''Bismillahirrahmanirrahim.'' dedim. Damla gözlerini devirdi. ''Nasıl bir şeyden bahsedeceksen artık? Saydım, yirmi sekizinci besmelen bu.''
Söylemesi kolay sanki.
Derin bir nefes aldım. Son bir saattir aldığım nefes bir aylığa bedel yeminlen.
''Tamam ya! Söylüyorum.'' Yüzüme boş boş bakmaya devam etti. Tam ağzımı açıyordum ki içeri Mustafa abi girdi.
''Şaka mı bu ya?!'' diye bağırdı Damla. Hızla kalkıp Mustafa abiye saldırdı. ''Ne diye odama giriyorsun? Bir de kapıyı çalmadan! Kafayı sıyırmama ramak kaldı! Ne var? Bir şey mi söyleyeceksin? Biri bir şey söylesin artık. Neyle sınanıyorum ben Allah'ım?'' Bunları dedikten sonra Mustafa abinin kazağının yakasını bırakıp dramatik bir şekilde dizlerinin üstüne çöktü.
''Bunun nesi var Göz?'' Gözlerimi devirip omuz silktim. ''Sanane! Çık odadan.'' Bana şaşkın bir şekilde baktı. Yaa, işte adamın feleğini böyle şaşırtırlar.
''Sen bana ne dedin?'' Bu defa Mustafa abi bana saldırdı. ''Ay, imdat! Öldürecek beni bu izbandut! Komşular, yetişin!'' Sağ bacağımı ve kolumu tuttuğu gibi beni havaya kaldırdı.
''Özür dile abinden. Çabuk.'' Debelenip ondan kurtulmaya çalıştım. Debelenme kısmını başarsam da kurtulamadım. Hayır, bundaki gücün sınırı yok. Bu nasıl kavrayış?
''Vallahi kolum çıktı çıkacak. Bıraksana!'' Kahkaha attığını duydum. Sonra yavaşça oda etrafımda dönmeye başladı. ''Ne oluyor be?'' Odanın dönüşü daha bir hızlandı sanki.
''Deprem mi oluyor?'' Gerçi deprem olurken oda dönmez ki. ''Kendi etrafınızda dönüyorsunuz salak!'' dedi Damla. Beynimin kafatasıma çarptığını hissettim. Kusacak mıyım ne?
''Vallahi kolum kusacak!'' Ne? Mustafa abinin kahkahasının arttığını duydum. Tam bağıracaktım ki koluma şimşek çarptı.
''Koluum!'' Acı bir şekilde feryat ederken gaddar Mustafa beni fırlattı. Yatağa düşmemle ağlamaya başladım.
''Kolum kırıldı! Kolumu kırdın!'' Mustafa abi şaka yaptığımı zannederek gülmeye devam etti. Allah'ım neyle sınanıyorum? Burada ağlıyorum ben! ''Damla! Kolum kırıldı, diyorum!'' Damla da bana gülmeye başladı.
Burnumdan akan sümüğü durdurmak için kuvvetli bir şekilde burnumu çektim.
''Sizi anneme diyeceğim!'' Hızla ayağa kalktım. Kalktım kalkmasına ama başım öyle bir döndü ki dengemi kaybedip yere düştüm. Hem de kırılan kolumun üstüne! Bir kere daha çığlık attım. Damla ile Mustafa pisliği bunun üstüne daha çok kahkaha attı.
''Ne oluyor burada? Bu ses ne?'' Kurtarıcım minnoş Sevgi'ye umutla baktım. ''Oğlun kolumu kırdı Sevgi teyze!'' Burnumu bir daha çektim. Sevgi teyze hızla yanıma geldi.
''Hangi kolun?'' Ağlamayı kesip boş boş yüzüne baktım. ''Acaba hangi kolum olabilir Sevgi teyze? Belli değil mi?'' Yeniden ağlamaya başladım. Sevgi teyze sağ kolumu tutup kaldırmaya çalışınca bir kere daha bağırdım.
''Koptu kolum! Gerçekten gitti koluum! Bundan sonra bana Çolak Gözde derler. Bu yaşımda kolum koptu!'' Sevgi teyze korkarak kolumu hızla bıraktı. Kolum düşünce yine bağırdım.
''Ne yaptın kızın koluna eşşek sıpası!'' Hızla ayağındaki terliği eline alıp Mustafa abiyi dövmeye başladı.
''Daha sert vur Sevgi teyze. Kolumun intikamını al ondan!'' Damla Hanım'ın gülmesi kesilince çok şükür yanıma gelebildi!
''Kolun gerçekten çıkmasın?'' dedi. Burada kolum kırılmış, bana çıkmasından bahsediyor! ''Ben eve gidiyorum. Konuşma benimle!'' deyip hızla ayağa kalktım. Dünyam biraz da olsa dönmeye devam etse de yürümeyi başarabildim.
![](https://img.wattpad.com/cover/173685497-288-k465349.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MONOTON MU DEDİN
Humor''Hayatımın Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne girdiğim bölümüne geçebilir miyim artık?'' diye bağırdım. Aynı zamanda kafama sert bir şeyin çarpmasıyla yere düştüm. Allah'ım ben ölümü kastetmemiştim niye böyle oldu şimdi? Soğuk zeminde...