kırk bir

48.2K 3.2K 401
                                    

Kantinde tek başıma otururken aldığım ayranımı hüpürdeterek içiyordum. Bugün çok keyifliydim. Tunç ve Laçin'e yaptığım baskılardan sonra barışacaklarını düşünüyordum. Buket'i konuşmaya ikna etmiş, konuşma sırasında Tarık'a attığı engeli çaktırmadan kaldırmıştım. Yakında onlarda sevgili olurdu. Çok sevap point annecim!

"Naber Ece?"

Duyduğum sesle başımı kaldırıp karşımda her zaman gülen yüzüyle dolaşan Emre'ye baktım. Onda da ismim Ece olarak kalmıştı ya neyse.

"İyidir," dedim ayranımdan ayrılırken. "Senden naber? Arzu'yla nasıl gidiyor?"

Gözleri şokla açılırken sandalyeyi çekip yanıma oturdu. Dibime girerken sessizce sordu. "Sen nereden biliyorsun?"

Gayet normal bir şekilde omuz silktim. "Buket'ten biliyorum. Noldu ki?"

"Sakın bunu sağda solda söyleme," dedi gözleriyle kantini tararken. "Daha ona kim olduğumu söylemedim. Önce benden duymasını istiyorum, bu konuya karışma lütfen."

"Aman iyi be," dedim kaşlarım çatılırken. "Kimseye bir şey söylediğim yok zaten, karışmam."

"Güzel," deyip kalktı. "Neyse görüşürüz."

Kantinden çıkarken arkasından tuhaf tuhaf baktım. Deli mi ne?

Yeniden ayranımı dönüp hüpürdetmeye başladım. O sırada masanın üstüne birinin gölgesi düştü. Usulca kafamı kaldırıp gelen kişiye baktım. Laçin'di.

Tam sevimli bir şekilde selam verecektim ki benden önce davrandı.

Sinirle elini kaldırıp parmağını tehditkar bir şekilde bana doğru salladı. "Bana bak Işıl! Bir daha ilişkimize burnunu sokma! Gidip Tunç'la konuşmayacaksın, barışmamız için ısrar etmeyeceksin anladın mı? Karışma bize!"

Ağzımı açacağım sırada cevabımı beklemeden hırsla arkasını dönmüş ve çıkışa ilerlemişti. Bu da ayrı bir deliydi he.

Takmadan ayrınıma döndüm. Çok geçmeden önüme turuncu saçlar düşmüştü. "Işıl!"

Ses tonundan sinirli olduğu anlaşılan Buket'in yüzüne bakmak adına başımı kaldırdım. "Puketçiğim?"

"Neden arkamdan iş çeviriyorsun?" diye sinirle sorup cevabımı beklemeden devam etti. "Anlıyorum beraber olmamızı istiyorsun ama bilmediğin şeyler var. Lütfen bir daha böyle bir şey yapma, karışma!"

Ve yine konuşmamı beklemeden arkasını dönüp giden biri...

Lan bugün bana atar yapma günü de benim mi haberim yok? Gelen sayıyor, giden sayıyor. Stres çarkı mıyım ben? Dolan ben de patlıyordu.

"Aman be," deyip bitmiş ayran kutumu masaya fırlatıp ayaklandım. "Ona karışma, buna karışma! Bunların içindeki öfke de neymiş arkadaş?"

Kantinin çıkışına ilerlerken içeri giren kişiyle çarpıştık. Beni kollarımdan tuttu. "Ece?"

"Yeter tamam karışmıyorum hiçbir şeye!"

Düşüncelerim yüzünden sesli kurduğum cümleye Özgür kaşlarını çattı. "Anlamadım?"

Kollarımı ondan kurtarıp bir adım geriledim. "Vallahi az önce olanları da ben anlamadım. Millet burada sevgiline atar yapıyor neredesin sen?"

Güldü. "Tuvaletteydim. Artık lavaboya gitmeme de mi karışıyorsun?"

"Yok," dedim sinirle bağırırken. "Hiçbir şeye karışmıyorum ben bundan sonra! Ne haliniz varsa görün!"

Arkamı dönüp gideceğim sırada kolumdan tutarak engel oldu. "Dur bakalım, dur. Şaka yaptım ben. Kim sinirlendirdi bakayım benim güzelimi?" Elini tutarken omuz silktim. Kısaca anlatmaya üşendim de diyebiliriz. "Pekala, anlatma. Dersin başlamasına 10 dakika var, ne yapalım?"

"Bana ayran al," dedim masanın üstündeki bitmiş kutu gözüme iliştiğinde. "Hüpürdeterek içeceğim. Bütün keyfimi kaçırdılar resmen."

Yanağımdan makas aldı. "Yerine getirirm ben senin keyfini." Yiyecekleri aldığımız kısma yöneldi. "Hadi gel sana ayran alalım."

<>

Ne demişler? Bir kutu ayranın çözemeyeceği sorun yoktur. Şaka şaka böyle bir şey söylememişler tapiki hshshhshshhs

Işılgül'ün suçu ne?

Seviliyorsunuz ♥
Instagram: bbhikayeleri.

POLAR | Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin