Hafif esen rüzgar,sokak lambasının aydınlattığı veranda ve iki kadeh kırmızı şarap oldukça iyi bir kombinasyondu. Ayaklarımı oldukça rahatsız eden topuklu ayakkabıları çıkarıp bacaklarımı masaya uzatmak oldukça iyi gelmişti. Derin bir aldığımda karşımda bulunan Jiyong'un gülüşü ile ona yöneldim. Ufak bir sırıtış atıp gözlerimi devirdim.
"Bunu komik mi buluyorsun? Bunların üstünde gezmek cehennem azabı gibi. Üzerinde durmayı bile becermemezsin."
Siyah topuklu ayakkabıları eline alıp salladığında ufak çaplı bir gülüş ile konuşmaya başlaması ona odaklanmamı sağlıyordu.
"Bahse giriyorum bunlarla karşı caddeye gidebilirim. Bahse girelim mi?"
Kendimi tutmayarak büyük bir kahkaha atmıştım,elinde bulunan ayakkabılarımı alıp eski yerine tekrar koyduğum zaman laf sokmadan duramamıştım.
"Hmhm çok güzel bir bahis,sen karşıdan karşıya geçerken bir araba sana çarpar. Sonra ne olur biliyor musun? Biz yine magazin gündemi oluruz. Choi Seung Hyun eşiyle birlikte gece geçiren Kwon Jiyong'a araba çarptı. Yasak aşk kazası. Gerçi sen bu konuları daha bilirsin ama."
Kadehimi alıp bir dikişte içtiğimde boğazımda hafif bir yanma hissiyatı hissediyordum ve bu his oldukça hoşuma gidiyordu.
"Belki de sana fazla içki verdim. Eskileri ortaya dökmeye başladığına göre. Eski derken Keun Suk şirkete gelip büyük bir bağış yapmış. Başkan sevinmiş olmalı,sen sevindin mi peki?"
Biten kadehime birkaç yudumluk daha içki doldurduğumda gözlerimi Jiyong'a çevirmeden konuşmayı tercih etmiştim. Sanki ona değil yere anlatıyor gibiydim.
"Keun Suk,onu gördüğüme sevinecek ya da üzülecek vaktim olmadı. Daha çok şaşırdım özellikle bağışı benim adıma yapmasına. Onu sizden ayıran özellik ne biliyor musun? O istediğini elde etmek için senin gibi zorbalığa,ihanete,entrikaya ve Seung Hyun gibi iyliklere,güvensizliğe başvurmazdı. Ne isterse onun için kendi gibi davranır,korkmaz insanın karşısına dikilir ve cesurca davranırdı. Fark ettim ki hâlâ öyle ve bu onu gerçekten insan yapan özelliği. Ne düşünüyorum biliyor musun? Senin yerine onu seçsem nasıl olurdu?."
Çok uzun cümle kurmuş olmalıydım ki dudaklarım birbirine yapışıyordu,şarap ile dudaklarımı ıslatırken yan gözle Jiyong'u dikizledim. Kadehini bırakıp direk şişeden içmeye başlamıştı. Az önce anlattıklarım onun tesirini bozmuş gibiydi. Şişenin üzerinde bulunan kağıdı sökmeye çalışırken kendi kendine soruyormuş gibi yaparak bana seslendi aslında.
"Eğer beni değil onu seçseydin nasıl olurdu? Anlatsana Ash,hadi gözlerimizi kapatalım ve hayal edelim. Beni taklit et."
Gözlerini kapatıp başını arkaya atmış ve benden duyacaklarını beklemeye başlamıştı. Dediğini yaparak onu taklit ettim ve biraz daha rahat oturup gözlerimi kapattım.
"Şuan,evimizde olurduk evimiz diyorum çünkü;çoktan evlenmiş olurduk. Onunla otururken bir şey hatırlamış gibi üst kata çıkar ve oğlumun odasına girip üzrinde bulunan o sevimli battaniyesini düzeltir alnına bir öpücük bırakıp uyanmasın diye yavaşça odadan çıkardım. Sonra aşağıya inip Diego'nun hâlâ uyuduğunu söylerdim. Diego,bir oğlum olursa ismini hep böyle düşünmüştüm. Eğer onunla evlenseydim haftada bir gazetelerde ihanet haberim çıkmazdı. Mutlu bir ailem ve hayatım olurdu. Aptal bir insan olduğum için Keun Suk'un sunduğu mutlu hayatı değil, senin gizli kapaklı ve ihanet dolu hayatını seçtim."
Gözlerimi yavaşça açtığımda,onun çoktan eski haline döndüğünü görmüştüm.
"Neden gözlerini açtın? Hayal kurmuyor muyduk?"
