Yüzüme inen tokat ile bir adım gerilemiştim. Elimi yavaşça yanağıma koyup gözlerimi ona çevirdim. Şu an karşımda Jiyong vardı sanki,canımın yanmasını umursamayan,beni döven,insan yerine koymayan bir adam(!) İçimden deli gibi ağlamak geliyordu ama tüm gücümü toparlayıp karşısına dikildim.
"Ne yaptığını zannediyorsun!?" Bana bir adım yaklaşması üzerine korku ile birkaç adım geri attım. Çenemi güçlü bir şekilde kavraması ile onu ittim. Arkamı dönüp masanın üzerinde duran çantamı ve araba anahtarlarını alıp hızla evden çıktım. Garaja gelince arabaya yaslanıp derin derin nefes aldım. Az önce neden böyle bir davranışa maruz kaldığımı anlayamamıştım. Arabaya binip çalıştırmadan önce önümde duran ayna aparatını indirdim ve yüzüme bakmaya başladım. Çok ağır bir tokat olmuştu,burnumda akan kanı kenardan aldığım peçete ile silip dışarı attım ve arabayı çalıştırıp şirkete doğru sürdüm. O kadar çok bunalmıştım ki camı açıp gelen rüzgar ile havayı içime çektim. On beş dakikalık bir yolculuktan sonra şirkete gelmiştim son kez aynaya bakıp çantamı aldım ve aşağıya indim,arabayı bıraktığım valeye selam verip şirkete girdim. Etrafımda gördüğüm tuhaf bakışlar ile herkeste bir göz gezdirdim,yüzümde oluşan morluktan dolayı olmalıydı. Odama gelince ilk olarak pencereyi açtım,masama oturup bilgisayarımın açılmasını beklerken sekreterimden acı bir kahve istedim. Kafama takılan soruları bir kenara bırakıp işime yoğunlaştım ilk olarak magazin sitelerine göz gezdirmek istemiştim ama gördüğüm manşet ile duraksadım.[YASAK AŞK!] Dün gece Jiyong ile buluştuğum zaman çekilen fotoğraflar vardı. Kulağıma eğildiği anı çok yakındık bunu aramızda bir şeyler var gibi göstermişlerdi. Ben şaşkınlık duygusu ile haberi okurken kapı sesi ile bakışlarımı o yöne çevirdim. Jiyong elindeki kahve ile masumca bana bakarak yanıma geldi. Kahveyi masaya bırakırken kulağıma eğildi. "Benim Kraliçem kahve istemiş." Ciddi bir tavır alıp konuştum. "Bunu sen yaptın öyle değil mi?" Yanağıma bıraktığı öpücükten sonra masama oturup bana baktı ve alaycı bir gülüş attı.
"Elbette ben yaptım Kraliçem."
Yutkunup sinirli gözler ile ona baktım. Sandalyeden kalkıp karşısına geçtim. Suratına dikkatlice baktım ve kolunu tutup tırnaklarımı geçirdim. Bunu yapmaya nasıl cesaret etmiştim bilmiyordum ama insan bir süre sonra icin boşaltıyordu galiba. Sinirliydim ve sesimin titreyeceğinden çok emindim yavaşça yutkunup derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım.
"Bak Jiyong ben artık sana ait değilim, bana bir zamanlar dediğin gibi senin bir malın değilim. Ben senin en yakın arkadaşın olan insanın Choi Seung Hyun'un eşiyim. Bunu artık anla ve beni bırak." Bana bir şey demeden sadece yanağıma baktı. Kwon Ji Yong hem ruhen hem fiziksel zarar veriyordum ama öylece bakmaktan başka bir şey yapmıyordu. Tek kaşımı kaldırıp kolundaki elimi yavaşça çektim . Kolunun kötü bir durumda olduğuna emindim ama umrumda bile değildi . Sağ elini kaldırıp yavaşça yanağıma koydu. Sanırım morluğu fark etmişti. Biraz önce saçlarım önümdeydi ve ona ters bir şekilde oturduğum için daha yeni fark etmiş olmalıydı. Bir adım geri attım. Ona yakın olmak iyi hissettirmiyordu. Gözleri buğulu bir şekilde bana baktı daha sonra o güzel ve parlak dudaklarından şu sözler çıktı."Bunu o mu yaptı Ash?" Histerik bir gülüş attım. Benimle alay mı ediyordu? Bunun daha kötülerini bana yapmıştı bu adam. "Noldu Ji Yong üzüldün mü? Bunu yapmaktan zevk alırdın oysa ki sen?" Gülüşümü yüzümden silip ruhsuz bir ifadeye büründüm. Elini yavaşça indirip gözünden akan bir damla ile konuştu.
"Başkasının yaptığını bilip seni karşımda böyle görünce çok acıttı." Bu dediği ile ona bakıp şaşkınca dudaklarımı araladım. Elim ile kapıyı gösterip gitmesini isteyeceğim sırada kollarını etrafıma sardı. "Sadece bir dakika Ash." Yumuşak çıkan sesine dayanamayarak kollarımı sırtına getirip samimiyetsiz bir şekilde karşılık verdim ve gözlerimi kapattım. Gözlerimi kapatmam ile açılan kapı sesi kulaklarımda yankılandı.EVET ARKADAŞLAR GEÇ GELDİ ÜZGÜNÜM.❣