Açılan kapı sesi ile aniden sarıldığım adamdan ayrıldım ve gözlerimi korkuyla kapıya çevirdim. Bana kırgınlık ile bakan kocam. Bir adım ileri atıp ona doğru yürüdüğümde elindeki gül demetini yere atıp durmamı söyleyen bir işaret yaptı. Gözlerinde gördüğüm şey hayal kırıklığıydı. Seslice yutkunup ellerini birleştirdi o kalın sesi ile konuştu. Sesi güçlü çıkıyordu ama altında yatan gücenmişliği hissediyordum.
"Ben seni kırdığımı düşündüm, o yüzden en sevdiğin çiçeklerden alıp buraya geldim. Kendimi suçlu hissettim ama görüyorum ki bu zamana kadar tek suçsuz kişi ben olmuşum. Sana inanamıyorum inandığım tek şey sen benim melek gibi gördüğüm karım değilsin. Ne yazık ki değilsin!"
Ben o konuşurken sadece dinlemiştim, bugüne kadar her kötü anımda yanımda olan adam şu an bana parçalanmış bir şekilde bakıyordu. Benim ise utanmaktan başka yapabildiğim bir şey yoktu. Elini kapının koluna koydu ve ikimize son kez bakıp kapıdan çıktı. Kapının kapanma sesi ile yere çöküp gözlerimde sabırsızlık ile bekleyen gözyaşlarımı serbest bıraktım. Ağlamak beni hep rahatlatırdı ama şu an sadece vicdanıma ağırlık yapıyordu. Arkamdan duyduğum ayak sesleri ile gözlerimi sıkı sıkı kapattım. Onu görmek istemiyordum. Neden mutlu olmama izin vermiyordu? Neden? Kapının açılıp kapanma sesinden sonra yavaşça gözlerimi açtım. İşte bu kadardı her şeyi mahvetmiş ve öylece gitmişti.
Seung Hyun gittiğinden itibaren yerde oturuyordum. Kaç saat olmuştu bilmiyordum ama odanın rengi bana akşam olduğunu gösteriyordu. Hava aydınlık olsa ne yazardı ki ben zaten dibine kadar karanlığa gömülmüştüm. Oturmaktan uyuşmuş olan bacaklarım ile usulca kalktım duvardan destek alarak masama ilerledim. Ağlamaktan acıyan gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Sandalyemin üzerinde asılı olan uzun trençkotu alıp giydim ,masanın üzerinde olan çantamı da aldıktan sonra odadan yavaşça çıktım. Merdivenleri kullanmaya ne takatim vardı ne de isteğim. Saat geç olmalıydı çünkü şirketten ses çıkmıyordu. Asansörün sesini duyduktan sonra içeri girip karşımda duran ayna ile bakıştım. Sabah özenle yaptığım güzel makyajım şu an beni kötü göstermekten başka bir şey yapmıyordu. Kuruyan dudaklarımı görünce susadığımı fark etmiştim. Asansör zemin kata ulaştığında bahçeye ilerleyip derin bir nefes aldım ve güvenlik görevlisinden taksi çağırmasını rica ettim. Taksiyi beklerken çantamdan suyu çıkardım kuruyan dudaklarıma götürüp yavaşça yudumladım. Çantamda durmaktan sıcaklayan su boğazıma iyi gelmesede susamışlık hissiyatı ortadan yok olmuştu. Gözümü alan farlar ile taksiye baktım,arka koltuğa geçip kapıyı kapattım ve adresi verdim.
Taksi durduğu an kapalı olan gözlerimi açtım ve ücreti ödeyip para üstünü beklemeden indim. Görkemli eve bakış atıp yutkundum ışıklar kapalıydı acaba evde miydi? Kapıya ilerleyip şifreyi girdim 2607 doğum tarihimdi bunu ilk fark ettiğim zaman sevgili değildik bunu hatırlaman ile küçük bir gülüş bırakıp içeri girdim. Topuklu ayakkabılarımı sessiz olmak amacıyla çıkardım ve yatak odasına girdim. Ordaydı yatağın üzerinde öylece sızmıştı. Yerde duran bir kaç şarap şişesine baktım. Seung Hyun diğer insanlar gibi dert anlatmak yerine tek başına kalıp kırmızı şarap içerdi. Usulca yanına gidip yatağa oturdum ve saçlarını okşadım.
"Ben hangi ara sana bu denli bağlı oldum sevgilim?" Eğilip masum bir öpücük bıraktım o şekilli dudaklara. Sarhoş olduğunda kendinden geçerdi uyanmayacağını bildiğimden ona sarılıp başımı göğsüne koydum bir süre öyle kaldıktan sonra ayağa kalktım. Giyinme odasına ilerleyip etrafa baktım.Üstümde bulunan kıyafetlerden kurtulup yanımda duran kirli sebetine attım. Raftan siyah kazağı ve kot pantolunu aldım. Giyinip elime spor ayakkabılarımı aldım ve ortada bulunan koltuklardan birine oturup giydim. Her şeyin yerle bir olması bu kadar kolaydı işte. Bir süre yerle bakıştım aklımca kendimi sorguluyordum ama çıkış yolu yoktu. Derin bir nefes alıp dizlerime baskı uygulayarak ayağa kalktım elime aldığım siyah sırt çantasına bir kaç parça kıyafet atıp,pasaportumu koydum eskiden biriktirdiğim parayı alıp onuda çantamdaki eşyalar ile buluşturdum. Siyah büyük paltoyu giyip
çantamı takacağım sırada gözüm gelinliğime çarptı. Onu askıdan alıp dolan gözlerim ile inceledim. Duağımı alıp çantama attım ve gelinlik ile odaya ilerledim. Aynı şekilde uyuyordu her şeyden habersiz masum bir bebek gibi. Elimde bulunan gelinliği yatağın üstüne bırakıp komidinin çekmecesinden bir kağıt ve kalem aldım. Titreyen ellerim ile şu sözleri bıraktım kağıda;"Elveda koruyucu meleğim bana olan güvenin geri gelene kadar ben burda olmayacağım kendine iyi bak." Kağıdı gelinliğin üzerine bırakıp onu son kez öptüm ve evden çıkıp taksi çevirdim havalimanına gideceğimizi söyledikten sonra gözlerimi kapadım.
Havalimanına gelmiştim boş bir yer bulup Londra uçağının anonslarını takip ediyordum. Omuzumda hissetiğim el ile arkamı döndüm ama gördüğüm yüz beni şaşkına uğratmıştı. O burda olduğumu nerden biliyor olabilirdi?
[Arkadaşlar bölüme vote verip yorum atmayı unutmayın rica ederim.🥨🍥Kitap eskidi kadar ilgi görmüyor ve bu beni üzüyor.🤦🏻♀️]