasına dönmüştü birden atışmamız. Normalde güçlü biri değildim hele de karşımda ki kız benden yaklaşık 10 santim daha uzun ve iriyken bu pek söz konusu olamazdı ama yumuşamıştı hareketleri. Çocuklar gibi bana karşı koyması içimdeki vahşiliği ortaya çıkarmıştı resmen kızı kenara sıkıştırmış tokatlıyordum. Yere çöktüğünde bende üzerine eğilmiş o yüzünü korumayı denerken ben tüm biriken sinirimi onun bağırışlarıyla atıyordum. Kazağımdan beni asılan bir kuvvet dengemi kaybedip gerilememe neden olmuştu. Öyle sinirlenmiştim ki gözüm resmen bir şey görmüyordu. Kırmızı görmüş boğalar gibi kızın üstüne üstüne gitmeye odaklanmıştım. Aramıza giren Efe'yle ona ulaşmam zorlaşırken o orospu ağlayarak bir şeyler söylüyordu. Oturduğu yerden doğrulduğunda Efe beni tutmaya çalıştığı için onun o sırıtan yüzünü görememişti. Tekrar sinirle ona gittimde Efe'de gücümle bir an geri adım atmıştı. Ben Jessicanın saçını kavrarken Efe bileğimi kavramıştı bırakmam için ''Arya ne yapıyorsun? Bırak kızın saçını? Arya?!'' dediklerini duymadığımın farkına vardığında bileğime uyguladığı güçle parmaklarım aralanırken kolumu ayırmak için bana doğru itmesiyle dengemi kavrayamamış yere düşmüştüm. Gözlerim inanamaz bir şekilde ikisine bakarken Efe'de şaşkınlıkla bana bakıyordu. Oldukça sert düşmüştüm yere. Ne yani ben sırf onun saçını çekmeyeyim diye bana karşı güç mü kullanmıştı? Gözlerim dolarken sinirle sıkmıştım yumruklarımı. Bana doğru attığı adımla gerilediğimde durmuştu oda. ''Sakın peşimden gelme!'' kalkmamla odaya doğru koşmam bir olmuştu. O kız neden nasıl buradaydı? Efe bunları biliyor muydu? O-o sırf o sürtüğü korumak için bana karşı güç mü kullanmıştı?..~Efe'nin ağzından~
Gözlerimi araladığımda yatakta bir başımaydım. Odayı dolandığımda Aryayı görememiştim. Telefonumu elime aldığımda gelen mesajla gerilmiştim 'Ben geldim sevgilim, yanıma gel bekletme' Aryayı aramayı denemiştim o-ona bir şey yaptıysa onu öldürürdüm. Cevaplanmayan aramalarım sinirlerimi daha fazla bozarken bu sefer Jess'i aramıştım aramıştım. Çok bekletmeden açmıştı telefonu ''Neredesin lan sen? Arya nerede?'' karşıdan gelen sakin sesle sinirlerim son noktasına ulaşıyordu. ''Ben olsam seni yalnız asla bırakmazdım, aşağıdayım lütfen çabuk gel'' yüzüme kapanan telefonla bir kaç kere daha aramıştım Arya'yı bir yandan üzerimi giyinmeye çalışırken. Of Arya! Niye açmıyordu ki şu lanet telefonu! Oyun oynar gibi bir oradayım bir buradayım diye attığı mesajlarla otelde oradan oraya giderken en son lobide de kimseyi bulamadığım içi tekrar koridora doğru ilerlemiştim. Acaba benimle oyun mu oynuyordu gelmemiş miydi? Bı ihtimali düşünürken koridordangelen seslerle adımlarım o yöne doğru sıklaşmıştı. Bir kenarda Jess ağlayıp korunmaya çalışırken Arya onu yumruk tekmelerle saldırıyordu. Şaşkınlıkla duraksayıp yaklaştığımda Arya'ya seslenmiştim. Ona seslenmelerim işe yaramayınca kazağından asılıp onu biraz olsun uzaklaştım ama o bile Arya'yı etkilememişti, gözü çoktan dönmüştü. Onun saldırgan davranışlarıyla şaşkına dönmüş, Arya'yı ilk kez böyle kontrolsüz görmüştüm. Jess karşılık veremiyor zavallı bir şekilde korunmaya çalışıyordu. Bir gelen olursa Arya'nın başı derde girebilir diye dayanamadan aralarına girmiştim. Kontrol edemediğim gücümle sonunda onları ayırmayı başardığımda gücümle birlikte Arya düşmüştüm. Hepimiz şaşkınlıkla donarken Arya koşarak gitmiş, bileğimi tutan çekingen elle arkasından gidememiştim. Jess'e dönmemle kanayan burnunu farkettim, biraz olsa unuttuğum öfkemle sormuştum ''Ne oldu burada? Sen buraya nasıl geldin?''
Burnunu acıyla tuttuğunda akan göz yaşları beklemediğim bir hareketti. ''Ben seni herşeyden çok sevdim, tek isteğim benimle beraber mutlu bir hayat yaşamandı. Zor değildi bunların hiçbiri ama sen önce kendini o kız yüzünden benden uzaklaştırdın sonra bebeğimizi benden-bizden aldın ve seninle normal bir şekilde konuşmaya geldiğimde bile dayak yiyorum beni öldürecek bakışlarla karşılaşıyorum. Biliyorum yaptığım şey doğru değildi sana karşı ama o gün ben ot kullanmıştım. Bu beni haklıda yapmıyor belki ama yattığın tonlarca kızı biliyorum sırf seninle yattım diye bana bunları yapamazsın yıllarımızı böyle silemezsin. O kız yokken yıllarca senin ve annenin yanında ben vardım. Birden bire buraya dönüp beni orada bırakamazsın anladın mı!'' şiddetlenen ağlamasıyla beraber omzumdan iten eliyle gerilemiştim. Dediklerinin bir kısmı doğruydu ama ben konuşmak yerine ona hep saldırmıştım her zaman yaptığım gibi ve bebek bir bebeğimiz varsa onu öldürmüştüm. Sanki herşey kafama dank etmişti o an. Düşüncelerim binbir parçaya ayrılırken karşımdaki kadınla sevdiğim kadın arasında kalakalmış yolumu kaybetmiştim. Gücünü kaybeden beden yere düşmeden yakalamıştım. Kollarımın arasında ağlayan bedenle tamamen salağa dönüşmüş bir şey düşünemez olmuştum. Ne yapmam gerekiyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pied Piper
RomanceOnun bana ait olması bir rüya gibi gelirken, yaşadıklarımız bu rüyadan hiç uyanmamam için evrene yalvarma sebebimdi. O güzel yüzü, beni büyüleyen vücuduyla karışımdaydı. İstediğim tek şey ise ona sıkıca tutunup o rüyada öylece kalmaktı.