Bölüm 54

11.4K 498 18
                                    

"Yankı..."

Yankı kafasını karşısında oturan Efe'den ayırıp başında dikilen bana çevirdiğinde gözlerindeki şaşkınlığa an be an tanık oldum.

"İnci?"

Kendime yenik düşerek bakışlarımı bir anlığına Efe'ye çevirdiğimde onun da şaşırdığını göz ucuyla gördüm. "Ne hakkında?" Bakışlarımı rahatsız bir şekilde bize çevrilmiş bakışlarda gezdirdim. "Burada mı konuşacağız?" Uzun bir aradan sonra ben bile kendi ses tonumu bu kadar duygu yüklü duyuyordum.

"Otur." Efe'nin emir veren sesini duymazdan geldiğimde Yankı da bana oturmamı bekliyormuş gibi bakınca sabır çekerek bir sandalye çekip yanlarına oturdum. Her ne kadar şu anda gündemim Yankı olsa da uzun bir aradan sonra Efe'ye bu kadar yakın olmak dikkatimin dağılmasına neden oluyordu.

"Ben sadece... özür dilemek istedim."

"Ne hakkında?" İnanamazca Yankı'ya baktığımda gözündeki pırıltıları bile ne kadar özlediğimi fark ettim. "Özür dilemek istemiştim sadece." Yankı'nın sinirlendiğini hissedebiliyordum ama sabrına güvendiğim için böyle kalabalık bir ortamda onunla konuşma cesaretini gösteriyordum. "Geç kalmadın mı?" Yankı'nın bu beklediğim sorusuyla kafamı Efe'ye çevirip tam gözlerinin içine baktım. O da gözlerini kaçırmadan bana bakıyordu. Tekrar Yankı'ya baktığımda gözlerinin ikimizde olduğunu fark ettim.

"Geçen yılki o olaydan sonra... uzaklaşmak istedim."

"Yine de benden uzaklaşmanın açıklaması değil bu."

"Olayın baş rolü senin en yakın arkadaşınken ve sürekli yanındayken, üstelik ben bu olayı atlatmaya çalışırken seninle eskisi gibi yakın olmayı göze alamadım." Özellikle ismini kullanmamaya özen göstermiştim. Yankı bir anda elini elimin üstüne kapattığında etraftan bir kaç kişinin şaşkınlık nidasını duyabilmiştim.

İşi gücü yoktu bunların da! Gerçi zaten şu anda Efe'nin oturduğu masada oturmayı kabul etmeme bile fazlasıyla şaşırmışlardı eminim.

Gözlerim dolduğunda bakışlarımı Yankı'dan kaçırdım. "Yankı, lütfen burada ağlamama izin verme." Başını sallayıp yerinden kalktı.

"Benim Yakut'u bulmam gerek. Okul çıkışı seni eve ben bırakayım." Diye mırıldanıp tepeme bir öpücük bıraktı ve kantini terk etti.

Ben de Efe'yle aynı masada tek başıma oturmaya katlanamayacağımı bildiğimden kalkmaya yeltendim. Yeltendim diyorum çünkü Efe parmaklarını oturduğum sandalyenin koluna sıkıca dolamış, geri çekmeme izin vermemişti.

Her zamanki gülümsememi yüzüme yerleştirip bakışlarımı ona çevirdim. "Evet, Efe? Bir şey mi söyleyeceksin?" Sesim titremesin diye uğraşırken sonlara doğru hakimiyeti kaybetmiş, sesimin çatlamasına izin vermiştim.

"Senin için Yankı kadar değerli olduğumu düşünmüştüm."

"Nereden çıktı şimdi bu?"

"Onunla aranı düzeltmek için çabalarken beni görmezden gelmen saçma oldu." Pişkin pişkin konuşmasıyla şaşkınlıkla dolarken bu şaşkınlığın gözlerime ulaşmasına izin vermeden anında gözlerime umursamaz bakışlarımı koyup gülümsememi iyice genişlettim. Bu gülümsemelerimi yemediğinin farkındaydım. Ne de olsa en gerçek gülümsemelerimi zamanında yüzüme yerleştiren oydu.

"Geçmişte hissettiklerimi bile dışarıda tutarak, yok sayarak söylüyorum Efe. Aramızdaki arkadaşlığın, dostluğun bir önemi olmadığını bana herkesin önünde gösterdiğinden beri... gözümde herhangi bir değerin yok. Öncesinde hayatımdaki en değerli şey senken şimdi hiçsin. Bununla baş etmeye çalış." Şaşkın bakışları altında sandalyemi geri çekip yerimde doğruldum.

"Bu arada unutmadan söyleyeyim, Yankı beni gerçekten affettiğinde muhtemelen aynı ortamlarda bulunmak zorunda kalacağız, ne kadar istemesem de... Lütfen ben az önce nasıl yaptıysam sen de o zaman beni görmezden gel."

"Çünkü senin gibi bir şerefsizin hiçbir şeyi olmak benim için bir şereftir."

Fotoğraf | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin