on yedi

75.3K 4.6K 1K
                                    

Medya: Işıl'ın duvar kağıdı (temsili).

<>

Biliyordum!

Biliyordum işte hala bana aşık olduğunu! Yoksa neden ismim rehberinde hâlâ Ece'm diye kayıtlı olsundu ki? Ama o zaman neden Laçin denen kızla konuşup duruyordu?

Elime yasladığım yüzümle gülerek ona bakarken düşündüğüm şeyle kaşlarım çatıldı. Konuşur tabii. Kenafir gözlü iguana!

"Müsadenizle ben bir lavaboyu kullanayım," diyerek ayaklanan Özgür'e, annem gülümseyerek, "Tabi oğlum," dedi. "Yeri biliyorsun zaten."

"Evet."

Bilirdi tabii küçüklüğümüzden beri iki ev arası içli dışlı olmuştuk. Ablamlar sağ olsun.

Özgür aramızdan geçip yukarı çıkmaya başladığında bizimkiler bölünen konuşmalarına devam ettiler. İnşallah prostat olmuştur! Ağzımın içindeki deriyi kopartırken bacağımı sallıyordum. Nerede kaldı bu? Bir dakika! O aşağıdaki lavaboyu kullanmak varken neden yukarı çıktı?

Lan!

Polarım!

Hızla yerimden kalkıp koştur koştur yukarı çıktım. Arkamdan annem, "Yavaş kızım, düşeceksin!" diye uyarmıştı. Dinlemeden hızla tırmandığım basamaklardan sonra soluk soluğa odama girdim.

"Biz de seni bekliyorduk."

Özgür giysi dolabıma yaslanmış, elinde tuttuğu poları bana doğru sallıyordu. Bir de dalga geçer gibi konuşmuş, sırıtarak bana bakmıştı.

Gözlerimi kısıp sinirle yanına ilerledim. "Ver şunu bana!" Ben polara uzanmaya çalışınca yaslandığı dolaptan ayrıldı ve elini yukarı kaldırdı. Benden fazla uzun değildi ama yine de elini kaldırdığından dolayı yetişmek için zıplamak zorunda kalıyordum. "Ver dedim iguana! O benim!"

"Benden zorla aldın, ne ara senin oldu?"

"Aldığım gün," dedim sinirle. Son güç zıplayıp elindeki poları tuttum. Ayaklarım zemine değil Özgür'ün ayağına değmişti. Acıyla inledi. Ayağını havaya kaldırıp sallamaya başladığında ben hala poları çekiştiriyordum. Çünkü bırakmamıştı. "Eh yeter be!" Sertçe çektiğimde zaten tek ayağının üzerinde durduğu için dengesini kaybetmiş, üstüme doğru gelmiş, onun ayı cüssesini taşayamadığım için beraber yere düşmüş ve yuvarlanmıştık.

"Ah!" diye inledim. Düşmenin etkisiyle refleks olarak yumduğum gözlerimle bağırmaya başladım. "Ayı! Kalk üstümden! Allah'ım ciğerlerimi hissetmiyorum! Götümden nefes alıyorum senin yüzünden kenafir gözlü, kalksana!"

"Ağırlığımı üstüne vermiyorum, cadı."

Sesini duymamla tek gözümü açtım. Kollarını başımın iki yanına yaslamış, üst vücudunu benden ayırmıştı, ayaklarımız iç içe geçmiş durumda duruyordu sadece. Diğer gözümü de açıp bir nefes uzağımda duran yüzüne baktım. Bir aydan fazla bir süre sonra onunla ilk defa bu kadar yakındık. Yutkunmadan edemedim.

Bir süre ikimizde sessiz kaldık. O benim yüzümü santim santim incelerken ben onun dışında her yerde gözümü gezdirmiştim. Tavanda örümcek ağı mı vardı? Sanırım anneme 'odamı temizledim' yalanını söylemeye bir son vermeliydim.

"Poları yıkamamışsın." Dediği şeyle kaşlarımı çatarak ona döndüm. Duygularını gizlemiyordu ve gözlerinde gördüğüm parıltı mutlu olduğuna işaretti. "Rengi solmamış ve üstünde gitmeye yüz tutmuş da olsa hâlâ benim kokum var."

Geçen yine rezil oluyorum falan...

Benden ses çıkmayınca konuşan yine o oldu. "Poları giy. Kokun, kokuma karışsın. O zaman alacağım onu senden."

Şınav çekme pozisyonuna geçti. Şaşkın yüzüme yukarıdan keyifle baktı. Dirseklerini kırıp bana yaklaştığında spor yaparken öpüşen şu saçma çiftlerden olacağımızı bana düşündürmüş ama yaptığı hareketle yanlış düşündüğümü kanıtlamıştı.

Eğilip alnımdan öpmüş ve kalkmıştı. Yukarıdan hâlâ yerde yatan bana bakıp, "1 şınav, 1 öpücük," demiş, göz kırpmıştı. "Ben aşağı iniyorum, sen de kalk çay koy kız."

Odadan çıkarken kendime gelmiş ve arkasından sinirle bağırmıştım. "Bir daha aynı şeyi yaparsan göreceğin tek şey; 1 şınav, 1 tokat olacak!"

<>

Öldüm tşk.

Seviliyorsunuz ♥
Instagram: bbhikayeleri.

POLAR | Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin