Ebru Yılmaz
"Öyle demek istemedim." Umut karşımda topu sinirle yere çarparken irkilerek kaçırdığım gözlerimi gözlerine diktim.
"Neden geldin peşimden?" Bir kaç adım atıp ona yaklaştım.
"Öyle demek istemedim."
"Ama öyle dedin."
Güldü.
"Sinirlenmiştim."
"Ben de şimdi sinirliyim."
"Hayır, kırıldın. Özür dilerim." Bir adım daha attığımda dipdibeydik artık. "Doğru düzgün konuşamadık da zaten."
"Şu an değil, Ebru." Gülümsedim.
"İsmimi ne güzel söyledin öyle?" Benden uzaklaşıp gözlerini kaçırdığında kaşlarımı çattım.
"Karşında bir yavşak var, dikkatli konuşmanı öneririm."
"Ya valla sinirden söyledim. Beni ektin sandım." Masum bir şekilde ona bakarken homurdandığını duydum. "Kes şunu."
"Ne?"
"Böyle bakma."
Kalbini severim senin çocuk.
"Konuşalım mı artık?"
"Hakkımdaki fikirlerini biliyorum artık, konuşmaya gerek kalmadı."
"Öyle demek istemedim diyorum!" Sesimi yükselttiğimde bana ters ters bakıp yerdeki topa eğildi.
"Buna inanmam için bir sebep yok." Elindeki topa tekme attığımda sonunda bakışları bana döndü.
"İnanmak için bir şey mi istiyorsun? Söylüyorum, bundan sonra sevgilimsin. Ne? Öyle bakma tamam mı? İkimiz de becere..."
Beni bir anda sertçe kendine çekip dudaklarını dudaklarıma bastırdığında susmak zorunda kalmıştım ve açıkçası susturmasa da cümleye nasıl devam edeceğimi bilmiyordum.
Bir kaç dakika sonra nefes nefese ayrıldığımda parlayan gözleriyle bana baktığını gördüm.
"Bak işte görüyor musun? Konuşmayı beceremiyoruz biz. Sevgiliyken tanıyalım birbirimizi. Oh be! Bu ne ya? Bir haftadır uyuyamıyorum..."
Sözlerimi ikinci kez beni öperek böldüğünde bu kez ben de kollarımı boynuna doladım ve karşılık vermeye çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fotoğraf | Texting
Non-FictionTavsiyem okumayın, çünkü cringe. Bilinmeyen Numara: Bende bir fotoğrafın var, Bilinmeyen Numara: Bebeğim bundan daha fazlasına ihtiyacım var.