Bölüm 48

14K 605 56
                                    


"Vay be! Hala inanamıyorum." Başımı Yankı'nın göğsüne yaslamış yeni salonumuza bakarken içim tarif edilemez bir huzurla doluydu.

Hayatımızı tamamen değiştireceğine inandığımız üniversite sınavından çıkmış, tercihlerimizi bile yapmıştık.

Öyle hayatımız falan da değişmemişti. Ekibin tamamı birbirinden ayrılmak istemediğinden Yankı ve ben hariç herkes özel üniversitelerden yana kullanmıştı tercihini.

Yankı zaten sürekli ders çalıştığından İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği bölümü onu çok zorlamamıştı. Ben de zaten liseye başladığımdan beri en büyük hayalim olan İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı bölümüne kabul edilmiştim.

İnci Yeditepe Üniversitesi'nde Hukuk bölümünü yazınca Efe de Yeditepe Ekonomi yazmıştı. Birlikte olmalarından mutluydum ama önlerinden uzun bir yol vardı. İki taraf da o yolu yürümek için can atarken çok da sorun yoktu sanki?

Umut basketbolda devam etmek istediğinden bir yandan Bahçeşehir Spor Yönetimi'nde okurken bir yandan da gelen teklifi değerlendirip Beşiktaş Sompo Japan altyapısında oynayacaktı. (Kimse yazarın Beşiktaş sevgisini sorgulamasın.)

Ebru da Bahçeşehir Ekonomi yazmıştı Umut'la aynı okulda olabilmek için. Aslında hepimiz 2şerli olarak dağılmış gibi duruyorduk ama lisedekinden farklı bir durum yaşayacağımızı sanmıyorduk. Zira Ebru, Efe ve ben başından beri istediğimiz yerlerdeydik ve kimse kimseye surat asmamıştı.

En önceliğimiz her zaman kardeşliğimizdi ama artık hayatımızda başka önemli şeyler de vardı ve en önemlisi hepimiz birbirimizin olduğu yerle gurur duyuyorduk.

"Annemi ikna edemeyeceğiz sandım." Yankı'nın homurdanmasıyla gülüp kafamı göğsünden çektim ve yüzümü ona döndüm. "Sana fazla düşkün o kadar." Gözlerini devirdi. "Beni nasıl boğup kendilerinden uzaklaştırdıklarının farkında bile değiller."

Tercihler açıklandıktan sonra bir ay boyunca ailelerimize Yankı'yla birlikte yaşayabilmek için yalvarmıştık ve sonunda istediğimizi elde etmiştik. Gerçi benim ailem tarafında bir sorun yoktu. Yalnızca annem hamilelik hormonlarından olsa gerek aşık olacak kadar büyüdüğümü fark ettiğinden biraz duygulanıp bize zor zamanlar yaşatmıştı ama onu da kolayca halletmiştim.

Büyürken yanımda olmadıklarından bu kadar şaşırmalarını normal karşılıyordum ve ne kadar itiraf etmek istemesem de o evden ayrılmanın bana ne kadar iyi geleceğini biliyordum. Her ne kadar akılları başlarına gelmiş olsa da geçen yıllar geri gelmiyordu ve onlarla çok iyi anlaştığımız saatlerin ardından odama çekildiğim zaman yeniden eski yalnız günlerim aklıma düşüyordu.

Yankı içinse olaylar tam tersiydi. Artık ailesinin baskılarından o kadar bezmişti ki zaten liseye başladığından beri en büyük amacının üniversiteye geçer geçmez ailesinden ayrı, tek başına ve yalnızca kendine ait olacak, kendi başına yöneteceği bir hayat kurmak istediğinden bahsetmişti. Ben de anlayış göstererek birlikte eve çıkma mevzusunu hiç açmamıştım ama başkasıyla da yaşamak istemediğimden tek başıma yaşayabileceğim evlere bakmaya başladığımda sanki 'tek başıma hayat kurmak istiyorum' diyen o değilmiş gibi bana alınmış, birlikte yaşayabileceğimiz evlere bakmaya başlamıştı.

Ve nasıl olduğunu bile anlayamadan, bir hafta içinde şimdi içinde bulunduğumuz bu evi satın almıştık. Daha doğrusu Yankı'nın babası Yankı'nın istedikleri bölümü kazanmasından sonra onu hediyelere boğmuş, aldığı son model araba yetmiyormuş gibi bir de bu evi satın almıştı.

Bu her ne kadar kendimi rahatsız hissetmeme sebep olsa da babam da tüm evi bizim dizmemizi teklif ettiğinden en azından masrafları bölüşmüş olacaktık.

"Hmm..." diye mırıldandım Yankı'nın isyanına cevaben. Ellerimi göğsüne koyup yavaşça ona yükseldiğimde kızardığını hissettim. Onunla yakınlaştığımızda bazen utanıyordu ve ben bundan o kadar keyif alıyordum ki! "Artık bunları konuşmasak mı?"

Yankı beni şaşırtarak bana hafifçe yaklaşıp burnunu burnuma sürttü. "Acaba seninle eve çıkarak hata mı ettim?" Kaşlarımı çatarak gözlerine baktığımda hafifçe güldü. "Her an üstüme atlayacak gibisin."

Abartılı benzetmesiyle gözlerimi devirip geri çekildim. "Sen çok ararsın benim dokunuşlarımı." Omzuma kolunu atıp beni tekrar kendine çektiğinde utancımı bastırmak için gözlerimi devirdim. Ne ara o utandıran ben utanan olmuştum? "Utanma güzelim." diye fısıldadı kulağıma, değişik bir ses tonuyla. Fazla... seksiydi. "Bunlar doğal şeyler."

Kafamı onaylar gibi salladım. Haklıydı. Yerimden kalkıp yavaşça kendimi kucağına bıraktığımda şaşkınlıkla arkasına yaslandı ama durmadım.

"Haklısın." diye mırıldandım, tişörtünü çıkarmak için elimi tişörtünün eteklerine attığımda. Gözlerinin içine baktım. "Bunlar doğal şeyler.

***

Bir zamanlar fakir ama gururlu bir yazarınız vardı... hatırladınız mı? İşte o yazarınız şu an tam karşınızda ve linç serbest...

Çok sordunuz... çok istediniz... bu bebeler ne durumda dediniz ve işte... merakınızı giderecek bir bölüm yayında. Bence hiç de fena durumda değiller, ha?

Peki benim Fotoğraf'tan çok sonra başladığım bir başka texting olan Farketmeden'i bitirip final yapmış olmam ve Fotoğraf'a bölüm bile atmamam rezaleti?? Neyse kızmayın tamam.

Yeni bölümlerde görüşürüz inşallah oy vermeyi unutmayalımmm

Fotoğraf | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin