''Ya bu evde hiç mi özel hayata saygı yok?'' dedim. Annem tınlamadı bile. ''Ne yapayım? Sen de ulu orta yere koymasaydın günlüğünü. Hem okumasam bile anlamıştım. Senin gibi salak mıyım ben?'' Derin bir nefes aldım. O günlüğüm dolabın en altında gizliydi.
''Hatalı olduğunu asla kabullenmeyeceksin değil mi?'' Omuz silkti. ''Hatalı değilim ki. Ama okurken çok gülüyordum he.'' Boş boş anneme bakmaya devam ettim.
''Ben dışarı çıkıyorum.'' Elindeki portakalı soymaya devam etti. ''Nereye gidiyorsun?'' Yüzüme bir sırıtış yayıldı.
''Mete çağırıyor.'' Aynı sırıtış annemin de yüzüne yayıldı. ''Tüm şansını burada harcadın resmen.'' Annem de benim gibi Mete'nin beni sevmesini şans olarak görüyordu. Bu biraz onurumu kırıyordu ama olsundu.
''Neyse gidiyorum ben. Bir daha da odama girme.'' Eliyle kış kış yaptı. ''Hadi hadi. Her horoz kendi çöplüğünde öter.''
''Ne alaka?'' dedim kaşlarımı çatarak. ''Bu ev benim çöplüğüm oluyor. Kapiş?'' Kapiş ne anne ya?
Odama gidip üstümü değiştirdim. Aslında Mete'nin annesiyle tanışacaktım. Mete yaklaşık bir saat kadar önce arayıp annesinin beni davet ettiğini söyledi. Sırf karşı çıkmayayım diye son anda haber ettiğine adım gibi emindim ki.
Masamdaki çiçek buketini ve çikolatayı alıp aşağı indim. O sırada da Mete'nin mahalleye girdiğini gördüm. El sallayıp yanına gelmem için işaret etti. Ben de hızlı adımlarla yanına gittim.
''Nasılsın?'' dedi. ''İyiyim. Sen nasılsın?''
''İyiyim. Beni istemeye mi geliyorsun?''
''Dalga geçmesene!'' Birlikte yürümeye başlıyorduk ki elimi tuttu. Ay! ''Ehem. Ne yapıyorsunuz acaba Mete Bey?''
''Sevgilimin elini tutuyorum. Yasak mı?''
''Yok, değil tabi.'' Elimi daha bir sıkı tuttu. Sanırım böyle şeylere yavaş yavaş alışmam gerekiyordu. Yol boyunca pek konuşmamıştık. Benim konuşmama sebebim heyecandandı. Mete de sanırım daha çok heyecan yapmamam için üstüme gelmemişti.
Evlerinin önüne gelince kaşlarımı çattım. Geçen çatısında piknik yaptığımız apartmandı.
''Burası sizin ev mi?'' Ben de suç işliyoruz havalarına girmiştim mal gibi. ''Evet.'' Birlikte apartmana girdik.
''Neden o gün söylemedin?'' Asansöre binince Mete elimi bıraktı. ''O saatte seni eve götürdüğümü söylesem ne düşünürdün?''
Of, yine çok zeki bu çocuk!
Dördüncü kata gelince asansörden indik ve Mete cebinden anahtarını çıkardı.
''Dur! Zili çalalım.'' Şaşkınca baktı. ''Neden?''
''Ne bileyim.'' Gülüp zile bastı. Allah'ım bu günü sağ sağlim atlatayım başka bir şey istemiyorum. Eve gidince de ayrıca bir sorguya çekileceğim çünkü de.
Kapıyı Mete'nin annesi teyze güler yüzle açtı.
''Hoş geldiniz!'' dedi neşeyle. Allah'ım bu kadın çok tatlı, yerim onu. ''Hoş bulduk anne.'' dedi Mete ayakkabılarını çıkarırken. Gülümsemeye çalıştım.
''Hoş bulduk Mete'nin annesi Bahar teyze.'' Ne diyorum? ''Lütfen bunları alın.''
Elimdekileri fırlatırcasına verdim resmen. Lütfen daha fazla saçmalama Gözde.
''Niye zahmet ettin canım? Teşekkür ederim.'' Ben de ayakkabılarımı çıkardım. ''Rica ederim.''
Mete'yle birlikte içeri geçtik. Kadını zorla kucaklayıp Mete'nin arkasından oturma odasına geçtim geçmesine ama üçlü koltukta yaşlı bir nene oturuyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/173685497-288-k465349.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MONOTON MU DEDİN
Humor''Hayatımın Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne girdiğim bölümüne geçebilir miyim artık?'' diye bağırdım. Aynı zamanda kafama sert bir şeyin çarpmasıyla yere düştüm. Allah'ım ben ölümü kastetmemiştim niye böyle oldu şimdi? Soğuk zeminde...