İthaf:NerminYkselGrbz
Tam tempo okumalar!
*Derin bir nefes alarak başımı sıraya koydum. Alec olmadan dersin kesinlikle tadı yoktu.
Bugün okulda olmayışlarının ilk günüydü ve tüm okul haberi almıştı, sabahtan beri herkesin ağzında Jackson ve Alec vardı. Sabah Bay Simple Rosalie'yi yanına çağırarak Alistair'ın da okuldan atıldığını, kendisinin de atılmasının yakın olduğunu tehditkar bir tavırla dile getirmişti.
İki gündür Sarah'ın evinde kalıyordum. Andrew beni hiç aramamıştı, teyzemin ise sayısız aramasına cevap vermemiştim. Yalnızca dün gece ona iyi olduğumu mesaj atıp telefonumu kapatmıştım. Herkese, her şeye öfkeliydim fakat en azından teyzemin bu kadarını hak ettiğini düşünüyordum.
Zaten bu akşam eve gidecektim. Sarah ve Elison'la ne kadar iyi anlaşsam ve onlar yanlarında kalmamdan memnun olsalar da sonsuza dek onlara yük olamazdım.
Jackson'a gelince... İki gündür aramızda benim koyduğum nedensiz bir soğukluk vardı. Neredeyse hiç konuşmamıştık ama o benim araya ördüğüm duvarlara rağmen hiç pes etmeyerek benimle konuşmaya çalışıyordu. Bana sarılmaya, dokunmaya çalışıyordu fakat ben her seferinde bir yabancı gibi ondan kaçıyordum.
Bedenim her ne kadar burada olsa da ruhum iki gün öncesinde, geçmişte gördüklerime bir kelepçeyle bağlanmıştı.
Jackson neden Londra'daydı? Hemde Victoria ile birlikte. O insanları neyden koruyorlardı? Jackson gelmese orada ne görecektim? Bunların hepsi Jackson'ın dediği gibi bir oyun muydu?
Yavaşca alnımı koluma dayadığımda kafama çarpan kağıtla bir sıra önümdeki Elison'a baktım.
Gözüyle öğretmen masasına oturmuş Bay Robert'ı işaret etti. Genç adam yapılı bedenini boydan boya saran lacivert takımının cebinden çıkardığı kemik gözlüğü ela gözlerine takarak bana bakmayı sürdürdü.
Boğazımı temizleyerek ayağa kalktım.
"En son yanında oturan kişide tüm ders boyunca uyuyordu ve sonunu hepimiz gördük." dedi dolaylı yoldan lafı Alec'e getirerek.
Çocuk okulda olmasa bile laf işitiyordu.
"Üzgünüm, efendim." dedim başımı önüme eğerek. Eliyle oturmamı işaret etti.
Tam derse başlayacakken bir suni teneffüs gibi öğrencilere can veren zilin sesi duyuldu. Bay Robert dersinden çaldığım iki dakika için bana öfkeyle baktı ve topuklarına basa basa sınıftan dışarı çıktı.
Sıramdan kalkıp sınıf kapısına yürüdüğümde Elison da peşimden geldi fakat sarah yaklaşık yedi teneffüstür yaptığı gibi uzun uzun sırama bakarak iç çekmekle meşguldu. Onun içinde Alec'siz okulun tadı yoktu. Sabahtan beri dokunsak ağlayacakmış gibi bir ruh haliyle boş boş sırama bakıyordu.
Onu orada bırakıp Elison'la kantine indik. Onunla da aram gayet iyiydi. Hakkında verdiğim tüm olumsuz fikirleri yok ediyordu ve içimde ona karşı farklı bir samimiyet uyandırıyordu. Aslında o gerçekten harika bir arkadaştı.
Rosalie'nin yanına, kantin masasına oturduğumuzda Dexter elindeki kahveleri bize dağıttı.
"Çıkışta Alec hepimizi evine bekliyormuş." dedi kahvesinden bir yudum alarak.
Elison yan masadan kullanılmayan şeker paketini aldı. "Neden?"
"Bilmiyorum ama ölüm kalım meselesiymiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMGE - I
Dla nastolatków•Fantastik #1 • Onlar bana hem yaralamayı, hem de yaralanmayı öğretmişlerdi. Hem acı yaşatmayı, hem de acıya dayanmayı öğretmişlerdi. Düşeni kaldırmayı öğretmişlerdi ama defalarca düşürmüşlerdi de. Güvenmeyi, ama bir o kadar da yarı yolda bırakmayı...