Sadece uzakta var olmasıyla rüya gibi olan şeyler vardır. Yıldızların dünyası öyledir çok mükemmel insanların öyle olması gibi... Kolayca kaybolması gibi...
🍁
Gördüğüm suret ile bir iki adım geri adım geriye yürüdüm. Aslında kaçmak istiyordum ama ayaklarım ve beynim uyuşmuyordu. Beynim kaçmam gerektiğini söylerken,ayaklarım göreve itaatsizlik ederek yerinde duruyordu. Bu hiç mantıklı değil. Seungri... Bu sureti ne zaman görsem benim açımdan kötü oluyordu. Daha doğrusu hayatımdaki en kötü olayı yaşamıştım. Beni bu dünyada en çok seven ve bana inancı sonsuz olan bir insanı kaybetmiştim,başıma daha kötü bir şey gelemezdi. Düşüncelerime ve bakışmamıza son veren Seungri'nin koluma dokunması olmuştu. Uçağın anonsu ile arkamı dönüp valizimi aldım ve hızla giderken arkamdan seslenmesi ile duraksadım ve başımı hafifçe çevirip ona baktım."Ji Yong ve Seung Hyun hakkında öğrenmen gereken şeyler var. Sana yemin ederim bu sefer her şey doğru Ash." Ne yapmam gerekiyor bilmiyordum. Tamamen ona dönüp tedirgin bir şekilde baktım. Sonuçta bugüne kadar bana iyi şeyler yaşatmamıştı. Seungri şapkasını biraz daha önüne indirip devam etti."Lütfen acele et Ash,bir daha bu cesareti bulamam ben. Şansını kaybetme."Şu an onun evineydim kendimi Jiyong'un evine gelmiş gibi hissediyordum. Tıpkı onun zevkine benziyordu bu adam cidden Jiyong'a özeniyordu sanki özenilecek biriymiş gibi. Ben etrafı incelerken merdivenin başından bana seslendi. Valizimi bir kenara koyup peşinden gittim. Başım önde kollarımı birbirine dolamış bir vaziyette basamakları çıktım. Son basamağa geldiğimde duvarda asılı olan devasa fotoğraf beni şaşırtmıştı. Seungri ve Jiyong'un ortasındayken bana sarılmış oldukları bir fotoğraftı. Son basamağı yavaşça geçip fotoğrafın önüne geldim ve elimi fotoğrafa koyarak incelemeye başladım. Bu kız bendim ama ben böyle bir fotoğraf çektirmemiştim. Elimi yavaşça çekerken alt kısımda bulunan tarihle duraksadım.[21.08.2014] Ben bu tarihte onlar ile tanışmıyordum. "Eğer yürümeye devam edersen sorularının cevaplarını bulacaksın Ash." Seungri bana seslenince hızlı bir şekilde peşinden gittim. Çalışma odasına girmesi ile masasına geçti ve sandalyesini çekip yavaşça oturdu. Sinirli bir o kadarda sabırsız bir ses ile sordum. "O fotoğraf neyin nesi!?" Seungri gözlerini bana çevirip yeni oturduğu sandalyesinden kalktı. Rafta duran fotoğraf albümlerinden birini alıp
tekrar yerine oturdu albümü kararsızlık ile bana uzattı. Seungri ile kısa süreli bakışmadan sonra titreyen elimi uzatıp albümü aldım. Avucumun içine yerleştirip kapağı açtım ilk sayfada merdiven başında gördüğüm fotoğraf vardı diğer sayfaya geçtiğimde tarih daha da eskiydi. Seungri ve Jiyong beni ortalarına almış elindeki gülleri bana uzatıyordu. Büyük bir düşünce ile diğer sayfalara baktım. Suretler ben,Seungri ve Jiyong'tan ibaretti ama garip olan şey tarihlerdi. Ben o tarihler de onlar ile tanışmıyordum bile.Önümde duran sehpaya hızla albümü attım. Ayağa kalkıp korkmuş ve bir o kadar da titreyen ses ile konuştum. "Lütfen bana bir açıklama yap Seungri yalvarırım." Seungri ayağa kalkıp masasında olan çerçeveyi aldı ve önüme gelip fotoğrafı gösterdi. "Bu kız sensin ama tarihler seni ürkütüyor değil mi Ash?" Seungri gözlerime bakıp yutkundu konuşmakta zorluk çektiğini hissediyordum. "Senin tek suçun Alia'ya benzemek Ash. Bu yüzden bizimlesin ve bu yüzden Jiyong Hyung ile bir ilişki yaşadın.Sen sadece yardımcı karakter oldun." Tam konuşacağım sırada cümlesine son sözlerini ekledi. "Alia Jiyong'un eski sevgilisiydi ta ki ben onu öldürene kadar." Şaşkınlık ve korkulu bir duygu ile ona baktım. İçimi kaplayan soğukluk ile geri geri yürürken sırtımın duvara değmesi ile duraksadım. Beynim bunu algılamıyordu. Seungri bir kadını öldürmüştü üstelik bu kadın tıpa tıp bana benzeyen bir kadındı dahası ise Jiyong'un sevgilisiydi. Bacaklarımın titremesi ile kendimi yere bıraktım ve ağlayarak yüzümü kapattım. Tüm bu olanlar bana çok ağır geliyordu. "Her şeyi öğrenmenin zamanı geldi sevgili yardımcımız(!)"