elli bir

39.7K 2.5K 711
                                    

"Ayşegül Hoca takımdakileri antrenmana çağırıyor!"

Nöbetçi öğrencinin yaptığı duyuruyla oflayarak sıramdan kalktım. Bugün de antrenman vardı. Yarışmalar yaklaştığı için antrenmanlar da artmıştı. Ha bu arada voleybol takımına seçilmiştim. Eh yetenekli olmak zor işti tabii. Benim gibi seçilenler arasında Laçin de vardı. Maçta birbirimizin kafasını yarmamayı diledim.

"Gidiyorum ben," dedim Buket'e dudak büzerken. "Ne olurdu sen de katılsaydın takıma? Beraber giderdik ne güzel."

"Ne yapayım? Benim de voleybola yeteneğim yok," dedikten sonra omuzumdan ittirdi beni. "Hadi git ben de sevgilimle oturayım."

Benim yerime Tarık geçip oturduğunda ve ikisi de bana pişmiş kelle gibi sırıtarak bakmaya başladıklarında kaşlarımı çattım. "Satıcılar!"

Onları ardımda bırakıp sınıftan çıktım. En aşağıda bulunan spor salonuna indikten sonra üstümü değiştirmek için kız soyunma odasına ilerledim. Hocamız sağ olsun çok titizdi maç konusunda. Her provada asıl maça çıkıyor gibi giyiniyor ve oynuyorduk. Sürekli kıyafetlerimi yanımda taşımamak için kendime ait olan dolabın içinde tutuyordum kıyafetlerimi.

Diğer tüm kızlar gibi.

Kapıyı açıp içeri gireceğim sırada biri benden önce davrandı. Kapı yüzüme doğru sert bir şekilde açıldığında hızla geri kaçtım. "Yavaş be! Dingonun ahırı mı burası?"

Ben içeriden -doğal olarak- kız çıkmasını beklerken çıkan kişi Tunç'tu.

Burnundan soluyarak bana baktı ama cevap vermeden yanımdan geçip gitti. Gelmişler yine buna, gerçi hiç gitmiyorlar ki sürekli bir aksiyon. Bu arada geçen gün gereksiz yere aksiyonlara girmiştim. Tunç'un konuştuğu kişi babasıymış. İngilizmiş babası bunu da o gün öğrenmiştim. Bizim Tunç yarı ecnebiymiş ya. Neyse.

Hiç bulaşmadan içeri girdim. Dolabıma ilerleyeceğim sırada duyduğum hıçkırık sesiyle duraksadım. Biri ağlıyordu. Geçen yine zekiyim. Sesi takip edip duş kabinlerinin olduğu tarafa geçtiğimde birini gördüm.

Laçin yerde oturmuş ağlıyordu.

Hemen yanına gidip diz çöktüm, ellerimi dizlerine koyduğumda başını kaldırmıştı. Beni gördüğünde yüzünü yana çevirdi, yaşlarını silmeye çalıştı. "Ne işin var senin burada? İşine baksana!"

"İşim bu," dedim omuz silkerken. "Mal bakıcılığı!"

Ağladığı için bozulan sinirlerine verdim bu tavrını. "Tunç'la mı kavga ettiniz?"

Bana döndü. İçli içli nefes alıyordu. Kıyamam be. Ben ağlayan hemcinslerime dayanamazdım. Erkeklerin Allah belasını versin, onlar ağlasa da olur.

"Nereden anladın?"

"Kızgın boğa gibi buradan çıkmasından."

"Evet kavga ettik," dedikten sonra hiç beklemediğim bir şey yaptı ve ağlayarak bana sarıldı. "Işıl ben onu çok seviyorum." Hıçkırık. "Neden böyle oluyor?" Hıçkırık. "Neden sürekli kavga ediyoruz?" Hıçkırık. "Neden o bana kolayca arkasını dönüp giderken ben ondan gidemiyorum?"

Ve bir hıçkırık daha.

Sarılışına karşılık verip sırtını sıvazladım. "Diğerlerine cevap veremem belki ama son sorunun cevabını başta kendin verdin. Onu çok sevdiğin için ondan gidemiyorsun." Bir süre durduk öyle. O omzumda ağladı, ben sessizce sırtını sıvazladım. Ağlaması yavaşça kesilirken bedenini ayırdı benden. "Her şey geçecek Laçin, iyi olacaksınız. Yoksa ben sizi zorla iyi yaparım zaten, biliyorsun."

Hafifçe güldüğünde ben de güldüm.

"Amaniin!" diye bağırdım aniden. Çenesini tutup kafasını kaldırdım, yüzünü tepemizdeki ışığa doğru tuttum. "Rimel mi o? Ay vallahi rimel." O bana anlamsızca bakarken devam ettim. "Rimelin akmış ya kız Laçin!"

Göz devirerek çenesindeki elimi etti. "Işıl ya."

"Senin şu an depar atıp aynanın karşısına geçmen ve bozulan kaportanı düzeltmen gerekiyordu ama..."

Şüpheci gözlerle bana baktı. "O kadar kötü mü ya?"

Ağzımı fermuar çektim.

Kalkacak gibi olduğunda tökezledi. Ben ayağa kalktım, ona elimi uzattım. Bana aşağıdan bir bakış attı. Elimi salladım. "E hadi. Dansa davet etmiyorum seni, ne bakıyorsun öyle aval aval?"

"Ay tamam be!"

Elimi tuttuğunda onu ayağa kaldırdım.

Aynanın karşısına geçtiğinde çığlık attı. Ellerimle kulaklarımı tıkadım ama geç kalmıştım. Kanamışlardı. "Ne bağırıyorsun kızım?!" Koşarak çantasını yanına aldı ve yeniden aynanın karşısına geçti. "Diğerleri gelmeden hemen makyajımı tazelemem gerek. Neden bu kadar kötü olduğunu söylemedin?!"

Ha?

"Söyledim," dedim ona hayretle bakarken. Az önce su aygırı gibi ağlayan kız bu muydu? Beni başından def eder gibi bir harekette bulundu. "Ay tamam hadi oyalama beni!"

Başımı iki yana sallayarak güldüm.

O... Laçin'di işte.

Diğer kızlar gelmeye başladığında ben sinirle oradan ayrıldım ve Tunç'u bulmaya koyuldum. Beyefendiye iki çift lafım vardı. Çok geçmeden onu arka bahçede ağaç yumruklarken bulduğumda yanına ilerledim. Ve evet bildiğin ağaca vuruyordu. Bu da ayrı bir deliydi.

Ağaca vurduğu kolunda tutup onu kendime çevirdim. "Ne yaptığını zannediyorsun sen?!" diye bağırdım. "Niye kızı ağlatıyorsun lan hayvanat?! İnsan gibi konuşmayı bilmiyor musun sen?! Ne o paşamız sinirlendi mi?! Çatacak bir yer mi aradı? Aa tabii sevgilisi ne güne duruyor?! Hemen gidip hırsını ondan çıkarmalı dimi? Kim veriyor lan size bu hakkı?! Bir daha o kızı ağla..."

"Yeter!"

Bağırmasıyla hem susmuş, hem bir adım gerilemiştim.

"Ne biliyorsun sen de geçmiş karşıma bana hesap soruyorsun? Ha?!" Sinirle üstüme yürümeye başladı, ben de geri adımlamaya. "Söylesene Işıl ne biliyorsun sen? Ben söyleyeyim, hiçbir şey! Hiçbir halt bildiğin yok senin! Bilip bilmeden olaylara burnunu sokuyorsun. Neden hep en olmayacak yerlerden sen çıkıyorsun? Neden benim yanıma geliyorsun? Neden bana yakın davranıyorsun?"

Sırtım bahçe duvarına çarptığında gidecek yerim kalmamıştı. Yutkunarak duvara yapıştım. Durmadı. Üstüme gelmeye devam etti. Yüzlerimiz arasında mesafe kalmadığında başımı sağa doğru çevirdim. Kalbim ağzımda atıyordu.

Sinirden!

"Neden benimlesin Işıl?" diye sesini alçaltarak sordu. İçime kaçan sesimi bulup bir şeyler geveledim. "Seninle değilim."

"Öyleyse neden şu an kokunu alabiliyorum?"

<>

Kız Laçin ağlattın beni he... :'(

Şimdi bu değişik Tunç ne demeye çalıştı anlayan? hshshshhshs

Seviliyorsunuz♥
Instagram: bbhikayeleri.

POLAR | Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin