Keyifli okumalar 🍷
Duyduğum cümle kulağımda yankı oluşturmuştu. Sanki boş bir odaya doğru şenlenmiştim ve o ses bana defalarca geri dönüş yapmıştı. Seung Hyun beni gördüğünde şaşırmıştı,benim kadar değildi lakin gözlerinde şaşkınlığı görüyordum. Yanağıma süzülen yaşlardan duyduğumu anlamış olmalıydı. Elinde bulunan içki bardağını,bar tezgahına bırakmış ve hızlı adımlarla yanıma gelmişti. Ona kırgınlıkla bakarken gözlerimi bir an olsun ayırmamıştım. O benim aksime arkasına dönerek çocuklara bakmış ve baş selamı vererek ortamdan ayrılacağını belirtmişti. Beni kolumdan tutup dışarıya doğru sürüklemeye başladığında gözlerimi hayretle açarak ona bakarken aniden durup beni duvara itti ve gözlerime baktı.
"Neden burdasın? Yakamı bırakmak istemiyorsun bunu anlayabiliyorum ama biz boşanıyoruz peşimden koşman pek hoş olmaz."
Duyduklarım karşısında yerin bir an ayaklarımın altından kaydığını hissetmiştim. Elimle duvardan destek alıp,dik bir şekilde karşısında durdum. Boşta olan elimle gözyaşlarımı silip anlamsız bir tavırla ona baktım. Ağzımı açıp lafları sıralayacağım esnada söyleceklerimin artık bir anlamı olmayacağını fark ettim. Bu duyguyu hiç hissetmemiştim. Kendimi o kadar aciz ve güçsüz hissediyordum ki ona bakmadan kapıya doğru yürüdüm ve valeden arabamı isteyip beklemeye başladım. Ağladığımı anlayan güvenlik görevlisi bana iyi olup,olmadığımı sormuştu. Başımı olumsuz anlamda salladım çünkü gerçek buydu. Üzgündüm ve ağlamıştım,iyiyim demek beni iyi yapmayacaktı ya da inkar etmek işe yaramayacaktı. Vale arabamı getirdiğinde kapımı açmış ve binmemi beklemişti. Bana çok tuhaf bakıyordu. Bu bakışı bazı insanlarda görmüştüm,bu bakış acıdığın ve merhamet ettiğin bir sokak çocuğuna attığın bakış ile aynı bakıştı. Yutkunup elimi çantama attım ve ilk bulduğum parayı valeye uzatıp bir şey demesini beklemeden arabama binip derin bir nefes aldım. Arabamı çalıştırdıktan sonra camı yavaşça açıp derin bir nefes aldım,araba sürmek için kendimi iyi hissetmiyordum.
Bir müddet arabada beklemiş ve sakinleştikten sonra nihayet Kore'nin çalkantılı trafiğine girmiştim. Gözlerimden yaşlar istemsizce iniyordu lakin o kadar alışmıştım ki silmek için yeltenmiyordum bile. Kırmızı ışıkta durduğumda dikiz aynasından kendime bakmaya başlamıştım. Kuaförde yaptığım özenli makyaj artık yoktu,o kadar çok ağlamıştım ki yüzümde tek bir zerresi bile kalmamıştı. Kendime bakarken aniden duyduğum sesle irkilmiş ve istemsizce karnımı tutmuştum. Açık olan camdan ufak bir çocuk bana elini uzatmış ve peçete almam için teklifte bulunuyordu. Çocuğa yüzümü döndüğümde bana hayranlıkla baktığını görmüştüm. Gülerek parmağını karşıda bulunan plazaya uzatmış ve heyecanla konuşmuştu.
"Ah! Ben,seni tanıyorum böyle büyük binalarda senin fotoğrafların çıkıyordu."
Zoraki bir gülüş atıp bana uzattığı peçeteyi aldım ve cüzdanımdan bir kaç yüz won çıkarıp çocuğa uzattım. Arkamdan gelen korna seslerini aldırmadan,parayı alıp giden çocuğun arkasından bakmıştım. Arkadaşları veya kardeşleri olduğunu düşündüğüm çocukların yanına koşarak heyecanla parayı uzatmıştı. Yüzüme yerleşen tebessüm ile arabayı hareket ettirip eve doğru sürdüm. Bir müddet sonra eve geldiğimde içimi bir soğukluk kaplamıştı,kendimi ilk defa bu eve yabancı hissediyordum. Belki de en başından bu eve gelerek hata yapmıştım. Jiyong beni bıraktığında ben de buraları bırakıp gitmeliydim.
Eve girdiğimde yaptığım ilk şey,ayaklarımı yoran topuklu ayakkabıları çıkarıp düz bir şekilde zemine basmak olmuştu. Banyoya doğru ilerlerken paltomu ve şapkamı çıkarıp yerle buluşturdum. Banyoya girdiğim karşımda gördüğüm ayna ile sırıttım ve lavabonun kenarlarından destek alıp öylece kendimi izledim aynadan. Saçlarımı gördüğümde histerik bir kahkaha atmıştım,akşama kadar uğraştığın saçlarım. Ah! Ne yazık... O an onları yok etmek istemiştim gözlerimden geçen siniri bir an görmüştüm sanki. Tam karşımda bir an da geçmişti. Elimi çekmeceye uzatıp,biraz kurcaladıktan sonra nihayet makası bulmuştum. Hiç düşünmeden ilk darbeyi vurup uzun bir tutam saçı lavabonun içiyle buluşturup devam ettim. Bir darbe,bir darbe daha sanki saçlarım gittikçe ben de rahatlıyordum. Aslında sadece kendimi meşgul ediyordum. Son tutamı da diğerleri ile buluştuğumda dudaklarımı ısırarak aynaya baktım. Kulağımın tam hizasında bitiyordu,o çok sevdiğim uzun saçlarım bir dakika içinde yok olmuştu işte.
Günler geçmişti,ne şirkete gidiyordum ne de Seung Hyun'u arıyordum. En acısı ise o da beni aramıyordu. Kendimi meşgul etmek adına izlediğim televizyon kanalları arasında gezinirken gördüğüm magazin programı ile duraksadım. Çünkü;gördüğüm simalar tanıdıktı ben ve Seung Hyun. Boşanma haberleri şimdiden yayılmıştı. Haberi dikkatli bir şekilde izlerken salonu aniden dolduran telefon sesiyle bir umut telefona koştum. O değildi,hayal kırıklığı ile bilinmeyen numarayı açıp cevap verdim. Lakin bu telefon görüşmesinin hayatımı değiştireceğini bilmiyordum.
~Jang Ash He