''Gözde!'' Başımı hızla kaldırdım. Edebiyatçı bana dik dik bakıyordu. ''Buyurun hocam?'' Bu adam da bana taktı galiba. Ne bu her ders!
''Ayağa kalk da boyunun uzunluğunu görelim.'' Gözlerimi devirmemek için kendimi zorladım. Sakin ol Gözde. Her zamanki gibi bir iki laf edecek sonra oturtacak. Dediğini yapıp ayağa kalktım.
''Söyle bakalım, Türk Edebiyatı'nın ilk psikolojik romanı nedir?'' Lan biz ne ara romana geçtik! Boğazımı temizledim. ''Zehra'dır hocam.'' Sınıftaki inekler güldü.
''Umarım sınavda da bu cevabı verirsin de ben de sana Zehra mı, Eylül mü öğretirim. Otur yerine.'' Oturup dersi dinliyormuş gibi yaptım. Hayır, dersi dinlemediğim doğru ama milleti rahatsız etmiyorum. Ayrıca böyle ders programı mı olur be! Kim son saate edebiyat koyar ki!
Zil çalana kadar içimden şarkı söyledim. Zil çalar çalmaz çantamı kaptığım gibi sınıftan çıktım. Belki de çıkamadım. Edebiyatçı, nam-ı diğer Tariz Selim adımı seslendi. Ona böyle dememizin sebebi adam kimden gıcık alıyorsa sürekli o kişiyle iğneleyici konuşuyor oluşuydu.
''Buyurun hocam?'' Bana doğru bir katil edasıyla yürürken tırsmadım değil hani.
''Derslere olan yoğun ilgin ve dikkatin üzerine sana Suç ve Ceza kitabını okuyup bana özet çıkarmanı ödev veriyorum. Ne de olsa bu senin için çerez gibi bir şey değil mi?''
En yapmacık samimiyetli gülücüğümü yüzüme kondurdum.
''Çerez de neymiş hocam? Cips gibi yutar geçerim bu kitabı.'' Yüzüne daha da sinsi bir ifade kondurdu.
Tıss...
''Madem öyle bir hafta içinde bitirirsin. '' Başımla onayladım. Senin eline koz verir miyim ben? Bak bakayım bende o göz var mı? ''O zaman hemen bir koşu kütüphaneye gideyim de kitabı alayım.'' Oradan ayrılırken o bir haftada koca kitabı nasıl bitireceğimi düşünüyordum. Ha bi de tabak sorunumuz vardı. Tabi tabak sorununun hallolması için önce Damla ile barışmam gerekecekti.
Kancık bir hoca, koca bir kitap, kırık bir tabak, atarlı bir arkadaş...
Bu muhteşem dörtlü beynimin içinde dönüp dururken kütüphaneden kitabı alıp eve gittim. Merdivenleri çıkarken uğursuz Uğur'la karşılaştım. Alt katta oturan gıcık ötesi komşu çocuğu. Hani şu misafir çocukları olur ya tam baş belası, onlardan bile itici.
''Bakıyorum da küçük aklınla büyük kitaplar okumaya çalışıyorsun.'' Al sana bir kancık daha.
''Ya senin işin gücün mü yok anlamıyorum ki! Hayır benle uğraşmak varken dışarıda o kadar otlanman için yeşil alanlar var. Mümkünse aynı familya üyesi arkadaşlarını da al yanına.''
Bkz: Özge. (Nam-ı diğer hayin kardeş.)
Merdivenleri üçer beşer atladıktan sonra evin kapısına sonunda gelebildim. Zili sonuna kadar köklemeye başladım. Kapıyı Hayin Kostok açtı.
''Sen niye okulda değilsin?'' Ayakkabılarımı çıkarıp içeri girerken sorumu tınlamadı bile. ''Aloo! Kime diyorum ben? Annem nerde, sen niye okulda değilsin?'' Oflayarak bana döndü.
''Annem markete gitti. Dersler boştu ben de eve geldim.'' Şaşırtıcı. Uğraşacak daha iyi bir şeyim olmadığı için Özge'ye sarmaya karar verdim. Bir yandan peşinden gidiyor bir yandan da kıyafetlerimden kurtuluyordum.
''Bak sen. Yoksa Özge Hanım büyümüş de bad girl mü olmaya karar vermiş?'' Odasına girip kapıyı yüzüme kapattı.
Saygısız Hayin Kostok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MONOTON MU DEDİN
Humor''Hayatımın Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne girdiğim bölümüne geçebilir miyim artık?'' diye bağırdım. Aynı zamanda kafama sert bir şeyin çarpmasıyla yere düştüm. Allah'ım ben ölümü kastetmemiştim niye böyle oldu şimdi? Soğuk zeminde...