Multimedya: Charlie Puth - Attention.
İthaf: venusekacsakyaTam tempo okumalar!!
*
Boğulduğum lale kokusundan hafifçe doğrularak beni izleyen bir çift siyah gözü gördüğümde, asıl boğulduğum şeyin lale kokusu olmadığını fark ettim.
Başımı öne eğerek gülümsememi minimuma indirmeye çalıştım çünkü aksi takdirde içimdekilerin dışarı yansımasından korkuyordum.
Takım çamtasının kapağını kapatıp onu bir kenara itti ve bana döndü.
"Eğer bir işin yoksa kurabiye yiyebiliriz."
Bu nazik ve cazip teklif karşısında hiç düşünmeden kafamı salladım. Ah, ne demiştim ben? Selam vermeyecek, hatta o selam verirse görmezden gelecek miydim? Cidden bazen komik oluyordum.
Salona girdiğimizde Alec'in suratı keyifli bir hâl alıp gözleri bir Jackson da, bir de bende dolaştı. 'Ne var?' anlamında kafamı sağa ve sola sallayıp koltuklardan birine oturdum.
"Selam, Bella."
Rosalie sevecen bir tavırla yanıma sokulup sarıldığında ona karşılık verdim. Onunla aram gittikçe iyi oluyordu ve bu durum beni sevindiriyordu. Aslında o sadece içlerinden olmayan insanlara ve erkeklere karşı soğuktu ki bunu ona çok görmüyordum.
Alec birden, "Ee, hallettiniz mi bisikleti?" diye bağırdığında sıçradım. Suratındaki imalı ve pis sırıtıştan hiçbir şey kaybetmeden bakışlarını Jackson ve ben arasında gezdirmeye devam etti.
"Nasıl hallettiniz?" diye sordu bu sefer. Suratım iyiden iyiye renk değiştiriken Jackson baygın gözlerle Alec'e baktı.
"Üstünde mi göstereyim yoksa anlatayım mı?"
Bu, aralarında özel bir şifreli konuşma şekli olmalı ki Alec anında toparlanıp sırıtmayı kesti ve televizyon ünitesinin altındaki oyun konsollarına uzandı. Birini Jackson'ın kucağına atıp bitini koltuğun üzerine bırakıp PlayStation makinesini açtı.
Jackson ve Alec oyuna başlarken Rosalie mutfakta kurabiye koyuyordu. Sarah ve Dexter henüz gelmemişlerdi ama Alec her iddiasına varım ki sabah ilk ışıklarını bırakırken damlamıştı eve.
Oturduğum yerden kalkıp üst kattaki lavaboya çıktım. Tam lavabonun kapısından girecekken Jackson'ın odasından gelen tanıdık kız sesi durmama sebep oldu.
"Bilmiyorum, belki geldiğimden haberi vardır. Boşversene, onu görmemem benim için daha iyi."
Elison ağır adımlarla Jackson'ın odasının içinde dolaşırken yüzündeki sıkıntılı edayla telefonda konuşuyordu.
"Ben güçlüyüm ama... Bilmiyorum, baba."
Nefesim bir an için şaşkınlıkla gidip gelse de olduğum yerde durup daha çok kulak kabarttım. Bu kadar zarif sarf edilen bir baba kelimesinin beynimde çaktığı şimşek tüylerimi diken diken etmişti.
Tam tüm şüphelerimden kurtuldum derken tekrar Elison'ı W. sanmak sinirlerimi bozmuştu. Bir ses benzerliğiyle hareket etmek çok zordu, bunu biliyordum fakat ne yaparsam yapayım bu düşünceden kurtulamayacak gibiydim.
Tok bir kapı açılma sesi koridorda inlerken hızla eğildiğim yerde doğruldum. Alistair tek kaşını kaldırarak yanıma gelirken işaret parmağımı dudaklarıma götürüp ona sessiz olmasını işaret ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMGE - I
Jugendliteratur•Fantastik #1 • Onlar bana hem yaralamayı, hem de yaralanmayı öğretmişlerdi. Hem acı yaşatmayı, hem de acıya dayanmayı öğretmişlerdi. Düşeni kaldırmayı öğretmişlerdi ama defalarca düşürmüşlerdi de. Güvenmeyi, ama bir o kadar da yarı yolda bırakmayı...