Keyifli okumalar.🍷
Kanmak istedim oysa. Yalanları işine gelen taraftan duyuyorsa insan,hoşuna gider. Hatta öyle bir hoşuna gider ki gerçekleri önüne sunan zihni kovar kendinden. Sonra da pişmanlık izleri,kırıklar,yaralar kalır geriye.
♧
Kulağıma değen nefes ve bu arzulu ses tonu. Ağır bir şekilde sesin sahibine döndüm. Kendimi göremiyordum ama yanaklarımın kızardığına yemin edebilirdim. Vücudumda bulunan bu ateş bunu paylaşmak zorundaydım. O benim kocamdı beni bataklıktan kurtaran koruyucu meleğim. Gözlerime büyük bir beklenti ile bakıyordu. Sana karşı koymayacağım ilk defa kendimi başka birine bırakıyorum. Korkuyorum.
Az önce fermuarımı açtığı elbiseyi omuz kısımlarından tutarak aşağı doğru indirdim. Elbisenin yerle buluşması vücudumun soğukla temasını sağlamıştı. Aniden gelen saniyelik titreme ile ellerimi Seung Hyun'un gömleğine götürdüm, uzun parmaklarımı düğmelerde teker teker gezdirirken daha fazla beklemek istemiyormuş gibi beni arkamda bulunan yatağa attığında derin bir nefes vermiştim. Bana seksi ve karizmatik bir hava ile bakmıştı, bu Seung Hyun'u tanımıyordum peki ya tanımak istiyor muydum? Gömleğinin düğmelerini yavaşça açmak yerine ortada bulunan tek bir düğmeyi açtı daha sonra ise ordan ikiye ayırarak kumaş parçasını üzerinden attı. Bu kadar vahşi olması kalbimi ürkütmüştü belki ama bedenim zıt düşüncelerdeydi. Pantolununun kemerine elini attığında biraz olsun utandığımı fark etmiştim. Yatakta doğrulur pozisyona gelip yanımda bulunan abajuru kapattım ve sadece yatak başlığında bulunan spot ışıkların yanmasını sağladım.
Şuan bacağımda hissetiğim ürperti, boynumda adeta rüzgar gibi esen nefes... Sen ne zamandan beri bu kadar etkileyici oldun Seung Hyun? Benimle hiç konuşmuyordu, ne bir iltifat ne bir istek sadece bedenimi keşfediyordu. Ellerini yanaklarıma koyup dudaklarıma yöneldiği sırada gülümseyip gözlerimi kapattım ve dudaklarımızın buluşmasını hissettim. Ellerim büyük bir ağırlık ile sırtına koydum, şimdiden terlemişti. Dudaklarımdan ayrılıp dili ile kulağıma kadar bir çizgi çizmişti. Ah Tanrım! Bu yaptığı hareket ile gözlerimi daha sıkı kapatıp odanın içine doğru zevk dolu bir inleme bıraktım. Bu hoşuna gitmiş olucaktı çünkü dudağının bulunduğu yerden gülüşünü hissediyordum. Elini sütyenimin bulunduğu yere getirdiğinde belimi biraz kaldırıp ona yardım etmek istedim. Tek hamlede çözmüştü, siyah dantel desenli sütyenimi nazikçe göğüslerimden ayırıp yerle temasını sağlamıştı. Damarlı ve uzun parmaklı ellerini göğüslerime koyduğunda bir bebek sever gibi sevmişti adeta. İkisine birer öpücük bıraktığında tekrar yüzüme baktı ve izin aldı adeta. Elini yavaşça kadınlığıma indirdiğinde ağzımdan yine bir inleme kaçtı ama bu sefer o da bana eşlik etmişti.
Nefes nefese kaldığımızda,Seung Hyun kendini yanıma atarak gülmeye başladı. Gülmesi ile kaşlarımı çatarak ona baktım. Neden güldüğünü bilmiyordum ama sinirimi bozduğunu biliyordum. Beni aniden belimden tutup kendine çekmişti. Gözlerimiz buluşunca alnımı öptü.
"En başından! En başından benim olmalıydın Ash, sana her şeyi anlatıcam ben seni en başından sev.."
Dudaklarına kapanıp bir süre öptükten sonra ayrılıp ona baktım. Şaşırmış ve sorgular bir tavırla bakıyordu bana.
"Seungri, bana her şeyi anlattı. Bana ilk aşık olan sendin."
Seung Hyun,gözlerini hayretle açmış bana bakıyordu. Elimi yanağına koyup yavaş yavaş okşarken olanları anlattım. Konuşmamın sonunda sanki büyük bir şok yaşamış gibi şifonyerin üzerinde duran suyu aldı ve tek bir nefeste içti. Kollarımı ona dolayıp sessizce konuştum.
"Seung Hyun,beni bırakma."
Bugün akşam yemeğinde misafirlerimiz vardı. Çok değerli misafirler(!)daha doğrusu benim için sadece iki kişi değerliydi. Daesung ve Taeyang. Evet,grup bu gece bizim evimizde toplanıyordu. Kwon Jiyong ve işbirlikçi Seungri'yi görmek istemiyordum,düşüncesi bile beni geriyordu. Ne zaman ikisinden birini görsem veya konuşsam arkasından bela geliyordu. Düşünceler içinde kaybolurken şarap seçmeye çalışan Seung Hyun gözüme çarptı. Biliyordum son yaşanan olaylardan sonra o da artık eskisi gibi değildi onlara karşı. Dediğine göre Daesung ve Taeyang'ı davet etmiş ama o diğer ikisi zoraki misafir. Kendilerini zorla davet ettirmişler. Beklerim.
Seung Hyun, onlar gelene kadar beni sürekli tembihlemiş üzülmemi istemediğini söylemişti. Koruyucu meleğim.Saat on olmuştu ve ben içerde bulunan canım misafirlerim için yemekleri ikinci kez ısıtıyordum. Anneleri ve babaları akşam yemeğinin saat ondan önce yeneceğini öğretmemiş miydi? Son yemeği ısıttığımda lacivert sunum tabağına alıp yemek masasına ilerledim. Elimde bulunan tabağı ortaya bırakıp, Seung Hyun'un sağ tarafına oturdum. Yan tarafımda Daesung,karşımda ise Seungri ve onun yanında Taeyang oturuyordu. Kwon Jiyong ve Seung Hyun baş köşelere geçmişti. Ben Daesung'un tabağına yemeği koyarken patavatsız Jiyong yine iş başına geçti.
"Ah Ash He! Ellerinden yemek yemeyi özlemişim. Böyle fırsatı başkasına nasıl kaptırdım."
Dediği şey masada büyük bir sessizliğe sebep olmuştu. Masanın altından Seung Hyun'un elini tuttum ve izin ister gibi gözlerine baktım. Gözlerini yavaşça kapattığında kalkıp mutfağa ilerledim. Arkamdan seslenen Taeyang ile duraksadım.
"Nereye gidiyorsun? Yoksa başka yemeklerde mi var?"
"Su alacağım. Bu kadar yemek yeter diye düşünüyorum."
Arkamı tekrar döneceğim sırada bana seslenmesi ile dişlerimi sıkıp sakin olmaya çalıştım. Bunların hepsi beni deli etmek için mi grup haline gelmişti acaba?
"İyi ama masada su var."
"Ben limonlu su içiyorum."
Bir şey demesine fırsat vermeden hızla mutfağa giriş yaptım. Kendime bir bardak su koyup sakinleşmek adına hızlı bir şekilde içtim. Derin derin nefes alırken ellerimi tezgaha yasladım ve başımı öne eğdim. Belime dolanan eller ile duraksadım. Ah Seung Hyun beni sakinleştirmene ihtiyacım var. Tam zamanını seçmiştin.
"Bir zamanlar bana baktığın gibi ona bakıyorsun Ash. Gözlerinde aşk görüyorum. Unuttun mu? Benden başka adamlarla olmak ceza gerektiriyor."
Beğenmeyi ve oy vermeyi unutmayın.🧷🌼
Yorumlarınızı belirtirseniz sevinirim.