kırk dokuz

40.4K 2.6K 697
                                    

Who run the world? Girls!

<>

Buket'in çığlığını duyar duymaz içeri koşturduk. Boş olan salonda göz gezdirdiğimizde Buket'i karşımızdaki acil çıkış kapısının orada otuzlarının sonunda gibi duran bir adamla gördük. Adam Buket'in bileğini tutup kapıya doğru çekiştiriyordu. Buket adamın bileğine tekme atmaya çalışınca arkasına geçip kolları ve iri cüssesiyle kıskaç gibi sardı kızı. Buket bu kez de debelenerek arkaya tekmeler savunmaya başladı. "Bıraksana hayvan herif! Bırak yoksa ben zorla bıraktırırım. Emin ol bunu istemezsin. Şerefsiz bırak!"

Gördüklerimiz birkaç saniyede gerçekleşen şeylerdi. Hepimiz şokla onlara bakarken, şoku atlatıp harekete geçen ilk kişi Tarık oldu.

"Lan!" Bağırdıktan sonra önünde olan koltuklara basa basa geçip yanlarına vardı, adamın suratının ortasına yumruğu geçirip Buket'i yanına aldı. "Şimdi ağzına sıçtım senin!"

Koşarak yanlarına gittim ve Buket'i aralarından çekip aldım. Anında sarılmıştı bana. Hiçbir şey söylemeden dışarı çıkarttım onu. Çıkmadan önce Özgür'e Tarık'ı işaret edip müdahale etmesini istedim çünkü Tarık her ne kadar siniriyle vurmuş olsa da karşısındaki adam onun iki katıydı ve hiç acımadan Tarık'a vurabiliyordu.

Bizim ardımızdan diğer kızlar da çıkmıştı salondan. Köşedeki banklardan birine oturduk ve Buket'i dinlemeye başladık. "Ne olduğunu ben de anlamadım. Çıkışa yürüyordum bir anda biri bileğimden tuttu, çekiştirmeye başladı. Size seslenmek için ağzımı açtığımda eliyle kapattı. Salon boşalana kadar bekledi, sonra acil çıkış kapısına yöneldi. O sırada elini ısırarak kendimden uzaklaştırdım ve çığlık attım. Debelenmeye başladık. Tam şeyine tekmeyi basacaktım ki siz geldiniz."

Laçin, Buket'e sarılıp sırtını sıvazladı. "Canım nasıl korkmuşsundur kim bilir? Çok geçmiş olsun."

Buket bana doğru bir adım atıp Laçin'le olan temasını kesti. "Korkmadım. Ben o şerefsizden değil o benden korkmalıydı. Kadınız diye korkan taraf olmak zorunda değiliz. Ne korkağız, ne güçsüzüz, ne de özgüvensiz. Dediğim gibi siz gelmeseydiniz ben ona haddini bildirecektim." Laçin'in omzuna dostça vurup güldü. "Ben siyah kuşağım, merak etme seni de korurum."

Buket hep böyleydi. Dışarıdan çıt kırıldım bir kız gibi dururdu ama içinde kopan fırtınaları da, dışarıya karşı koparacağı fırtınaları da kimse tahmin edemezdi.

Güçlüydü.

Hepimiz gibi.

Çok geçmeden bizimkiler de çıktı içeriden. Akın ve Alperen o şerefsizin bedenini bir leş taşır gibi taşıyıp ilerideki güvenliğe teslim etti. Biz olanı biteni anlattığımız için duruma hakimdiler, polislere haber vermişlerdi bile.

"Buket!" Tarık telaşla etrafına bakındı, bizi görmesi üzerine hızlı adımlarla yanımıza geldi. Buket'in oturduğu banktan kalkması üzerine kollarından tuttu ve gözleriyle baştan aşağı vücudunu kontrol etti. "İyisin dimi? O şerefsiz bir şey yapmadı sana?"

"Bana değil ama sana yapmış yapacağını," diye söylendikten sonra Tarık'ın kanayan kaşına uzattı elini. Dokunamadı. "Çok acıyor mu?"

"Yok be mercimeğim," dedi yüzündeki geniş gülümsemeyle. "Sana bir şey olmasın benim canım acımaz."

Aman Tarık Bey neler diyorsunuz?

Buket başını sağa doğru yatırıp tatlı tatlı sırıttı. "Ya Tarık!"

Cilveleşiyor mu bunlar?

Öğk.

Tarık iki eliyle Buket'in kafasını tutup abartılı bir şekilde alnından öptü. "Bundan sonra helalimsin. Senin için kavga eden bir mafyayla birliktesin artık."

Onun eski haline dönen hallerine biz gülümserken Buket kaşlarını çattı. "Hayır ya! Ben asalak sevgilimi istiyorum. Mahallenin kırolarından birini değil."

"Çok konuşma güzelim, seni üzerim," diye kalın sesiyle konuşan Tarık, öne doğru büküldü ve Buket'in yanağından makas aldı. "Bundan sonra evinin hanımı, çocuklarının anası olacaksın o kadar!"

Buket elini iterek kendinden uzaklaştırdı. "Iy şakası bile komik değil. Kızlar böyle erkeklere nasıl düşüyor anlamış değilim."

"Sen bana düş, gerisi tırı vırı mercimeğim."

Buket güldü. "Heh şimdi oldu." Yanaklarına vurdu seve seve. "Mercimeğin sevsin seni."

"Bunlar gerdeğe geçmeden biz gidelim en iyisi."

Alperen'in homurdanmasıyla birlikte herkesin keyfi yerine gelmişti. Gelen polislere ifade verip yaşanan tatsız olayı yaşanmamış varsaydık. Geliğimiz gibi güle oynaya çıktık alışveriş merkezinden.

Herkes evlere dağılacaktı, bu yüzden durağa doğru ilerledik. Tabii ki de hiçbirimizin arabası yoktu çünkü hiçbirimiz reşit değildik. Fakir ama gururlu öğrencilerdik. Gerçi fakir değiliz. Şimdi düşününce çok gururlu olduğumuz da söylenemez ama... Neyse.

Öğrenciydik en azından.

Otobüslerimizi beklerken Tunç'un telefonu çalmıştı. Buraya kadar her şey normal. Ama arayan kişiyle İngilizce konuşunca bir şaşırmadım değil. Yüzünde de can sıkıcı bir ifade vardı. Konuşa konuşa durağın arkasına doğru ilerledi. Peşinden giderken buldum kendimi.

O önümde konuşurken ben de arkasında dinledim onu. Hiçbir şey anlamıyordum orası ayrı tabii.

"Okay. We'll talk after, I'm busy now."

*Tamam. Sonra konuşuruz, şimdi meşgulüm.

Konuşmayı son cümlesiyle sonlandırıp arkasını döndüğünde beni gördüğüne şaşırmış gibiydi. "Işıl? Ne yapıyorsun burada?"

Gözlerimi kıstım. "Neden İngilizce konuştun? Bizim bilmemizi istemediğin bir şey mi var? Kimdi o?" Ağzını açtığı sırada ekledim. "Hepsini cevaplamak için 3 saniyen var."

<>

Okurlarıma kız - erkek ayrımı yapmam ama her zaman kızlarıma daha yakın olduğumu da bilenler bilir. Bir çoğunuzun yaşı küçük. Bilinçli olmanız, içinizdeki gücün farkına varmanız, bunu doğru zamanda doğru şekilde kullanmanız içindir yazılarım. Umarım yazdıklarım size geçiyordur. Benim güçlü kızlarım, kendinizi sevin.♥

E bildiğiniz gibi, benim tarafımdan çokça seviliyorsunuz ♥
Instagram: bbhikayeleri.

POLAR | Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin