Bölüm 35: Yıldızlar

1.3K 97 51
                                    

İthaf: irembyr34

Tam tempo okumalar!

*

"Bu pişti," dedim uzun süredir eğilmiş bir vaziyette durduğum fırın kapağının önünden doğrularak. Belim ağrımıştı.

Rosalie saate bakarak, "Beş dakika daha dursun dedi."

"O zaman yanar."

Rosalie ekindeki salamı ve bıçağı bırakıp baygın gözlerle bana döndü.

"Fırınım arızalı ve kurabiyelerin pişme saatinden beş dakika sonra pişiriyor, Bella." dedi ayrıntılı ayrıntılı açıklama yaparak.

Omuz silkip mutfaktaki yemek masasına oturdum. Dün gece pek uyuduğum söylenilemezdi, sabaha kadar dün geceyi kafamda kurgulayıp durmuştum. Zihnimdeki ve kalbimdeki tüm gelişmeleri ele alıp, ardından tekrar bırakmıştım.

Jackson daha uyanmamıştı ve Alistair da evde yoktu. Nereye gittiğini Rosalie'ye sormamıştım ama zaten onun da pek bir bildiği yok gibiydi.

Üzerimdeki lacivert geceliği çıkarmak için salona geçeceğim sırada kapı çalmıştı. Kafamı mutfağa uzatıp Rosalie'ye Birini mi bekliyordun? bakışı attımda gözlerini devirerek, "Kimseyi beklemiyordum ama Alec her zamanki gibi herkesten önce damladı," dediğinde gelenin kim olduğunu anlamıştım.

Alec'in gelmesi bana iyi gelebilirdi. Şimdi yaptığı şapşallıklarla kafamı dağıtmamda büyük rol oynardı.

Koşarak kapıyı açtım.

"Günaydın çok sevgili Stefan ailesi saygınları ve... Ah, bu güzellikte kim?" dedi beni elimden tutup bir tur etrafımda döndürerek.

Gülerek, "Sana da günaydın, Alec," dediğimde bana sarılıp mutfağa geçti.

"Ve bir güzellik daha." dedi Rosalie'nin omzuna kolunu atarak. "Sana daha önce hiç salam doğrarken doğaüstü çekici göründüğünü söyleyen olmuş muydu, Rosalie?"

"Hemen elini çekmezsen bu bıçağın malum yerlerine gireceğini söyleyen olmuş muydu, Alec?" dediğinde Rosalie, Alec ufak ufak elini çekerek yanından ayrıldı.

"Jackson daha uyanmadı mı?" dedi elindeki içinde muhtelemen poğaça olan kese kağıtlarını masanın üzerine bırakarak ceketini çıkarıp.

Rosalie ekindeki bıçağı bırakıp, "Bak, eğer yine bir yerleri kırıp dökerseniz ikinizi birden evden kovarım." diye tehdit ettiğinde neden böyle söylediğini anlamamıştım.

Alec masum bir tavırla merdivenlere yöneldi. "Ne? Ben onu gayet kibar bir şekilde uyandırıyorum ama kardeşin kamyon şoförü gibi, sürekli küfür ediyor!"

Kendimi tutamadan patavatsızca bir kahkaha patlattığımda, Rosalie bana bir aptalmışım gibi baktı. Her ne kadar elimi ağzıma bastırıp kahkahamı gizlemeye çalışsam da bu kamyon şoförü benzetmesi beni oldukça eğlendirmişti.

Alec bana göz kırpıp hızla yukarı çıktığında bende Rosalie'nin tezgahın üzerine hazırlamış olduğu kahvaltı tabakalarını masaya yerleştirip dolaptan sürahinin içindeki portakal suyunu çıkardım.

Rosalie kendisine bir fincan sütlü ve şekersiz kahve yaparken masadaki her şey hazırdı. Tam Alec ve Jackson'ı çağırmak için üst kata seslenecekken, Jackson'ın odasından gelen kırılma sesiyle Alec'i merdivenlerden uçarcasına aşağı inmesi bir olmuştu.

"Bahsettiğim tam olarak buydu." dedi Rosalie sinirle gözlerini kapatarak.

Alec hızla içeri koştururken onu bir peluş futbol topu, bir masaüstü kalemlik, deodorant şişesi ve bir saksı -saksı mı?- takip etmişti. Üstelik bunlar da yetmezmiş gibi Jackson'ın küfürleri eşlik ediyordu.

İMGE - IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin