Yüzük

484 6 0
                                    

~Efe'nin ağzından ~

Beklediğim mesaj gelmişti Jess eve dönmüştü. Arya'ya yemekte olduğumu söyleyip binmiştim uçağa. Sırf tekrar mesaj atabilmek merakta kalmamasını sağlamak için aktarmalı almıştım uçuşumu. Aktarmada bir mesaj daha atmıştım şarjımın bittiğini aramamı beklemeyip uyumasını ve yarın sabah arayacağımı belirtip devam etmiştim yolculuğuma. Sonunda vardığımda eve uğramıştım ilk. Teyzemlerle vakit geçirmiş, evden çıkıp Jess'e gitmiştim. Kapıyı açarken şaşkınlıkla dolmuştu yüzü bense gülümsemiştim. Kollarımı açtığımda iki saniye emin olamadan gelmişti kollarıma 'Bana döndün?' inanamıyordu hala. İçeriye geçtiğimde öpmüştüm onu 'sen haklıydın, biz mutlu olmayı hak ediyoruz' süzülmüştü yanağından damlalar mutlulukla daha çok sarılmıştı bana. 'Ne zaman geldin?' boynuma bedenime yüzüme rastgele öpücükler bırakıyordu. 'Çok olmadı, çok yorgunum' sevgiyle okşamıştı yanağımı 'yatalım mı önce yıkanmak mı istersin?' ceketimi çıkardığımda alıp asmıştı hemen. 'Biraz yatıp öyle yıkansam?' koltuğa uzanırken kollarımı açmıştım. Hala inanamıyordu yanında olmama çocuk gibi sevinerek gelmişti kollarımın arasına. Yüzümü tutan eli oldukça nazikti 'seni o kadar seveceğim ki döndüğüm için asla pişman olmayacaksın' dudaklarına kapandığımda bırakmıştı kendini bana. Sıkıca sardığım bedeni sokulmuştu iyice bana. Elbise giymesi işime gelmiş eteğini sıyırarak okşamıştım kalçasını. Gülümseyerek ısırmıştı hafifçe dudağımı. Zor olmamıştı cebimden çıkardığım şırıngayı kalçasına enjekte etmem. Şaşkınlıkla hareket etmek istediğinde kollarımla sabitlemiştim onu. Şırıngayı çektiğimde serbest bırakmıştım onu. 'Sen ne yaptın?!' sinirle parlatmıştı gözleri. Doğrulduğumda bedenime vurmayı deneyen elleri tutmuştum. 'Üzgünüm böyle olmasını sen istedin' sertçe bırakmıştım kollarını arkamı döndüğümde kapıya giderken çarpmıştı sırtıma attığı çerçeve. Arkama bakmadan hızlıca terk etmiştim orayı. Eve geri döndüğümde teyzeme önceden yazdığım herşeyi açıklayan mektubu bırakıp annemin yüzüğünü alarak tekrar havaalanına gitmiştim. Üç saat sonraydı en erken ilk uçak. Biletimi alıp beklemeye başladığımda rahattım. Bu bebek kabusunu sonlandırmıştım sonunda. Sonunda uçağa biniş kapıları açıldığında gelmişti bir mesaj. Mesaj Jess'in döndüğüne haber veren arkadaşımdandı. Okuyup moralimi bozmak istemiyordum. Aktarmasız olan uçağıma bindiğimde rahatlamak için bir kaç bardak alkol almıştım. Sonunda biten yolculuğumla bavulumu alıp dışarıya kapıdan çıktığımda babam, Arya,Melis ve onun annesi beni bekliyordu. Anında fark edip bana doğru hareketlenmişlerdi. Ne olduğunu anlayamadan Arya göğsüme yapışmış, ağlayıp sıkıca tutuyordu beni. 'Ne? Ne oluyor?' hepsi başıma toplanmış nasıl olduğumu kontrol ediyordu. Babam sonunda 'teyzen sana ulaşamayınca beni aradı, Jessica dönmeni engellemek için arkadaşına intihar ettiğine dair yalan bir mesaj attırmış. Teyzen mesajı okumandan, yanlış anlamandan korkmuş' kollarımın arasında ki beden ağırlığını yorgunca üstüne vermeye başladığında bakmıştım Arya'ya. Bilmiyordum Ne yapardım o mesajı okusaydım, ama çok ya iyi şeyler yapmayacağım kesindi. Yakalanmıştım yine, hemde çok fazla korkutmuştum onu. Emin olmak istercesine 'ama o iyi? Öyle bir şey yapmamış değil mi?' diye tekrar sorduğumda babam başıyla onaylamıştı. Meliste gelip sarılmıştı bana. Diğer kolumu ona doladığımda babam yaklaşmak istemiş, kendini zorla durdurmuştu. Umursamamıştım onu. Melis çekilirken yerini Suzan teyze almıştı. 'Oğlum insan giderken haber vermez mi mahvoldu kızlar senden haber alamayınca' mahçupça özür dilerim diye mırıldanmıştım. Arya sonunda biraz olsun sakinlemişti ama hıçkırması geçmemişti. Sıkıca kucağıma aldığımda yaslamıştı başını göğsüme. Babam çantamı aldığında arabaya gitmiştik. Bırakmak istediğimde  ceketime daha sıkı tutunmuştu bu yüzden kucağımda tutmuştum onu yine. Hıçkırıkları geçtiğinde hala sıkıca kenetliydi parmakları ceketime. Suzan teyze üzgünce bakmıştı bize öne babamın yanına otururken. Meliste yanımı bulmuş sokulmuştu iyice bana. Kardeşimden farkı yoktu benim için. Yavaşça başını omzuma yasladığında sevmiştim saçlarını. Babam bir yandan arabayı kullanıyor bir yandan teyzemle konuşuyordu. Bana yaslanan iki yorgun beden uyuyakalmıştı bir süre sonra. Yağmur yüzünden berbattı trafik. 'Oğlum yorgun olmalısın öyle rahat mısın?' Suzan teyze kızların rahatça uyuduğunu ama benim yorgun bedenimin dinlenemediğinin farkına varmıştı. Gülümseyerek 'ben böyle rahatım' demiştim ama endişeli gözleri bir süre üzerimde gezinip çantasından bulduğu çikolatayı bana açarak uzatmıştı 'eve gidene kadar tutar açsındır, evde yemek yaparım ben sana' tatlı sevmememde almıştım. Böyle birini kıramazdım o yüzden yemiştim verdiği çikolatayı. Suzan teyze illa onlarda kalmamızı istemişti bugün Arya'yı bırakır gece yatmaya dönerdim ben. O yüzden ilk onların evine gelmiştik Melis'i uyandırmak için döndüğünde 'uyandırmayın ben taşırım Arya'yı bırakıp onu alırım' demiştim. 'Olur mu öyle şey sende yoruldun zaten' dediğinde kapıyı açıp Arya'yı sıkıca kavrayıp 'kapıyı açarsanız benim için daha çabuk gider gelirim' ben arabadan çıkarken oda hemen çıkıp ev kapısını açmıştı. Arya'yı Melis'in odasına götürmüştüm yatağı büyük olduğu için yatabilirdi aynı yerde ikisi. Yatağa bıraktığımda kıpırdanmış ama uyanmamıştı. Tekrar arabaya döndüğümde almıştım Melis'i babam 'Melis'i bırakınca uğrar mısın?' demişti. Onu başımla onaylayıp Meliside bırakmıştım. 'Ben hemen yiyecek bir şeyler pişiriyorum sende salona geç dinlen o zamana kadar, daha Ali amcan dönmemiş eve' aslında kalmak istemiyordum eve gidip yatmak tek istediğim şeydi. 'Suzan teyze çok teşekkür ederim ama eve gitmeliyim hem Levent Bey'le konuşmam gerekiyor beni bekliyor. Yıkanıp uyumak istiyorum yine de çok teşekkür ederim kızlarıda üzdüm özür dilerim sizden çok' burada her ne kadar o istesede evdeki gibi rahat yıkanıp yatamazdım biliyordu o yüzden ısrar edememişti 'en azından birşeyler yeseydin, uyanınca gel. İstediğin zaman gelebilirsin biliyorsun. En kötü sabah gel kahvaltı hazırlarım ama aç aç uyuma babanla birşeyler yiyin o zaman hemen bir lokantada sıcak sıcak öyle yat merakta bırakma beni' gülümseyip başımı salladığımda sarılmıştı bana. Sarılamamıştım ben annemden sonra zor geliyordu sırtına bir elimi koymuştum sadece. Beni kapıdan geçirdiğinde binmiştim tekrar arabaya. 'İstersen eve gidelim evde sıcak yemek var orada konuşuruz?' ona dönmüştüm hafif şaşkınlıkla 'gerek yok dışarıda yerim eşinize yük olmak istemem' hemen bakmıştı oda bana sonra tekrar yola dönmüştü gözleri 'ne yükü, çoktan hazırladı zaten gelmezsen esas boşa gider yemekler hem Ela'da seni bekliyor, yemek yer biraz konuşuruz zorla kaçırmıyorum seni' birşey söylemeden yana çevirmiştim başımı dışarıyı izledim bir süre. Eve gelene kadar konuşmamıştık. Dubleks eve geldiğimizde zil çalar çalmaz küçük bir kız açmıştı bize kapıyı. Merakla bize bakıp gülüyordu babama uzanan kollarla meraklı gözleri hala üzerimde geziniyordu. 'Sen hala yatmadın mı babacım?' Üç-dört yaşlarında bir kız çocuğuydu içeriden hemen bir kadın gelmişti karşılamaya. 'Ela sana koşma demedim mi ben' tatlı ses tonuyla kızını uyarmış bize bakmıştı kapıya geldiğinde içeriye gelmemiz için buyur ederken. 'Özlem bu oğlum Efe, daha önce düzgün tanışamamıştınız' elini uzattığında kibarca sıkmıştım elini. 'Aç olmalısın baban haber verdi bir şeyler hazırladım geçin hadi içeri' baba, oğul lafı canımı sıksada bir şey dememiştim. Babam Ela'yı kucağımdan indirdiğinde 'Abine lavaboyu gösterir misin tatlım?' diye sormuş küçük kız çekinerek yanıma geldiğinde elimi tutup beni içeriye yönlendirmeye başlamıştı. Babamı sevmiyor olabilirdim ama küçük bir kızıda tersleyecek kadar hayvanda olamazdım. 'Ne kadar da güzelmiş senin elbisen öyle' dediğimde kahve gözleri sımsıcak patlamış bana dönmüştü hemen 'Elsa bu biliyor musuun? Değeneğimde var hemde pembe' neşesi güldürmüştü beni 'sen ellerini yıka hemen getiricem ben değneğimi!' beni lavaboda bırakıp koşmuştu odasına. Gülüp yıkamıştım ellerimi-yüzümü keşke çocuk olsaydım yeniden. Mutfağa yöneldiğimde salondan seslenmişti minik kız 'abi abii bak neler getirdim' heyecanla koşup beni salona götürmek istemişti. 'Ela abin yemek yiyecek lütfen izin verir misin çok yorulmuş seninle şimdi oynamak istemeyebilir?' annesinin sözleriyle çatmıştı kaşlarını minik kız 'anne tepsiye koy getir o zaman buraya? Hem abim Elsayı seviyor!' babam gülmüştü minik kız beni sürüklemeye başladığında. Özlem hanım kızı için özür dileyerek tepsiye yemek hazırlayıp getirmişti bana. Küçük bir sehpa açmıştı babam hemen 'soğutmadan ye hadi Ela için kusura bakma' cevap vermemiştim yine onlara sadece ellerinize sağlık diyerek bir yandan minik kızla oynayıp bir yandan yemiştim yemeğimi. Benimle bir yorulan minik beden gelmişti kucağıma. 'Masal olur musun uykum geldi?' minik kızın anne ve babası şaşkınlıkla kalırken başımı sallamıştım bu onu gülümsetmişti. Kolayca taşıdığım beden tarif etmiş o sayede bulmuştum odasını. Yatağa bıraktığımda hemen kayıp yanına uzanmam için yer açmıştı. Oturup sırtımı yastığa yasladığımda kucağıma oturmuştu minik beden tekrar. Kitabın sayfalarını çevirdikçe yaslanmıştı göğsüme. Daha rahat yatması için bende kaymıştım biraz yatakta. Artık göğsümde daha rahat yatıyordu. Sonrasında ise sanırım ondan önce uyuyan ben oldum...

Pied PiperHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin