Bölüm 15: Enkaz

1.8K 138 89
                                    

Multimedya: Dua Lipa - Swan Song.
*İtfah istekleri tükendi fakat ithaf etmediklerimden ithaf isteyenler bu paragrafın altına bir kalp bırakabilir:-*

Tam tempo okumalar!

*

Odadaki sessizlik kulakları sağır edecek cinstendi.

Dişlerim dudaklarımın üzerinde dolaşırken bir saattir izlemekte olduğum duvarı seyre devam ettim.

Alec, canı sıkılmış olacak ki sıkıntıyla nefesini dışarı verip kendini oturduğu sandalyeden geriye attı. Onun eğlence yöntemi tamamen farklıydı.

Rosalie sabırla saç diplerini yirmi birinci defa daha karıştırdı. Alec ona bitlenip bitlenmediğini sormuştu fakat bu soru onu sinirlendirmişti.

Sarah kollarını birleştirerek sandalyeye oturmuş, oldukça normal görünüyordu.

Dexter elindeki kitabın sayfasını çevirdi ve tekrar hepimize baktı. Her sayfayı çevirişinde bir gelişme var mı diye bu hareketi yapıyordu ama her şey stabildi.

Alistair da en az Sarah kadar normaldi fakat sinirleniyordu. Elinde oynadığı bozuk parayı çevirme hızı her seferinde bir öncekine göre daha hiddetliyken bunu görebiliyordum.

Jackson ise aramızda en sabırsızıydı. Hiçbir şeyi beklemiyor, delirmiş gibi bacağını sallıyordu. Ne zaman bir şey söylemeye kalksa birileri onu susturuyor ve sabretmesini söylüyor, bu onu daha çok sinirlendiriyordu. Üstelik Jackson sinirini saklamıyordu da.

Bu üç kardeşin öfkeyle ilgili problemleri vardı.

En sonunda hararetle ayağa fırladı. Bu kadar sabretmesi bile bir mucizeydi.

"Pekâlâ, çıkın dışarı." dedi sert bir emir tonuyla.

Herkes bir saat sonra bir ses duymanın sevinciyle kafalarını kaldırmışlardı fakat duymak istedikleri şey tam olarak bu değildi.

Bense bir saattir hiç ses çıkarmıyordum. Beynimdeki görüntüler silinmiyordu. Hangi boş duvara baksam yanan bir beden geliyordu gözlerimin önüne. Kimin suratına baksam o adamın silüeti.

Herkes birbirine bakarken Jackson gözlerini kapatarak tekrar sabırla bir nefes verdi.

"Gel, Isa." dedi elini bana uzatarak. Boş olduğu her santiminden belli olan bakışlarımı kırmızı ayakkabılarımdan çekip ona çevirdim.

Dudaklarını yaladı.

"Neden her şeyi iki kere söylemek zorundayım?" Fısıltı halinde tek tek kelimeler dudaklarından dökülürken fazla göz kamaştırıcı duruyordu fakat ben hâlâ hiçbir tepki vermeden onu izliyordum.

Anlayamadığım bir hızla popom gizli odanın deri koltuklarından ayrılırken çığlık atmak istedim ama yapamadım.

"Jackson, kız h-"

"Sana sordum mu?" diye Alistair'ın lafını bir bıçak gibi kesti Jackson. Kucağındaki beni sıkı sıkıya tutarken gizli odanın kapısından çıktı.

Sinirle ona baktım. Neden konuşamıyordum bilmiyordum. Korkudan dilimi yutmuş falan olmalıydım.

Adımları yavaştı ve sanki kucağında elli kilo olan ben yokmuşum da oyuncak bir bebek varmış gibi rahat taşıyordu. Bu kadar cılız olamazdım. Kilom yaşıtlarımın ortalamasıydı.

Odasına geldiğimizde arkadan kapıyı kapattı ve beni nazikçe yatağının üstüne koydu.

Dolabının içinden bir makas ve ilk yardım aletleri çıkarıp tek dizinin üstüne eğildi ve bacak hizama geldi.

İMGE - IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin