Fizik yazılısından alnımın akıyla ama bir o kadar da yıkık bir şekilde çıktım. Zil çalmasına on dakika kalmıştı.
Yavaşça kantine inip kahve aldım ve en sevdiğim yere, kalorifer peteğinin önündeki masaya yerleştim.
Ayağım dünkü kadar ağrımasa da yürüyüşümü yavaşlatıyordu.
Kahvemden bir yudum alıp telefonu cebimden çıkardım.
Bana bu saatte kim mesaj atabilir acaba?
Telefonu yeniden cebime koyup kahvemi içmeye devam ettim.
O sırada önümdeki sandalyenin geri çekildiğini fark ettim. Başımı kaldırınca Yusuf'u gördüm.
Sen ölmemiş miydin ya?
Otururken ona boş boş baktım.
''Oturmanı istediğimi söylememiştim?'' O da boş boş baktı. ''Senin isteğini sorduğumu hatırlamıyorum?''
Kaşlarımı çattım. Manyak mı ne?
''Yusuf sana kibar olacağım. Git.'' Güldü. ''Kibar halin bu mu?''
''Kaba halimi görmedin daha.'' Derin bir nefes alıp yüzüme birkaç saniye baktı. ''Benden nefret mi ediyorsun?''
Başımı iki yana salladım.
''Nefret etmiyorum ama pek sevdiğim de söylenemez.'' Kollarını göğsünde bağladı. ''Neden?''
''Geçen sene benimle sürekli dalga geçiyordun. Bu sene de gelmiş benimle dışarı çıkmak istiyorsun. Seni anlamıyorum.''
''Seninle dalga geçmiyordum aptal.'' Bana hakaret mi etti o? ''Ne yapıyordun peki salak?''
''Dikkatini çekmeye çalışıyordum. Belli ki sen çok yanlış anlamışsın.'' Kaşlarımı çattım. ''Ulan senin yüzünden geçen sene herkes bana Ördek diyordu!''
''Bunun benimle olan alakası ne?''
''Bana dudaklarımın ördek gagasına benzediğini sen söylemiştin! Hem de arkadaşlarının yanında.'' Güldü. ''Dudaklarının benzediğini söylemiştim ama sonra da bunun hoşuma gittiğini eklemiştim.''
''Sapık mısın oğlum sen?'' Yüzüme şaşkınca baktı. ''Sapıklıkla ne ilgisi var acaba?'' Tam Manas Destanı okumaya hazırlanıyordum ki zil çaldı.
''Gidiyorum ben.'' dedim. ''Nereye?''
''Sanane?'' O da ayaklandı. ''Yeni açılan bir kafe var, Gökyüzü. Beni pek sevmediğini biliyorum ama çıkışta gidelim mi?''
''Yusuf en son seni öldürmekle tehdit ettiğimi hatırlıyorum. Nereden geliyor bu arsızlığın ve cesaretin?''
''Kabul edene kadar vazgeçmem.'' Omuz silktim. ''Senin sorunun.''
''Hadi ama Gözde. Sana saldıracak falan değilim. Bir bardak kahve ısmarlarım sonra da sen evine gidersin, ben evime giderim.''
''Görüşürüz Yusuf.'' Masanın üzerindeki boş karton bardağı alıp yürümeye başlarken arkamdan seslendiğini duydum. ''Bunu bir evet olarak kabul ediyorum!''
Bini bir ivit ilirik kibil idiyirim.
Bardağı çöpe atıp en üst kata çıktım. Çantamın kuplarına asılarak 12-A sınıfına yöneldim.
Derin bir nefes alıp sınıfın kapısından kafamı uzattım.
Gözümle sınıfı röntgenlerken Hakan'ın en arka sırada yanındaki gözlüklü çocuğa hararetle bir şeyler anlattığını gördüm.
![](https://img.wattpad.com/cover/173685497-288-k465349.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MONOTON MU DEDİN
Umor''Hayatımın Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne girdiğim bölümüne geçebilir miyim artık?'' diye bağırdım. Aynı zamanda kafama sert bir şeyin çarpmasıyla yere düştüm. Allah'ım ben ölümü kastetmemiştim niye böyle oldu şimdi? Soğuk zeminde...