KAZIKLI DRACULA

543 41 2
                                    

''Nasıl hissediyorsun?'' diye sakin bir sesle sordu karşımdaki keşiş. ''Huzurlu hissediyorum efendim.'' diyebildim.

Gözlerini açmadan tütsüyü yaktı. Kaşlarımı çatıp kel kafasını incelemeye başladım.

Adamın kafası yumurtaya benziyordu.

''Sen!'' diye sesini yükseltince irkildim. ''Yalancısın...''

''Ne konuda?'' Başını kaldırmadan gözlerini bana dikince tırsmadım değil hani. ''Huzurlu falan değilsin. Ve benim kafam da yumurtaya benzemiyor. Asıl senin dudağın ördek gagasına benziyor.''

Bak, en hassas noktamdan vurdu beni.

''Bana baksana sen! Bu gagamla o kel kafanı gagalayıp çatlatır içindekini de yağda kızartıp yumurta diye halka dağıtırım!'' Hızla ayağa kalkıp yaktığı tütsüye tekme attım. Adamın turuncu elbisesi bir anda alev almaya başlayınca panikledim.

''Efendim, yanıyorsunuz!'' Alevler içinde bana bilmiş bir şekilde bakış attı. ''Ruhumun seni lanetlemesini sağlayacağım. Ve sen her kötü olay yaşadığında bil ki bunu ben yapıyorum. Ölene kadar peşindeyim.''

''Yanıyorsun Keltoş! Hâlâ felsefe yapma peşindesin!'' Alevler her yanı kaplamaya başlarken adamın kahkahası da her yanı sarmıştı. ''Ölene kadar peşindeyim Ördek! Ölene kadar...''

İrkilerek gözümü açtım.

''Bu nasıl bir rüya böyle?'' Gerinip yatakta oturur pozisyona geçtim. Komodinin üzerindeki telefonu alıp saate baktım.

02.38

''Allah'ım gecenin bu saatinde ne oluyor böyle? Tövbe bismillah.'' Ayağa kalkıp telefonun ışığı sayesinde yürümeye başladım. Mutfağa gidip kendime bir bardak su doldurdum. Arkamı dönüp kalçamı tezgaha yaslamamla mutfağın ışığının açılması bir oldu.

Işık gözümü ilk başta acıtsa da alıştığımda karşımda cin bulmayı beklemiyordum.

''Ay hoşt!'' Elimdeki bardağı cine fırlattım. ''Defol cin! Bismillahirrahmanirrahim! Ay tövbe!''

Cin, attığım bardaktan eğilerek kurtuldu. Bardak ise duvarda parçalanırken cin bana doğru yürümeye başladı.

İçimden Felak suresini okumaya başladım ben de.

Keşiş efendi, beni bu kadar çabuk mu lanetleyecektin?

''Salak!'' diye bağırdı. Bunun üzerine daha çok irkildim. ''Annemin bedenini ele geçirmiş! Anne! Anne dua oku!''

''Benim salak! Git o bardağın kırıklarını topla. Gece gece uğraştığım şeye bak! Allah'ım ben neden bir evlat değil de bir gerizekalı doğurdum?'' dedi. O an annem olduğuna emin oldum.

''Anne bu halin ne?'' Kaşlarını çatıp bana baktı. ''Ne varmış halimde?''

''Yüzün...'' Kaşları çatık bir biçimde telefonumu alıp ekrandan kendine baktı. ''Ha, bu mu? Uyumadan önce maske yapmıştım. Yıkamadan uyuyakalmışım.'' Derin bir iç çektim.

''Git yüzünü yıka ya! Valla babam görse seni boşar he.'' Kalçama vurup kendisine su doldurdu. ''Git orayı temizle.'' dedi başıyla kırdığım bardağın olduğu yeri göstererek. Kendisi de geldiği gibi geri gitti.

Derin bir of çekip dediğini yaptım. İşimi bitirene kadar da büyük ihtimal on dakika geçmişti ve bende uyku denen şeyden bir gram kalmamıştı.

Telefonumu alıp mutfağın ışığını kapattım ve odama geri döndüm. Yatağa uzanıp telefonla uğraşmaya başladım.

Telefonum yaklaşık bir haftadır kapalıydı ve ben o bir haftayı cehennem ateşinde yanıyormuşum gibi geçirmiştim.

MONOTON MU DEDİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin