İthaf; Selinaycam_
Tam tempo okumalar!*
Yumuşaklığından içine gömüldüğüm yatak beni şaşırtıyordu. Yatağımın bu kadar yumuşak olduğunu bilmiyordum. Yerimde kıpırdadığımda belime dolanan bir şeyin olduğunu fark ettiğimde kaşlarımı çattım.Yine gece habersizce Jenny teyzemin yanına yattıysam çok utanırdım. Defalarca artık büyüdüğümü söyleyip onun yanında yatmak olmuyordu.
Elim yavaşca teyzemin kolu olarak tahmin ettiğim belimdeki şeye gitti. Bir dakika... Teyzem ne zamandır vücut çalışıyordu?
Olduğum yerde biraz daha kıpırdayıp gözlerimi açma zahmetine girmeden neler olduğunu kavramaya çalıştım fakat yanımdan gelen sesle donarak kıpırtısız durdum.
"Kıpırdamayı artık," dedi tanıdık bir ses.
Bu ses...
Ben artık Jenny teyzemle kalmıyordum ve bu sesi tanıyordum.
Olacaklardan korkarak gözlerimi araladım ve... Ah...
Kalp atışlarım anında yükselişe geçmişti ve onları durduramıyordum. Bedenim yüksek heyecan patlamasıyla başbaşaydı. Midemdeki kasılmalar artarken kendimi sakinleştirip dikkatimi Jackson'a vermek istedim ama olmayan bir nedenden ötürü utanıyordum.
Ona o kadar yakındım ki dalgalı saçları dağılarak alnıma düşmüştü. O derin okyanus rüzgarı kokusunu en yoğun şekilde aldığım an buydu.
Yanımda o kadar masum uyuyordu ki bir an gözüme dağılmış saçlarıyla bir çocuk gibi göründü. Şu an uyuyor olması onun her yüz detayını aklıma kazımak ve incelemek için çok büyük bir avantajdı.
Çok güzeldi. O her haliyle çok güzeldi. Okulda, kasabada ya da dışarıda onu kimsenin fark etmemesine hayret ediyordum.
Kirpikleri, burnu, dudakları, kemikli çenesi, esmer teni... Kıvırcık sayılabilecek saçlarından bahsetmiyordum bile.
Aklıma dün rüyadayken olanlar geldi. Bana o kadar yakındı ki bir an öpeceğini sanmıştım. Hatta bunu istemiştim. Evet, bunu çok istemiştim.
Beline sardığım elimi hareket ettirdiğimde, onun da bana sarılmış olduğunu fark etmem uzun sürmedi.
Bana ne ara sarılmıştı?
Derin bir nefes almaya çalışırken gözlerim çıplak üstünde dolaştı. Dizilerde izlediğimiz ta da kitaplarda okuduğumuz gibi bir kas yığını değildi ancak yapılı bir gençti.
"Kalbine söyle, sessiz olsun. Seni hemen ele veriyor."
Kulağımın içinde hissettiğim sesle başımı kaldırdım. Uyanmıştı ve yeni uyanmanın verdiği etkiyle mayışmış gözleri bana bakıyordu. Haklıydı. Neden bu kadar hızlı atıyordu ki?
"Günaydın," dedim kekeleyerek. Bir yandan da kendimi ondan ayırıp geri gitmeye çalışıyordum ancak bir anda kendimi boşlukta hissetmemle birlikte popom sert zemine çakıldı.
"Isa!" dedi Jackson kafasını uzatarak. İyi olup olmadığımı sormak istiyordu ancak gülmesi daha ağır basmıştı.
Sinirle yerden kalkıp yukarı toplanan okul eteğimi ve kırışan gömleğimi düzelttim.
Derin bir nefes alarak odadaki büyük siyah saate baktım. Saat çoktan öğlene varmıştı. "Okul!" dedim panikle. Okula geç kalmıştık. Okula dört ders geç kalmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMGE - I
Jugendliteratur•Fantastik #1 • Onlar bana hem yaralamayı, hem de yaralanmayı öğretmişlerdi. Hem acı yaşatmayı, hem de acıya dayanmayı öğretmişlerdi. Düşeni kaldırmayı öğretmişlerdi ama defalarca düşürmüşlerdi de. Güvenmeyi, ama bir o kadar da yarı yolda bırakmayı...