Karar

186 2 0
                                    


İçerisi oldukça kalabalıktı yaklaşık 10-12 kişi vardı. Kızlı erkekli gruplar halinde kimi ayakta kimi oturuyor herkes birbiriyle konuşuyordu. Beni rahatsız eden şeyse Arya'nın bir çocuğa oldukça yakın bir şekilde görünmeyen dişi kalmayacak şekilde gülüyor olmasıydı. Melis gülümsemişti hafiften "Şey Kardelen'in ve Zeynep'in kuzenleri ve arkadaşları genelde uğrarlar her sene hadi gel birazdan yemek yeriz seni bekliyorduuuk" beni çekiştirmişti içeri ama gözlerimi Arya'dan alamıyordum. Saçı makyajı elbisesi o kadar güzeldi ki ve o gülüşü... Kısa bir selamlaşma olmuştu ortamda Arya en son gülümseyerek yanıma gelmişti "Gelmişsin..." başımı sallayabilmiştim sadece gel benimle dediğinde peşinden odasına geçmiştik. "Birazdan yemek yiyeceğiz ondan bir an önce vermek istedim al bu arabanın anahtarları mm bir saniye şuraya bir yerlerdeydi - takılarının arasına özensizce atılmış yüzüğü bulduğunda gelmişti yanıma- buda yüzük" avcuma bıraktığı anahtar ve yüzüğe bakmıştım "Evinin yedek anahtarlarını da vereyim tabi unuttum aklım nerede" gülerek onuda çekmeceden alıp avcuma bıraktığında kalbim sıkışmıştı. "Kızlar seni özlemişti hadi gel bir şeyler ye aç gibi görünüyorsun" kaşlarını kaldırıp beni süzdüğünde verdiklerini cebime atıp "Tamam gidelim içeriye" demiştim. Masaya oturmuşlardı bile diğerleri. Şimdi daha kolaydı sayması 11 kişiydik.Kardelen'in yanına oturduğumda nasıl olduğumu sormuştu ne konuştuğumu bile anlamıyordum isimlerini söyleyen kişiler sanki farklı dilde konuşmaya başlamışlardı. Yine o çocuğun yanına oturan Arya gülüp sohbet ediyor bana bakma ihtiyacı bile duymuyordu. Başım ağrımaya başlamıştı. O tarafa bakmamaya çalışıyordum tabağımdaki yemeklerle oynuyor diğer sohbetlere katılmayı deniyordum ama titremeye başlayan elimle sahte gülümsememi gösterip tuvalete gideceğimi söylemiştim.

~Arya'nın ağzından~

Kızları dinlemiş, güçlü kadın imajı çizmiştim. Canını yakmak hoşuma gitmese de bir yandan tatmin olmuştum. Tam zamanında gelmişti herkes, daha iyi bir ortam olamazdı. Salya sümük niye ayrıldık barışalım diye ağlamamıştım. Hayatıma devam ettiğimi mutlu olduğumu göstermiştim ona. Çağatay hoş çocuktu Kardelen'in kuzeninin en yakın arkadaşıydı. Her gelişinde benimle ilgileniyordu bende birşey demiyordum. Bu sefer benimde onu dinlemem iyice heveslendirmişti onu. Çok zayıflamıştı yine... Kim bilir kaç gündür doğru düzgün birşey yememişti... o güzel gözleri çok yorgundu... Hayır onu düşünmemeliyim... Çağatay'ın koluma konuşurken dokunması, yanlışlıkla kolunun koluma değmesi bile bana o kadar itici geliyorken şuan Efe'ye sarılmak öpmek kokusunu çekmek düşünceleri dolanıyordu beynimde onu o kadar özlemiştim ve istiyordum ki... Başka erkeklere yakın olmayı midem almıyordu resmen. Sanki diğer erkeklerden değildi o, o benim parçamdı. Masadan kalkmasıyla farkında olmadan ona bakmıştım iyi gözükmüyordu. Gözden kaybolup banyoya girdiğinde Melis'e bakmıştım hemen. Oda bana bakıyordu, bakışlarımdan ne düşündüğümü anlamış ve onaylarcasına başını sallamıştı. Hemen geliyorum diyerek masadan ayrıldığında kalabalık olduğumuz için sohbet devam etmişti. Bense aklım Efe'de kalmış şekilde konuşanları dinlemeye çalışıyordum...

~Efe'nin ağzından~

Banyoya girmemle bacaklarım kendini salmıştı. Sinirden titreyen bedenime ne iyi gelirdi bilmiyordum. O orospu çocuğunun dişlerini kırsam belki rahatlardım ama bunu yapamazdım... Yere oturmuş sakinlemeyi bekliyordum ama cebimdeki yüzüğün ağırlığı hiç yardımcı olmuyordu. Melis kapıyı tıklayıp içeriye girmişti. Kapıyı kilitlemeliydim... "İyi misin?" yanıma çöktüğünde gülmüştüm yine zorla "Çok iyiyim Melis harikayım, sevdiğim kızla ilişkim sona erdi ben gibi bir pezevengi unutmuş çoktan başkalarıyla şansını deniyor ben-ben tabi çok iyiyim" saçma sapan bir gülme krizi gelmişti. Melis yanıma çökerken gülüşüm ağlamaya dönmüştü tekrar. Ben yine birinin önünde ağlıyor muydum... Melisinde kalbi acımıştı yüz ifadesinden anlayabiliyordum. Teselli vermek istercesine sarıldığında titreyen bedenim biraz olsun rahatlamamıştı. İlacım olan kollar onunkiler değildi. Ama ağlamayı kesmiştim anında. Artık duygularım nasıl yön değiştiriyor ondan bile emin değildim. "Ben gitmek istiyorum. Salak gibi herkes mutluyken ağlayıp kimsenin önünde zavallı gibi gözükmek istemiyorum" kolumla sildiğim göz yaşlarımla rahatlamıştım. "İyi değilsin gitme-" "Hayır daha fazla katlanamayacağım burada kalamam çağırdığın için sağol lütfen gittiğimi içeridekilere sen söyle onlara niye gittiğim hakkında şuan da yalan uydurmak istemiyorum" titreyen elimi tuttuğunda kalkmıştım "sonra yine konuşuruz Mels biraz zamana ihtiyacım var" bırakmamıştı elimi "Efe salak mısın ya niye özür dilemiyorsun Arya'dan oda seni özlüyor bilmiyor musun aptal gibi davranmayı bırak artık büyü biraz" dahada sıktığı elimden destek alıp oda kalkmıştı şimdi sinirli gözüküyordu "İkinizinde bu kadar saçma davranmasına dayanamıyorum ikinizde seviyorsunuz niye kıza aptal aptal şeyler söyleyip sonra tuvalet kenarlarında ağlıyorsun haline bak benden bile daha zayıf gibi gözüküyorsun resmen" alaylı gülüşü benide sinirlendirmişti.
"Ben olmadan da idare ediyor Melis, bunu görmek güzel olsa da canımın acısını saklayamıyorum. Birde bu aptal kafamla yüzük vermeye kalkıyorum, daha kendime bile bakamıyorum değil mi? Ama o kendine bakıyor benim için önemli olan o" elimi çektiğimde hala kızgındı Melis. Daha fazla birşey demeden çıkıp gitmiştim evden sessizce. Arabaya bindiğimde tuttuğum nefesimi bırakmıştım. Bir an önce uzaklaşmak istiyordum ama titreyen ellerimle araba kullanmak istemiyordum. Farkında olmadan kendimi Levent Beyin evinde buldum. Sonunda kapıyı çaldığımda Levent Beylerin ilk kızı Deniz kapıyı açmıştı. Arkasından merakla koşarak gelen Ela beni gördüğünde çığlık atmıştı "Abiiiiii" bacağıma sarılan ufak bedenle Özlem Hanımda sese gelmişti. "Hoşgeldin Efe, içeriye gel lütfen" dediğinde geçmiştim içeriye. "Levent Bey yok mu acaba?" küçük Ela'yı kucağıma almıştım. "Ameliyatı vardı ondan henüz gelmedi ama yarım saate kadar gelir. Sen çok yorgun gözüküyorsun hasta mısın? Gel içeriye lütfen aç mısın?" o kadının bana iyi davranmasına alışkın değildim. "İyiyim, sadece konuşmam gereken bir konu vardı önceden aramalıydım. Ben gideyim sonra Levent Beyi ararım iyi akşamlar" dememle yüzü asılmıştı kucağımdaki minik kızın. Deniz beni süzüyor sessizce konuşmamızı dinliyordu. Ela'yı yere bıraktığımda zorla vedalaşmıştım. Kalmam için ısrar etmişlerdi ama istememiş kibarca işim olduğunu söyleyip eve dönmüştüm. Bir şeyler yemeliydim... Daha fazla gücüm kalmamıştı. Kapıya geldiğimde karışımda Melis vardı. Yaklaştığımı fark ettiğinde hafifçe gülümsemişti. "Bir şey yememiştin ben sana bir şeyler getirdim yemen için" elindeki poşeti hafifçe kaldırmıştı göstermek için. Bekletmeden poşeti aldığımda kapıyı açmıştım "Teşekkür ederim içeri girmek ister misin?"   ev havalansın diye her yeri açıp gitmiştim oldukça soğumuştu ev. Peşimden birşey demeden girip pencereleri kapatmama yardım etmişti. "Ben sana yemekleri tekrar ısıtıyım öyle ye soğumuştur" mutfağa yöneldiğinde peşinden gitmiştim "Evdekiler seni bekliyordur, burada durmak zorunda değilsin kendim ısıtabilirim getirdiğin için teşekkür ederim" ocağı ayarladıktan sonra bana dönmüştü. Yanıma doğru geldiğinde meraklıydı gözleri "Ben sana çıkıştığım için üzgünüm iyi misin?" güçsüz hissettiğim için oturma ihtiyacı duymuştum. Yemek istemiyordum hiç ama yemeliydim birde bayılıp kimseyi korkutamazdım. "Acıktım sadece biraz. Gerçekten ben idare ederim kalmak zorunda değilsin. Ben... onu üzdüğümün farkındayım. Ona göre biri olmadığımında. Ne düzgün bir ailem var ne düzgün bir aile yaratabilecek gücüm. Beni bırakması verdiği en iyi kararlardan biriydi" gülümsemiştim zorla. Karışıma oturduğunda  gülmüştü "Efe, sen tam bir aptalsın biliyorsun değil mi?" bugün kaç kez aptal olduğumu yüzüme vuracaktı acaba ama kırılmamıştım sözlerine doğruydu çünkü ondan aldırmamıştım. Üşüdüğünü hissettiğimde ceketimi çıkarıp üzerine bıraktım bununla büyümüştü gözleri. "Senin çok iyi bir arkadaş ve sevgili olduğunu biliyorum Efe sen iyi bir insansın ama sorunlarınız olduğunda bunun için çaba harcamalısın. Yaşanan bir olay oldu tamam ama sen hiç olgun davranmıyorsun. Arya'yla doğru düzgün konuşmuyorsun bile o kız senin duygularını okuyamaz ki. Hayır birde aksine ters ters cevaplar veriyorsun en olmadık yerlerde. Seni anlamıyorum ama onu sevdiğini biliyorum niye kendini çekiyorsun geri, ondan uzaklaşıyorsun aptal düşüncelerle anlamıyorum. Sen o kıza yüzük verdin o kız sana her şeyiyle güvendi kolay mı bunlar senin için? Niye sıkıca tutup sen benim sevdiğimizin nereye gidiyorsun, çıkaramazsın bu yüzüğü izin vermiyorum niye demiyorsun salak salak çocuklarla mı konuşsun senin yerine? İkiniz de çocuk gibisiniz o sen onu umursamıyorsun diye zorla başkalarıyla konuşuyor. İçip onunla olsa ne yaparsın Efe? Ya birden o çocuğu severse? Neden birşey yapmayıp, birşey söylemiyorsun?"
O kadar hızlı konuşmuştu ki ve azarlayıcı tonu yüzünden sanki hesap vermem gerekliymiş gibi hissetmiştim. Beni kendime getirmişti ama sonunda dedikleri. Ben nasıl aptalca davranıyordum... "Haklısın" diye mırıldandığımda ısınan yemekleri getirmişti önüme. "Biraz yemek ye de bayılırsan seni taşımak falan istemiyorum. Bunları bitirde gidelim Arya'nın yanına ama kolay olmayacak Efe sana kırgın, çok kırgın... ve istemediğini söylüyor seni. Senin tavırlarından dolayı artık bittiğini söyledi bana, ben o çocukla saçma birşey yapar diye korkuyorum" belkide düşündüğümde kendimi tutmayıp dökmeliydim o dişlerini, pişman olacaktım dökmediğim için...
"Sağol" dediğimde yemeye başlamıştım. Gülüşüyle bir şey yok dediğini anlamıştım. İyi ki vardı Melis. Bende gülümsediğimde yemeye devam ettim ama yiyemiyordum, almıyordu resmen midem üç lokmadan fazlasını. Fark ettiği için önümdeki tabağın yarısı bitmeden hiç biryere gitmeyeceğimiz  konusunda uyarıda bulunmuştu Melis... Bense sevdiğim kadını tekrar kazanmak için ne yapmam gerektiğini düşünüyordum. Keşke düşüncelerini okuyabilseydim, biraz olsun ne düşündüğünü anlasam... her şeyi yapmaya hazırdım. O tekrar benim olacaktı.

Pied PiperHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin