Annemin dırdırını çekmeye kesinlikle razıydım.
"Bunu benden nasıl saklarsın?! Egemen olmasa arkadaşımızdan haberimiz de olmayacak!" Kulağım an itibariyle istifasını vermişti.
"Bağırmasana, herkes buraya bakıyor!" Gözlerini devirdi. "Ya ben burada arkadaşımın benden iki buçuk haftadır gizlediği Yusuf'u öğreniyorum gelmiş bana diğerlerinin baktığından bahsediyor!"
Bari öğle arasında olmasaydık ya. Bahçe insan kaynıyor.
Bunların hepsi şerefsiz Egemen yüzünden oldu.
İki gün önce reddettiğim Yusuf'u öğrenince iki ders önce Damla'ya mesaj atmış.
Şerefsiz.
He bu arada seçimi ikinci olarak kaybettim.
Çok şükür.
Damla kulağımın dibinde cırlamaya devam ederken o sırada telefona bildirim geldi.
Bakmadım.
Birinci sebebi kimden geldiğini az çok tahmin ediyordum.
İkinci sebebi ise karşımda ağır adımlarla bana doğru yürümekte olan Yusuf'tu.
"Sen beni dinlemiyor musun? Nereye bakıyorsun öyle? Oha buraya doğru geliyor! Yine dışarı çıkmayı teklif edecek Gözde! Bu defa kabul etmelisin! İnanamıyorum. Yusuf evrime takla mı atmış öyle? Taş olmuş bildiğin Gözde!"
Kulağının dibindeki bu sesi ve fondaki bildirim seslerini duymak acı verici olmaya başlamıştı artık.
"YETER ULAN!!" Hızla ayağa kalkıp Ali'yi engelledim. Damla'ya öldürücü bakışlar atıp oradan uzaklaşmaya başladım.
Yusuf ona doğru yürüdüğünü sanıp durdu ama yanından hızla yanından geçtim.
"Gözde bekler misin?" Arkamı dönüp ona da Damla'ya attığım bakışlardan bahşettim.
"Tek kelime daha edersen seni parçalarına ayırırım Yusuf!"
Koşar adımlarla oradan uzaklaşmaya devam ettim. Telefonum çalmaya başladı. Damla arıyor.
Onu meşgule atıyordum ki bir şeye çarptım.
Bilemiyorum belki de bu bir insandı.
Bunu anlamam için bir adım geriledim.
Yukarıda havalar nasıl?
Tamam, iğrenç esprimi de yaptıktan sonra kavga edebilirim.
"Yavaş olsana be!" diye bağırdım.
Çünkü neden bağırmayayım?
"Önüne bakmadan yürüyen sensin. Bilmem farkında mısın?"
"Önüme bakmadığımı görüyorsun madem niye durmuyorsun? Bilerek çarptın değil mi?!" Sinirli bir biçimde güldü.
"Sen ruh hastası falan mısın?" Kaşlarımı daha çok çattım. "He ruh hastasıyım."
Omzumdan hafifçe itti. "Uğraşacak başka birini bul o zaman!"
Tamam her ne kadar arada boy farkı olsa da buna kafa atardım.
"Seni ben ağzına!.." O anda birçok şey ağır çekim modunda gelişmeye başladı.
Öne doğru iki adım atarken arkadan müdürün sesini ağır çekim bir şekilde duydum.
"Göööğğzzzdeeğğ Erryaağmmaağğğnn!"
Ona bakamazdım çünkü an itibariyle avına saldıran bir aslandım.
Parmaklarımın ucunda yükselirken ellerimle çocuğun yakasına yapıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MONOTON MU DEDİN
Humor''Hayatımın Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne girdiğim bölümüne geçebilir miyim artık?'' diye bağırdım. Aynı zamanda kafama sert bir şeyin çarpmasıyla yere düştüm. Allah'ım ben ölümü kastetmemiştim niye böyle oldu şimdi? Soğuk zeminde...