Sıkıntıyla iç çekip dışarı çıktım. Son zamanlarda bir şeyler yolunda gitmiyor gibi hissediyordum. Bilmiyorum, tuhaf bir durumdu.
Boş bir banka oturup telefonumu ve kulaklığımı çıkardım. Kulaklığı takıp rastgele bir şarkı açtıktan sonra ellerimi ceketimin cebine sıkıştırdım.
O günden sonra, bir hafta boyunca Hakan ile hiç karşılaşmamıştık. Bu beni memnun etse de bir yandan tuhaf hissediyordum.
Lan ne bu çelişkili duygu karmaşası?
Regli mi olacağım yoksa?
Ali yani Hakan hiç sanaldan yazma girişiminde bulunmamıştı. Poposunu avuçladığım günden sonra yazar diye düşünmüştüm ama yanılmışım.
Gözlerimi kapatıp başımı geri attım.
O sırada birisi kulaklığımı çıkardı. Tepki göstermedim.
Hangi beyninin orta yerine sanatsal bir çalışmayla sıçtığımın aptalı bunu yapmaya cüret edebiliyordu?
Kaşlarımı dibine kadar çatsam da gözümü açmadım.
''Kaşlarını çatıp durma. Erken yaşta kırışacaksın.'' Sonunda gözümü açıp yanımdaki beyinsize baktım.
''Gözümün önünde durma. Erken yaşta öleceksin.'' Güldü. Sol kulağımdan çıkardığı kulaklığı kendi kulağına takmıştı.
''Erken ölüm yoktur kadere iman vardır koçum.'' dedi. Bunun üzerine gülmeden edemedim. Kısa bir süre yüzünü inceledikten sonra önüme döndüm.
''Son zamanlarda epey durgunsun?'' Derin bir nefes alıp omuz silktim. ''Hep böyleyim.''
''Hayır. Son bir haftadır bu şekilde durgunsun.'' Kaşlarımı çattım. ''Nasıl?''
''Bilmem. Normalde insanlara dik dik bakan Gözde yerine insanlara bakmayan Gözde görüyorum.''
''Beni mi izliyorsun oğlum?'' Bana baktığını hissettim. ''Ben bir röntgenciyim.'' dedi gülerek. Ben de sırıttım.
''Röntgenci Bey bir bakar mısınız kemiklerimde bir sorun var mı? Aslında geçenlerde ayağımı burkmuştum. Nasıl olmuş, bir göz atsanız?'' Güldü.
Gözlerimi ona çevirdim. ''Sakalın uzamaya başlamış he. Müdür görmesin.'' Omuz silkti.
''Biz nice duyguları jiletten geçirmişiz gülüm. Bir sakal kaç yazar?'' Dehşete düşmüş gibi ona baktım. O da sırıtmamak için kendini zor tutuyordu. ''Allah belanı vermesin Mete!''
İkimiz de gülmeye başladık.
O sırada şarkı bitti ve utanç verici, uğursuz bir ses kulağımda yankılanmaya başladı.
Şıp şıp su sesi...
Drop drop watersound...
Mete ile gözlerimiz buluştu. Bana cinmişim gibi bakıyordu.
Birkaç saniyelik sessizliğin ardından ikimiz de aynı anda kahkaha attık.
''Bu ne?!'' dedi. Utanç içinde açıklamaya çalıştım. ''Ya ben bunu birine atmak için indirmiştim. Unutmuşum indirdiğimi.''
Biraz daha güldükten sonra sakinleşti.
''Kime atacaktın?'' Ali malına.
''Ali malına.'' dedim kaşlarımı çatarak. Merakla sol kaşını havalandırdı.
Evet, bir kaş kaldıran daha.
''Ali malı?'' dedi yeniden gülerek. Başımı salladım. ''He Ali malı.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MONOTON MU DEDİN
Humor''Hayatımın Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne girdiğim bölümüne geçebilir miyim artık?'' diye bağırdım. Aynı zamanda kafama sert bir şeyin çarpmasıyla yere düştüm. Allah'ım ben ölümü kastetmemiştim niye böyle oldu şimdi? Soğuk zeminde...