"Işıl!" diye bağıran Tunç'u umursamadan saçlarını çekmeye devam ettim. "Işıl deme bana!"
"Ne diyeyim? Mahmut mu diyeyim? Adın Işıl ya kızım!"
"Sus," dedim bir elimi sarı saçlarından çekip alnına vururken. "Ben ne diyorsam o olacak! Barışacaksınız diyorsam barışacaksınız!"
Oturduğu sıradan kalkmaya, ellerimden kurtulmaya çalışıyordu ama izin vermiyordum. "İyi de barışacaksınız demedin ki?"
Saçlarına asılmaya bir saniyeliğine ara verdim ama ellerimi saçından çekmeden ona doğru eğildim. "Demedim mi?"
"Hayır."
"İyi o zaman," dedim tekrar doğrulup saçlarını çekerken. "Şimdi diyorum. Barışacaksınız! Yoksa bu sarı saçlarını tek tek yolana kadar bırakmam." Şu an sınıfta olup bize bakanlar arasında bulunan Şule zillisine döndüm. "Bundan sonra sıra sana gelecek esmer muşmula, kaçsan iyi edersin!"
Şule korkarak sınıftan çıktığından hemen peşinden Özgür girmişti. Bak bu hiç iyi olmadı işte. Kesin çıkarken kesmiştir sevgilimi!
"Ece ne yapıyorsun?" diye sorup cevabımı beklemeden beni Tunç'tan ayırdı. Tunç sonunda benden kurtulduğu için hızla yerinden kalkıp saçlarını düzeltti. "Oh be!"
"Ya," dedim yarım kalan işime -Tunç'un saçlarına- üzgünce bakarken. "Ne güzel ödeşiyorduk biz. Hem de onu barışmaya ikna ediyordum."
"Yakınından bile geçmiyordu."
Özgür'e yaptığım açıklamanın sonuna hemen altyazı geçen Tunç'a gözlerimi kısarak baktım. Aptal sarı!
"Yeter bu kadar saçmalık." Elimi tutup çıkışa ilerledi. "Gidiyoruz."
Beraber bahçeye inip çardaklardan birine oturduk. Derin bir nefes verip bıkkınlıkla bana döndü Özgür. "Ece ben sana ne dedim?"
"Seni seviyorum?"
Bir an eriyecek gibi oldu ama o anlamda söylemediğimi anlayınca hemen toparladı. "O değil. Geçen gün ne dedim sana ben?"
"Özledim balkona çıksana?"
"Sen iflah olmazsın," diyerek başını iki yana salladığında güldüm. "Bu konuya karışma dedim. Laçin ve Tunç aralarındaki sorunu kendileri halletmek istiyorsa halledecekler."
"Biraz destek fena olmaz ama değil mi?"
"Olur," dedi kaşları çatılırken. "Sana onunla samimi olmaman gerektiğini söylemiştim."
"Niye yav? Müstakbel yengesine yan gözle bakacak değil ya."
Kolumu tutarken, "Ece!" diyerek sesini yükselmişti. "Nereden onun yengesi oluyorsun sen? Hayatımı Aşk-ı Memnu'ya çevirmeniz isteyeceğim en son şey bile olamaz! Çıldırtma beni!"
Bu kez gerçekten kızdığını anlayarak bugünlük barıştırma operasyonumu sonlandırdım.
"Tamam ya değilim yengesi falan."
Tuttuğu kolumdan beni kendine doğru çekti ve başımı göğsüne yasladıktan sonra alnımdan öptü. "Sana sesimi yükseltmekten nefret ediyorum, beni buna mecbur bırakma cadı'm."
Gülerek gözlerimi yumdum ve sarılışına karşılık verdim. "Vallahi Özgür Bey malın gelişi böyle. Gönlünüz bir cadıya kaydı ve o cadı, cadılığını yapmadan duramıyor. Ne yaparsınız?"
"Ne yapalım?" dedi keyifli sesiyle bana ortak olurken. "Daha çok seveceğiz biz de."
Yüzümdeki gülümseme büyüdü.
Gözlerimi açtığımda gözüme karşımızdaki okul camı çarpmıştı. Daha doğrusu camın ardından bizi seyreden kişi... Tunç.
Mesafenin uzaklığından ve aradaki camdan yüzündeki ifadeyi tam seçemiyordum ama dikkatli bir şekilde bizi izlediğinin farkındaydım. Gülen yüzüm solarken kaşlarım çatıldı.
Bu çocuk neden röntgenci gibi bizi dikizliyordu?
<>
Bir sonraki bölüm Laçin&Tunç konuşması atayım mı?
Bakalım neden ayrılmışlar?
Seviliyorsunuz ♥
Instagram: bbhikayeleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
POLAR | Texting ✔
HumorAyrılan iki kişi tekrar bir araya gelir mi? Yoksa ex'ten next olmaz mı? *Wattpad'de yayımlanan Polar isimli ilk hikayedir. *Mizah #1 (06.02.2020) *Kısa Hikaye #1 (15.02.2020)