kırk üç

51K 3K 905
                                    

"Mercimekli pasta istiyorum ben!"

Tarık'ın kulağımın dibinde bir anda bağırması üzerine elimi damağıma atıp yukarı kaldırdım. "Sen dayak istiyorsun bence," diyerek Tarık'ı yanıma çektim, ağzının üstüne vurdum. "Sus bakayım."

Özgür telefonu kapatarak bize döndü. "Tamamdır her şey hazırmış, Akınlar bizi bekliyor."

"Hadi gidelim," diyen Buket ile birlikte yola koyulduk. Bugün Tarık'ın doğum günüydü ve hafta sonuna denk geldiği için şanslıydı. Doğum gününü Akın ve Alperen'in ailesine ait olan kafede kutlayacaktık. Normalde ona sürpriz yapacaktık ama Tarık rahat durmamış peşimize takılmıştı. Ben, Özgür ve Buket sahilde buluştuğumuzda yanımıza gelmişti. Biz de söylemek zorunda kalmıştık. Kafedekiler hâlâ sürpriz sandığı için de Tarık'ı yol boyu tembihlemiştik. "Anladın değil mi? Şaşırmış gibi yapacaksın. O kadar insanı boşuna yormamış olalım, herkes sürpriz diye biliyor."

Tarık göz devirdi. "Anladım Işıl. Bin kere söyledin."

"Anca anlıyorsun."

Kafeye gelip içeri girdiğimizde iki kişi üstümüze konfeti patlatmıştı. "Sürpriz!" Hep bir ağızdan bağırdıktan sonra şarkıyı söylemeye başladılar. Biz de katıldık. "İyi ki doğdun Tarık, iyi ki doğdun Tarık, iyi ki doğdun iyi ki doğdun, iyi ki doğdun Taarık!"

Hepimiz onu alkışlarken beni utandıracak bir performans sergiliyordu. Gerçekten şaşırmış gibiydi. Mutluydu. Pastasının mumlarını üfledikten sonra gelen herkese tek tek sarılarak teşekkür etti. Hepsi okuldan arkadaşlarımızdı. Adını bildiğim bilmediğim bir sürü kişi vardı. Kafeyi komple biz dolduruyorduk.

Tarık pastayı kestikten sonra herkes ortada bulunan atıştırmalıklardan alıp masalara dağıldı. Özgür, ben, Buket, Tarık, Zeynep ve Akın bir masaya oturmuştuk. Laçin kafenin bir ucunda Şule ve Sanem ile birlikte oturuyordu. Tunç başka bir ucunda Emre ile birlikte oturuyordu. Gelmek istememişlerdi ki biz de çok ısrar etme taraftarı değildik.

"Ee Zeynep nasıl gidiyor?" Sorum üzerine elindeki tabağı bıraktı. "Ney?"

"Borsa işleri ya nasıl gidiyor?" Boş boş baktığında göz devirdim. Yanındaki sevgilisini işaret ettim. "Akın'la diyorum nasıl gidiyor?"

"He," dedi yüzünü kaplayan gülümsemeyle. "Güzel gidiyor." Akın'ın elini tuttuğunda, Akın bizden tarafa döndü. "Sizi sormalı Işıl Hanım. Bizim çocuğu bir ara depresyona sokmuştun."

Özgür öksürmeye başladığında gülerek sırtına vurdum. "Helal canım, helal."

"Ne alakası var oğlum?" diyerek Akın'a çıkıştı. "Girmedim depresyona falan."

"Tabii çünkü biz ayrıyken de konuşuyorduk." Omzumla yanımdaki onun omzuna vurdum. "Bu da bizim serseri serbest stilimiz."

"Tuhafsınız," dedi Zeynep bu halimize gülerken. Düzelttim onu. "Güzeliz güzel."

"Akın, Alperen nerede?"

Tarık'ın sorduğu soru üzerine Akın kapıyı gözetledi. "Bir işim var dedi ama gelir birazdan." Çok geçmeden cümlesini değiştirdi. "Ha işte geldi."

Hepimiz kapı tarafına baktığımızda tek gelmediğini gördük. Yanında esmer güzel bir kız vardı ve el ele tutuşuyorlardı. Benim bu çiftten neden haberim yoktu? Direkt Buket'e baktım. Genelde kimin kiminle çıktığını ilk o öğrenirdi, ben sevdiklerime karşı ısrarcı olan taraf olurdum. Şu an o da benim gibi şaşırmış duruyordu. Bilmiyorum der gibi dudaklarını büzdü.

İki sandalye çekip yanımıza oturdular. "Nabersiniz gençler?"

Alperen'in sorusunu hepimiz iyi diyerek yanıtladıktan sonra yanındaki kıza döndüm. Yakından bakınca kim olduğunu anlamıştım. Bu bizim okuldaki B sınıfından Yaren'di. Aynı zamanda uzaktan akrabamız sayılırdı.

Gülerek elini tuttum. "Sen nasılsın Yaren? Uzun zamandır bir araya gelemiyoruz okulda. Abin seni bize emanet etti bak ters bir durum olursa," derken Alperen'i işaret ettim. "Bize söyle."

O da aynı şekilde gülerek elinin üstündeki elime vurdu. "İyiyim Işıl, merak etme bir sorun yok."

"Bir dakika bir dakika," diyerek araya girdi Alperen. "Siz Yaren'i tanıyor musunuz?"

"Ben ve Özgür tanıyoruz," dedikten sonra lafı sevgilim devraldı. "Sevdiğim bir abinin arkadaşının kız kardeşi. Yani uzaktan akraba sayılırız."

"O nasıl akrabalık lan?"

Gülerek soran Akın'a hak vermedim değil ama Özgür, önceden onların mahallesinde oturan Kiraz ablayı ve eşi Tural abiyi çok seviyordu. Onların arkadaşı Yiğit abiyle de samimi olmuştuk. O da kız kardeşinin bizim okulda olduğunu söylemiş, ona göz kulak olmamızı istemişti. Bu da bizi akraba yapardı.

"Ha siz asıl bombayı bilmiyorsunuz yani?" diye soran Alperen'e olumsuz anlamda bakışlar attık. O da uzatmadan ağzındaki baklayı çıkardı. "Yaren, aslında tatlısever!"

Tarık pastasını bizim masaya alıp, "Hemen bir tatlı verem yengeme," dediğinde Yaren itiraz etmişti. Çünkü Tarık hariç hepimiz Alperen'in ne demek istediğini anlamıştık.

Buket şaşkınlıkla, "Hani şu her fotoğrafımıza aşkla yorum yapan tatlısever?" diye sorduğunda ikisi de başını sallayarak onayladı.

"Neden?" diye sorduğumda omuz silkti. "Tatlı insanlarsınız. Hem o yorumları yaptığım iyi olmuş, sayesinde Alperen'le tanıştım." Yanındaki sevgilisine gülerken yanakları pembeleşmişti.

"Ay, siz de çok tatlısınız ama," derken uzanıp ikisininde omzuna vurdum. Alperen kaşlarını çattı. "Omuzlarımız çıktı ama..."

Akın, Alperen'e gülerek elini sıktı. "Hayırlı olsun, ikizim. Hiç söylemedin."

"Sürpriz olsun diye söylemedik, bro."

Tarık bir anda ayağa fırladı. "Madem bugün çiftlerin ilan günü. Bizim de size bir haberimiz var." Buket'i yanına çekip elini tuttu. "Biz evlendik!"

"Yuh!" derken Tarık'ın başına vurdu Buket. "Uçma." Daha sonra bize döndü ve Tarık'ın cümlesini düzeltti. "Biz sevgiliyiz!"

Hızla yerimden kalktım ve geçen gün bana gereksiz yere atar yapan turuncu kafaya baktım.

"Bilmediğim şey bu muydu Buket?"

<>

En heyecanlı yerinde bitirdim hadi yiyin birbirinizi shhshshhshshsh

Sonraki bölüm text, buranın devamı 45.bölümde olacak.

Seviliyorsunuz ♥
Instagram: bbhikayeleri.

POLAR | Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin