yirmi yedi

66.7K 3.9K 498
                                    

"Abla bir şu baştaki şirinliğe bak. Bir de sondaki şu öküzlüğe." Yorganı başıma kadar çektim. "Ağğğ öleceğim! Vallahi ödürecek bu sevda beni!"

Ablam bu halime gülüp yorganı başımdan çekti. "Saçmalama küçük cimcime. Çocuk abisi kılıklı. Romantiklikte nirvanalar. Onlar böyle olunca, bizim devreler de yanıyor tabii."

Yattığım yerde doğruldum ve sırtımı yatağın başlığına yaslayıp ablama baktım. "Benim devreler normalde de yanık. Sence ne yapmalıyım abla?"

Yatakta bana doğru kaydı. "Ne yapmak istiyorsun ablacım?"

"Beraber müzik dinlerken sıranın üstünde uyuyakalmak istiyorum."

Ablam kaşlarını çatarak benden uzaklaştı. "Işıl, biz kardeşiz."

Göz devirdim. Oysa dediği şeye gülüyordu. "Komik mi ya? Ben burada sana en özelimi anlatıyorum, senin yaptığına bak."

"Tamam tamam," dedikten sonra ağzına fermuar çekti. "Gülmek yok. Aman kızım bilmem kaç sene olmuş ben bu durumları yaşamayalı, unutmuşum. Zaten çok bir şey yaşadığımda söylenemez, biliyorsun Asaf'la açtım ben gözümü. Bu gidişle de onunla kapayacak gibiyim." Hülyalı hülyalı gülmeye başladığında cimcikledim. Toparlandı. "Yani demem o ki içinden nasıl geliyorsa öyle davran. Gururmuş, inatmış, bunlar sevgi gibi güçlü bir duyguyu gölgeleyen şeyler. Sana abla tavsiyesi, ileride pişman olmak istemiyorsan şuan içinden geldiği gibi yaşa. Götü başı dağıtmadan tabii, yoksa terliği yersin ona göre. Şuan Özgür'ü seviyorsan -ki seviyorsun- bunu ona doyasıya söyle. Söylemekten çekinme. Ben çekindim de ne oldu? Söylediğim gün eniştenin ayağı kırıldı."

Kendimi tutamayıp kahkaha attığımda ablam da gülmüştü. O günü hatırlıyordum. 8-9 yaşlarımdaydım. Ömer abinin bağırışları hala ilk günkü gibi kulaklarımdaydı.

"Haklısın ya." Gaza gelip hızla yataktan çıktım. Giysi dolabımın başına geçtim. "Söyleyeceğim. Aramızdaki şu saçma ayrılığa bir son vereceğim. Evet, bunu yapacağım."

"Yapmadan önce bakman gereken bir yeğenin var canım, hatırlatırım."

Pof.

Ablamı bugün yeğenime bakacağım diyerek çağırmıştım. Evin eksikleri çokmuş, hemen kabul etti. O evin eksiklerini almak için alışveriş yaparken ben de büyük yeğenime bakacaktım. Küçüğü zaten annemdeydi.

Üstümü giyindikten sonra ablamla beraber çıktık. Onun arabasıyla birlikte alışveriş merkezine gelmiştik. O yiyecek bölümüne giderken bizde alt kattaki çocuk parkı bölümüne inmiştik.

Yeğenimi arabalardan birine bindirdim. "Sen uslu uslu arabanı sür burada, teyzen konuşma hazırlayacak." Beni onaylamasıyla birlikte onu görecek şekilde bir köşeye geçip oturdum.

Kendi içimde Özgür'le konuşmaya nasıl başlasam diye münakaşa ederken yanıma biri oturdu. "Çocukların arasında olmaman tuhaf."

Kim bu benimle alay eden diye şöyle bir bakayım dedim de nedense gördüğüm yüz beni hiç şaşırtmadı.

Gelir gelmez gıcıklığına başlamıştı. "Bak sarı bebe..." Düzgün bir uslüp kullanacaktım. "Bak Tunç, en yakın arkadaşlarımdan birinin kuzenisin, sana saygılı kalmama izin ver. Yani benimle muhatap olma!"

Sert çıkışıma şaşırmışa benziyordu. "Tamam şampuan, sakin ol. Sadece görünce bir selam vermek istedim."

"Laf sokarak?"

Dik dik sorduğum soruya güldü. "Böyle anlaştığımızı düşünüyordum." Cevap vermeyip önüme döndüm. Kendi içimden konuşmaya devam ettim. O da bir süre sesini çıkarmadı. Daha sonra konuşmaya başladı. "Neyse hazır denk gelmişken, senden dilemem gereken şu şeyi dileyeyim. Malum engel yediğim için mesajlarda söyleyemedim."

Kaşlarımı çatarak ona döndüm. "Ne?"

Gözleri salık bıraktığım sarı saçlarıma iliştikten bir saniye sonra yeniden gözlerime baktı. "O gün saçını çekmem hayvanlıktı, kusura bakma. Sinirliydim ve üstüne sen gelince kendime hakim olamadım, öyle bir hata yapmış bulundum. Biliyorum bu bir mazeret değil ama yine de söylemek istedim. Beni yanlış tanımanı istemem... Her neyse şey işte, özür dilerim." Elini ensesine atıp saçıyla oynarken önüne döndü.

Güldüm. "Neden ilk defa birinden özür diliyor gibi davranıyorsun?"

Güldüğüm için rahatlayarak o da güldü ve omuz silkti. "Bilmem, belki de öyledir." Küçük bir kız çocuğunun bize doğru koştuğunu gördüm. Tunç hızlı bir refleksle ayaklanıp kızı takıldığı yere düşmeden yakaladı ve kucağına aldı. Ardından bana döndü. "Bizim bu küçük şirineyle gitme vaktimiz geldi. Yarın okulda görüşür müyüz?"

"Yarın pazar."

"Şansıma sokayım," diye çokta kısık olmayan bir sesle söylendi. "Peki, biz... İyi miyiz?"

Özrü samimi gelmişti. Yaptığını affettirmezdi ama en azından özür dileme nezaketinde bulunmuştu. Onunla zıt gitmek yerine muhatap olmadığımız sürece...

Omuz silktim. "İyiyiz."

<>

Irmak bu işe el atmasa olmayacaktı😸
Sonraki bölüm text malum çok şey beklemeyin. Asıl ekşın ondan sonraki bölümde.😎

Önceki bölüm Işıl'a ne sövmüşsünüz be karşim. O da taştan değil, sonuçta seviyor çocuğa.

Tunç'la aralarının iyi gitmesine ne diyorsunuz?


Seviliyorsunuz ♥
Instagram: bbhikayeleri.

POLAR | Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin