altmış bir

31.9K 2.3K 510
                                    

Medyadaki şarkıyı bölümde biri söylüyor, acaba kim?👿

<>

"Do, re, mi, fa, sol, la, si, do," dedikten sonra ekledi. "Anlaşılmayan bir nota?"

Biz kızların baygın, erkeklerinse hayranlıkla dinlediği bir müzik dersindeydik. Erkekler dersi sevdiğinden değil hocanın güzelliğine hayranlardı. Abazalar.

Ben tam uykunun 8. Senfonisini çalıyordum ki sınıfın kapısı çalındı ve içeri nöbetçi öğrenci girdi. "Hocam seminer varmış. Tüm sınıf konferans salonuna inecek."

Sınıftakilerin bazıları sevinç, bazılarıysa üzüntü çığlıkları atarken hoca elindeki kalemi tahtaya vurdu. "Sessizlik! Çocuklar tek sıra halinde birbirinizi ezmeden konferans salonuna iniyorsunuz."

Uyarısı tabii ki dikkate alınmamıştı. Metrobüsü bekleyen yolcular gibi hepsi aynı anda kapıya doluşmuştu. Sonuç olarak kazasız belasız konferans salonuna varabilmiştik. Son gelen sınıf biz olduğumuz için arka koltuklar bize kalmıştı. Oturacağım sırada telefonumun cebimde titremesi üzerine durup elime aldım.

Balli'm arıyor...

Yanıtladım. "Efendim?"

"Önden üçüncü sıradayız, yanımdaki yerin hazır. Bekliyorum."

Gülerek, "Tamam geliyorum," dedikten sonra telefonu kapattım. Buket'le Tarık'a döndüm. "Gençler size satışı koydum, görüşürüz."

Hızla Özgür'ün dediği yere ilerleyip yanına oturdum. Laçin, Özgür ve ben yan yanaydık şu an. Üst sınıflardan bir kız projeksiyonu açıp sunuma başladı. Çevreye duyarlı olmakla ilgili sıkıcı bir seminerdi. Esneyerek başımı Özgür'ün omzuna yasladım ve uyukladım.

Uykum, duyduğum mikrofon sesiyle bölünmüştü.

Mikrofonda ses kayması olduğu için tiz bir ses çıkarmıştı. Yoksa kolay kolay Özgür'ün kokusundan kopup uyanmazdım.

Başımı kaldırıp sahneye çevirdiğimde sunum yapan kızın aşağı indiğini ve mikrofonun başına Tunç'un geçtiğini gördüm. Bunun ne işi vardı orada?

Kaşlarımı çatarak Özgür'e döndüm. "Noluyor?"

Dudak büzdü. "Biz de anlamadık."

"Hepinize merhaba arkadaşlar," diyerek konuşmaya başlayan Tunç'a verdim dikkatimi. "Öncelikle sizi rahatlayım, ben sunum yapmayacağım." Bir takım 'oh'lama sesleri. "Sadece söylemek istediğim bir şey var. Dinlemek istemeyenler uyumaya devam edebilir, çıkmaya çalışıp ses yapmayın."

Seminer varken benim gibi uyuyanlar bile uyanarak dikkat kesildiler. Dedikodu malzemesi arıyorlardı tabii.

"Evet, başlıyorum. Bundan iki sene önce burada bir kızla tanıştım. O düşürdüğü kolyesini arıyordu, bense onun gibi birini. Şaka şaka."

Onun bu kötü şakasına kimse gülmemişti. Bu detaya takılmadan devam etti.

"Kavga etmişim, sinirle kendimi ilk bulduğum yere, bu konferans salonuna atmışım. 15 yaşındayım, ergenliğin dibini sıyırıyorum falan. Buraya çıkıp havaya saçma sapan yumruklar savurduğumu, üst sınıfları dövmek için kendimi gaza getirdiğimi hatırlıyorum. O sırada yerde bulduğum kolyeyi cebime koymuştum. Ceplemedim, yanlış anlaşılmasın. Kayıp eşya dolabına koymak için almıştım. Neyse işte ben o saçma hareketleri yaparken sizin şu an oturduğunuz koltukların arasından gülme sesi geldi."

POLAR | Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin