''Ya ablacığım anlamak istemiyorsun galiba, hayat memat meselesi diyorum ya!'' Kadın bıkkın bir şekilde nefesini verdi. ''Asıl siz beni anlamak istemiyorsunuz. Bu tabağı size böyle veremem.'' Damla'ya yandan bi bakış attım. Daha sonra kadına yaklaştım.
''Bu mağazada bu tabak setinden onlarca var. Ne olur sanki fark ettirmeden depodakilerden birinden alsan!'' Yarım saattir yalvarıyorum be vicdansız! ''Lütfen burayı terk edin. Yoksa hoşlanmayacağımız şeyler yaşanacak.'' Bak sen! Bi de tehdit ediyor.
''Abla beni güvenlik görevlisinin korkutacağını sanıyorsan yanılıyorsun çünkü evde sinirlenince daha korkunç olan bir şey var.'' Kadın bunu siz istediniz, bakışı atarken Damla kolumu gidelim dercesine dürttü.
Hayır efendim! Ben o tabağı almadan şuradan şuraya gidersem bana da Gözde demesinler!
*
''Abi ya beni bırakırsın ya da...'' Diyecek bir şey bulamadım. Ama olsun, cümlemi tamamlamak zorundayım. ''Ya da bırakırsın! Ya anlamıyor musunuz? Sen hiç mi çocuk olmadın be abi?'' Ne bu Küçük Emrah rolleri? Güvenlik mağazanın kapısının önüne gelince kollarımı bıraktı. Böylece ayağım yere değmiş oldu. Damla Hanım kendi isteğiyle mağazadan çıktı. Ben direnince güvenlik de iki kolumdan tutup beni kapının önüne kadar taşıdı. Ne kadar güzel.
''Öyle olsun be! Sanki ben başka tabak satan yer bulamıyorum!'' Adam kollarını göğsünde birleştirdi. ''Madem bulabiliyorsun git oradan al o zaman.'' dedi. Ben de kollarımı göğsümde birleştirdim.
''Bulmak kolay olsa bulacağım ama lanet olası bir zorluğu var. Hadi gidelim Damla.'' Damla gülerken ben de arkamı döndüm ve yürümeye başladık.
''Eee, şimdi ne yapacağız?'' Sırıtarak ara sokağa doğru yürümeye başladım. ''Mağazadayken setin fiyatına baktım. Şimdi basit bir matematik işlemi yaparsak bir tabağa düşen fiyatı bulabiliriz. Bu mağazanın depo girişinden depoya sızacağız. İstediğimiz tabağı bulup yerine parayı bırakacağız. Böylece her iki taraf da kazançlı çıkacak.''
La Casa De Papel 3. Sezon spoiler verdim kusura bakmayın.
''Lan salak mısın? Güvenlik kameraları ne olacak? Sonuçta yaptığımız illegal bir şey.'' Yoğamına! Lan ben daha on yedi yaşındayım bir tabak uğruna suçlu mu olacağım?
''Yok lan. Ne illegali? Aldığımız şeyin parasını ödeyeceğiz ama haklısın. Depoya izinsiz gireceğiz. Kimliğimizi gizleyecek bir şey bulmalıyız.''
''Poşet?'' Mantıklı. ''Ama siyah olanından.'' Birbirimize sırıtarak önümüzdeki küçük bakkala girdik. İki tane siyah poşet istedik. Amca poşetlerimizi verince teşekkür edip bakkaldan çıktık. Önce poşetin gözümüze ve burnumuza denk gelen yerlerini deldik sonra kafamıza geçirip bağladık.
Netflix yeni dizisi ''Tabak Hırsızları'' çok yakında başlıyor. İki genç kızın tabak çalma öyküsünü konu alan dizide büyük bir ustalıkla gerçekleştirilen planın işleyişini keyifle ve büyük bir heyecanla izleyeceksiniz.
Deponun girişini göreceğimiz şekilde menzil aldık. Ya ben diyorum işte benim fıtratımda asker olup askeri terimler kullanmak var diye ama inanmıyorsunuz be yiğitlerim. Büyük araç deponun önüne yavaşça geldiğinde deponun kapıları da açılmaya başladı.
Eğueğeğe.
Adamlar arabadan inip içindekileri depoya taşımaya başladılar. Damla'ya baktım. ''Silahı hazır et Damla, başlıyoruz.'' Damla başıyla onaylayıp elindeki kediyi adamların olduğu tarafa doğru gönderdi.
Birkaç dakikanın ardından kedi olanca gücüyle miyavlarken- ama ben onu yerim- adamlardan birinin dikkatini çekti. Adam kediyi kucağına alırken diğeri de onun yanına gitti. İkisi de kediyi severken arabanın çevresini dolaşıp depoya girdik.
Damla ile ikiye ayrılıp çok da büyük olmayan depoyu incelemeye başladık. Tabakları incelemeye başladık daha doğrusu. Hızla göz atarken bir tanesi gözüme çarptı. Aha buldum! Elime büyük bir heyecanla aldım ama aradığım şey olmadığını fark ettim.
''Gözde! Buldum!'' Damla'ya doğru koştum. Birlikte tabağı kutudan çıkarıp parayı yerine koyduk. Ve koşarak depodan ayrıldık. Demek isterdim lakin adamlardan biri bizi tam arabanın yanından geçerken gördü.
''Hey! Siz ne yapıyorsunuz orada?'' Damla'ya baktım. Gözlerindeki masum korkuyu görebiliyordum miniğimin.
Ama ben Gözde isem bu operasyonu başarılı bir şekilde tamamlayacak ve kimsenin yaralanmasına müsaade etmeyecektim.
''Run Forrest run!''Ve birlikte deli gibi koşmaya başladık. Yürüyenler durup bizi izlemeye başladı. Tabi kafasına siyah poşet geçirmiş, birinin elinde tabak bulunan iki deli görsem ben de durup onları izlerdim. He şeyi söylemeyi de unuttum. İki metrelik adamın bizi kovalamasını!
''Damla sağa dön!'' Ben de sola döndüm. Kıçımı tekmeleyerek koşarken içimden dua ediyordum.
Allah'ım lütfen adam Damla'nın peşinden gitsin. Tabağı ne de olsa o kırdı, benim hiçbir suçum yok!
Artık meraktan ölecek kıvama geldiğimde durup arkama baktım. Adam falan yoktu. Allah'ım duamı kabul ettiğin için teşekkür ederim. İki kilo verdim galiba.
Nefes nefese yürümeye devam ederken yolsa yedi yaşındaki bir çocuğun bana bön bön baktığını gördüm. La bu bizim alt sokaktaki dedikoducu Sena'nın oğlu değil mi?
''Araba farı görmüş tavşan gibi niye bakıyorsun çocuğum?''
''Kafanda niye poşet var?'' O ana kadar yaşadığım adrenalinin etkisi yüzünden fark edemediğim poşete dokundum. ''Sanane! Defol buradan yoksa bu poşeti kafana geçirir çöp konteynerine atarım seni ha!'' Çocuk arkasına bakmadan oradan uzaklaştı. O uzaklaşırken kafamdaki poşeti çıkarıp çöp kovasına attım.
Elimde tabak, bana bak lan kabak!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MONOTON MU DEDİN
Humor''Hayatımın Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne girdiğim bölümüne geçebilir miyim artık?'' diye bağırdım. Aynı zamanda kafama sert bir şeyin çarpmasıyla yere düştüm. Allah'ım ben ölümü kastetmemiştim niye böyle oldu şimdi? Soğuk zeminde...