Vitaminsiz: Pişt
Vitaminsiz: Güzellik
Ben: Aradığınız kişiye ulaşılmıyor.
Ben: Öyle birisi yok çünkü.
Vitaminsiz: Gülmedim. Dışarı çık.
Emredersiniz efendim. Başka bir isteğiniz var mıydı?
Ben: Sebep?
Vitaminsiz: Seni göremedim bugün.
Ben: Ben de seni bir türlü göremiyorum ama bunu dile getirip dışarı çıkmanı istemiyorum.
Vitaminsiz: Atar?
Bir şey yazmadan uygulamadan çıktım. Artık beni sinirlendirmeye başlıyordu. Sürekli kimliğini öğrenme girişimlerime karşı dalga geçip konuyu kapatıyordu.
Belki de sadece reglim yaklaşmıştı.
Sinirle çantamı toplayıp sınıfın kapısına doğru yürüdüm.
''Nereye gidiyorsun Gözde?'' Gözlerimi devirip Egemen'e baktım. Ebenin örekesine gidiyorum. ''Sanane?''
''Ben de geleyim mi?'' Sinirden güldüm. ''Eve gideceğim. Gelmek istiyor musun?'' Bir şey demedi. Arkamı dönüp sınıftan çıktım. Hızlı adımlarla merdivenleri inip öğretmenlere yakalanmamak için çevreyi gözledim.
Çevreyi iyice gözlemledikten sonra aynı hızla bahçe kapısına doğru yürüdüm. Arkamdan birinin seslendiğini duydum.
Sorgulamak gibi olmasın ama neden Allah'ım?
''Ne var Uğur?'' Hızlı adımlarla yanıma geldi. ''Eve mi gidiyorsun?'' Başımla onayladım.
''Birlikte gidelim. Dersler boş.'' Uğursuz bile okuldan kaçıyorsa Damla hâlâ ne halt etmeye okuldaydı? ''Damla gelmiyor mu?''
''Elif ona matematik çalıştıracak.'' Cevap vermedim. Sessizce yürümeye devam ederken Uğur durdu.
''Biraz beklesene. Marketten bir şey almam gerek.'' He bi de seni mi bekleyeceğim? ''Yavaş yavaş yürüyorum ben. Yetişirsin bana.'' Başıyla onaylayınca yürümeye devam ettim.
Ve bilin bakalım ne oldu?
Adımı yine birisi seslendi.
Arkamı dönüp bakınca adımı seslenenin Hakan olduğunu gördüm.
Şaka mı bu?
Allah'ım sen bunları bana sayıyla mı parayla mı veriyorsun?
''Nereye gidiyorsun?''
Bileklerimi kesmeye.
''Eve. Sen?'' Ellerini kapüşonla ceketinin cebine soktu. ''Bilmem.'' Deli mi ne?
''Okuldan boşu boşuna mı kaçtın?'' Sırıttı. ''Pek de boşuna kaçtım sayılmaz.'' O sırada Uğur geldi.
İkisi birbirini uzunca bir süre izledi.
''Birbirinizden elektrik aldığınıza göre nikahınızı kıymaya gidebiliriz. Ama nikah şahidiniz ben olacağım yoksa darılırım.''
Annemin susmam gerektiğini söyleyen bakışlarından attı Uğur.
Hakan ise yüzünü asmış sessizce yürüyordu.
Sessizliği bozmak adına konuşmaya çalıştım.
''Hakan yanında on yıl sonra Nobel Fizik Ödülü alacak olan kişi var. Ödül Uğur'a verilirken sen de 'Vay be, on sene önce yan yana yürüyorduk.' diyeceksin.'' Hakan güldü. Şaşırtıcı biçimde Uğur da güldü.
''Sen ne diyeceksin peki?'' Düşünür gibi yaptım. ''Sonunda Uğur sayesinde prim kasabileceğim, diyeceğim.'' Yeniden sessizlik oluştu.
''Eve hemen gitmesen olur mu?'' Hakan'ın gözlerine baktım.
Gözünün rengi ne kadar koyuydu bunun.
''Neden?'' Uğur da meraklı gözlerle Hakan'a baktı. ''Sana bir şey göstereceğim.'' Uğur'a baktım.
''Ben eve yalnız giderim.'' dedi. Başımı iki yana sallayıp Hakan'a baktım. ''Sonra gösterebilirsin.''
Yüzü düştü ama bir şey demedi. ''Sonra görüşürüz.'' diyerek bizden uzaklaşmaya başladı.
''O kim?'' Hakan'ın bizden uzaklaşmasına baktım. ''Üst sınıflardan birisi. Kavga etmiştik.'' Güldü.
''Şaşırmadım. Her neyse. Gitmeyecek misin?'' Gözlerimi devirdim. ''Gitmem için bir sebep mi var ortada?''
''Belli ki önemli bir şey söyleyecek. Hadi git.'' Israr edercesine baktı. Oflayıp Hakan'ın peşinden yürüdüm.
Koştum desem daha doğru olur. Bu çocuk ne ara bu kadar uzaklaşmıştı?
Ciğerlerim ağzımdan çıkmak üzereyken Hakan'a seslendim.
''Biraz dursana!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MONOTON MU DEDİN
Humor''Hayatımın Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne girdiğim bölümüne geçebilir miyim artık?'' diye bağırdım. Aynı zamanda kafama sert bir şeyin çarpmasıyla yere düştüm. Allah'ım ben ölümü kastetmemiştim niye böyle oldu şimdi? Soğuk zeminde...