Tam tempo okumalar!
*
"İşte," dedim elimdeki kahve fincanını masaya bırakıp ağzıma bir elmalı kurabiye atarak. "Benden bu kadar. Sen neler yaptın? Londra'da durumlar nasıl?"
Teyzem kremalı kahvesinden bir yudum alarak boğazını temizledi.
"Aynı. Sen gideli ev büyük bir boşluk içinde. Her yer toplu, etrafta çorap veya mutfakta sürekli bir şeyler atıştıran kimse yok."
Sırıtarak ağzıma bir kurabiye daha attım. "Peki ya restorant? Orası ne alemde?"
"Her zamanki gibi güzel işliyor. Birkaç hafta Londra'da olmayacağımı bir toplantı yaparak herkese duyurdum. Benim yerime yardımcım Kate bakacak, kim bilir, belki de bu birkaç hafta uzar?" dedi gülerek.
Teyzemin uzun süre yanımda kalması bana iyi gelecekti. Onunla her şeyimi paylaşıp akıl alabilirdim, şu sıralar akla çok ihtiyacım vardı.
Teyzem kahve fincanını koltuğun başına bırakıp ayağa kalktı.
"Lavabo şurası mı, tatlım?" dedi merdivenin altındaki kapıyı işaret ederek. Kafamı salladığımda gülümseyerek lavaboya girdi.
Kahvemi bırakarak arkama yaslandım. Başımda felaket bir ağrı boy gösteriyordu ama içimde bir şeyler filizlenmişti teyzemin gelmesiyle. Onu görmek tüm hücrelerimi tazelemişti.
Gözlerimi kapattığım sırada salonun cam balkonundan gelen takırdı sıçramama neden oldu. Kolunu camın pervazına yaslamış olan kişinin kim olduğu gayet barizdi.
Hızla yerimden fırlayarak camı açtım.
"Merhaba, Isa," dedi Jackson gülümsemeye çalışarak. Dikkatlice suratıma bakıyor ve mimiklerimden duygularımı seçmeye çalışıyordu.
"Neden okulda değilsin?" dedim ona bir merhaba demeden. Buna pekte takılmamış gibi gevşek bir tavırla omuz silkti ve, "Sen neden değilsin?" diye sordu.
"Soruma soruyla karşılık verme, Jackson." Eğilip lavabonun kapısına baktım ve kısık bir sesle, "Teyzem geldi," dedim.
Önce kaşlarını çattı ve sanki bunu ilk defa duymuş gibi hatırlamaya çalıştı.
"Bahsetmiştik ya, Jackson. Odamda resmini görmüştün, Dexter da anlatmıştı. Hatırlasana!"
Biraz hafıza yoklamasından sonra hatırlamış gibi gözleri aydınlandı ve kafasını içeri uzatıp teyzemi görmeye çalıştı.
"Tanıştırmayacak mısın beni?" dedi çarpık bir sırıtmayla. Az önce suratımı yoklayan tedirgin halinden eser yoktu, anında işi gevşekliğe vurmayı başarabilmişti.
"Bella, tatlım yeşil bavulu nereye koydun? İçinde makyaj malzemelerim olmalı."
Teyzemin birden içeriden sesi duyulduğunda beni nedenini bilmediğim bir panik ele almış ve tekrar vücudumdaki sensörleri çalıştırmıştı.
"Jackson, git burdan!" dedim önüne geçip onu saklamaya çalışarak fakat boyuna ve enine benim neredeyse iki katım olduğundan bu girişimim hüsranla sonuçlanmıştı. Onu evin arkasına itiklemeye başladım.
"Isa, bir dakika. Neden beni teyzenle tanıştırmıyorsun? İtme, bekle. Isa!"
Onu hızla karnından ittiğimde önce geriye doğru sendelemiş, ardından da arkasında ayağına dolanan taş yüzünden yere düşmüştü.
"Bella, ne yapıyorsun orada?" dedi teyzem kafasını yana yatırarak.
"Kim? Ben mi? Hiç. Nefes alıyorum." Otuz iki diş sırıtıp şirin bir görüntü oluştururken yerdeki Jackson ayağıyla bacağımı itiklemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMGE - I
Fiksi Remaja•Fantastik #1 • Onlar bana hem yaralamayı, hem de yaralanmayı öğretmişlerdi. Hem acı yaşatmayı, hem de acıya dayanmayı öğretmişlerdi. Düşeni kaldırmayı öğretmişlerdi ama defalarca düşürmüşlerdi de. Güvenmeyi, ama bir o kadar da yarı yolda bırakmayı...